GAZZE’DEN BAKINCA “Kardeşim Sisi’ye”
Küffar ’da(!) devlet aklı hep aynıdır. Halkı Müslüman Devletlerde yani bizdeyse yolgeçen hanı. “Ali yazar, Veli bozar/ Üzülmüşüz neye yarar?”
Tarihimizde bu tekrarlar çok mu bilmem ama edebiyatımız bu şairlerin zengini. İşte örnekler:
Şıpsevdi terekeden maymun iştahlı âşıklara:
“Mecnun'um Leyla'mı gördüm./ Bir kerecik baktı geçti/ Ne sordum ne de söyledi/ Kaşlarını yıktı geçti”(Veysel)
Şu türkü; bir zamanlar tekmil Ümmetin kurtarıcı olarak baktığı nice “devlet ve hükümet başkanı, cemaat ve örgüt liderleri ve rehberleri” için:
“Şu benim sevdiğim başa oturur/ Bir güzelin derdi beni bitirir/ Bu ayrılık bana ZULÜM getirir/ Geçti dost kervanı, eyleme beni, eyleme beni!”
İşbirlikçi vefasızlara: “Ocağım söndü nasıl beladır/ Bıraktı gitti bu ne devrandır/ Dünya gözümde kerbeladır/ Allah'tan bulasın!”
El-Hakk... Ümmet coğrafyasında; “Berren, behren we cewwen,” Gazze’min paramparça yüreğinden yine bir “Dost kervanı geçti” ama ne geçiş! Ocakları söndürdü, ciğerler yaktı. Binlerin, yüzbinlerin hatta milyonların canını yaktı. Katilin yâri oldu, kardeşi oldu! Kimisi de katil oldu.
“Allah’tan bulasın” desem mi demesem mi?.. Demesek de zaten bulacaklar. Çünkü bu kâinatın “günleri insanlar arasında döndüren Azizu’n-zuntikam’ı” vardır.
Kardeşim Sisi meselesi de bunlardan biri belki birincisi..
Dünkü Sisi:
Darbeciydi, katildi, gayrimeşruydu. Sayın Erdoğan, bu kimlik ve kişiliği anlatmak için dünyayı dolaştı. Bu insanlık ve hakikat katili darbeciyle el sıkışan, darbesini kınamayan her devlet ve lideri ayıpladı, kınadı..
“BM’de Sisi’yle oturacak kadar meşruiyetimi kaybetmedim” demişti. İstanbul seçimlerinde halka adayını anlatırken; “Sisi’den mi Binali’den mi yanasınız” derken; Esma Biltaci’nin şehadet mektubunu okurken ağlıyordu… Ağlıyorduk..
Beter tepki ve ithamlar, malum medyada da vardı. Rabia Meydanı haberleri; “Firavun düşüyor..” manşetleriyle taşıyordu. Hey gidi zaman!..
Sayın Erdoğan; Şehid Mursi iktidarında Mısır’a gitmiş, “laikliğin önemine” dair konuşmalar yapmıştı. Ümmeti şaşırtmıştı; ama bir yanlış anlaşılma(!) deyip unutmuştuk. Hafıza-yı beşer nisyan ile maluldür. Yanlışın aslında ne olduğunu artık kusursuz anlıyoruz tabi ki Gazze’den bakınca!
Katar dünya kupasında Sisi’yle el sıkışmasına şahit olduk. Sonra Delhi ve Riyad buluşmaları...
Malum İhvan Hareketinin lider kadrosu Türkiye’ye kabul edilmişti. Radyo ve televizyon vardı. Bu kanal ve yayınlar kapatıldı.
Halka karşı direnen Hüsnü Mübarek’e: “Kendinden başka bir şey götürmeyeceksin..” deyip Mursi’yi kollayan koca Erdoğan, artık her fırsatta Sisi’ye yanaşmanın yollarını zorluyor. Elbette devletlerin ilişkilerinde dost ve düşman tanımı farklıdır ama bunun da değişmez ilkeleri, etiği var.
Bugün neler oluyor?
Libya’da; yıllarca CIA kamplarında eğitilmiş, ajanlıkla suçlanmış Hafter’e karşı BM’nin de meşru dediği Trablus’taki İhvan eğilimli hükümetin yanındaydık. Doğruydu. Bugün ise Sisi’nin bir şartı olarak Hafter’in Bingazi’deki Hükümeti de aklıyoruz. Yine Sisi’nin isteğiyle Suriye’den Libya’ya taşınan mücahitler sorun oluyor.
Binlerce ihvan mahkûmu sorgusuz sualsiz zindanlarda; idamlar, infazlar.. gündemimizde bile yok. Dünyanın ve Mısır’ın en itibarsızı olan cellat Sisi, tek taviz vermeden tavizler alıyor. Üstelik ayağına çağırıyor. Bu kadar mı mecburuz?
Verilen tavizlerin; Mısır İhvan Hareketi ve binlerce tutukluları için cezaya dönüşeceği hatta cezaları meşrulaştıracağı açıkken neden o darbe kurbanları için dolaylı bir söz dahi gündemde yok. Mısır’da ve dünyada tüm itibarını bitirmiş bir Sisi, neden makul ortamlarda aklıyoruz?
Hâsılı Mısır’da erenlerin melek şahı, tevhit ve ümmetin sancağı olan RABİ’ATÜL ‘ADEVİYE, bizde neredeyse CHP’nin altı okuna dönüşüyor.
Cumhurbaşkanının meydanlarda yaptığı Rabi’a işareti; Tahrir Meydanı’nın karşıtı, Rabi’a Meydanı’nın sembolüydü ama o da değişti! “Tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrağa” dönüştü!
Garip şeyler oluyor ya da birileri bizi şakalıyor, aklımızla alay ediyor! Xwedêyo tu kesî şaş nekî! Mesele sanırım şu:
Polise küfret diye deliye para verirler. Keyifle bağırır: “Heyyt ulan heyt! Ne kadar polis varsa..” dediği yerde karşıdan polis belirir. Mecnun, işi bozuntuya vermez: “o kadar da bekçi vardır!” der.
Sayın Cumhurbaşkanım, kurulu dünya düzeninin nice deliğine çomak soktu. Doğru ama nedenini ve akabindeki davranışlarını anlamakta zorlanıyoruz. Sağlığına da yazık oluyor gibi! Önemli olan insanın ahir ve akıbetinin hayır gelmesidir. Ömrünün sonunda hayırla yad edilmek, yetimin ÂHını almadan göçebilmektir asıl karlı ticaret! Çünkü:
“Sanma ey Hace zer u sîm isterler/ Yevme la-Yenfe’u(Mahşer)’da kalb-i selim isterler” wesselam.