GAZZEDEN BAKINCA İslam ve Müslümanlar-2
“Kendini kınayan NEFSe AND olsun ki;..” halihazırdaki İslam ve Müslümanın temsil adı ve adresi; Filistinli Gazze’nin şahsındaki Filistin Direniş Hareketi’dir; HAMAS’tır” demiştik.. Selam, saygı, hürmet, minnet, dua; Firdevs’in nimetleri onlara…
Müslüman devlet ve yapıların kahir ekseriyetinin sınıfta kaldığı, çoğunun anasınıfında bile kaydının olmadığını gördük(!)
İftira değil, şaka değil. Manzara ortada.
Mesela: “İslam diye bir derdi/davası kalmamış halkı Müslüman Devletlerin yüzdesi kaçtır?
Yönettiği çilekeş milyonlara benzemeye gayret eden, garibanlarına hizmet etmeyi ilke edinmiş olan halkı Müslüman devlet ve hükümetler nerede/kaç tanedir?
Kahir ekseriyeti; 100 yıl önceki Sömürgeci Projeye uygun kusursuz çalışan makinalar gibi ruhsuz, gurursuz ve maneviyatız. En iyi yaptıkları şey; “kıblesi, ezanı, kitabı, peygamberi, namazı, Rabbi… aynı olan kardeşler arasına telörgülü mayınlı tarlalar dizmek; eli tetikte, gözü dürbünde vur emri alan jandarmalarla sınırları gözetlemek; bu sınırları pasaportlarla aşan gönül dostlarını damgalamak; arada bir savaş ilanlarının eşiğine gelmek hatta savaşıp kardeş kanı dökmektir. Müslüman ülkelerde yani bizim ellerde(!) Suud’un İstanbul konsolosluğunda doğradığı gazeteci Cemal Kaşıkçı, bu binlerce talihsizden sadece biri..
Küresel güçlere hatta bunların bir sınır karakolu veya kontrol noktası olan Siyonist terör Çetesine kaşı itirazlar da var ama Yemen gibi fiili olarak Gazze’nin yardımına koşan bir devlet de yok. Yani ayetin deyimiyle; “Kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar.”(Maide-54) diyebileceğimiz bir gücümüz yok.
Genelde dünya halkları, özelde de Müslüman halklar için daha beter dramlar da var.
Gazze’den bakınca pandoranın kutusu açıldı. CIA/MOSSAD merkezli mahrem bir şey kalmadı. Bu da Filistin Direnişi özellikle de HAMAS’ın mazlumlara, dünya halklarına bir ikramıdır.
Mesela dünya siyaseti: Kanadı kırık bir kuşun, aç bir köpeğin dramına ağıtlar yakan sekuler dünya Gazze’deki çocuk katliamına kör ve sağır. Dünyanın milyarları meydanlarda, “barış, İsrail’e desteği kesin..” dese de devletlerde tık yok. Müslümanların durumu ise içler acısı.
Müslüman halkları yöneten Metaların, halkın karşısına bir kahraman olarak çıkabilmeleri ve konuşabilmeleri hatta çok şey yaptıklarını övünerek diyebilmeleri çok acı. Daha da beteri; Müslüman milyonların bu hezeyanları/şakaları yemesi, yutmasıdır. Cinayet derecesindeki başka bir durum ise Müslüman Sessiz Çoğunlukla beka bulan bu ülkelerdeki seküler azınlığın racon kesmesidir.
Ekonomi: Müslüman ülkelerde güç ve parayı temsil edenler; ya kadim seküler azınlıktır ya da sekülere dönüşmüş/dönüştürülmüş eski muhafazakârlarıdır. Yani her ne yaparsak yapalım tanımsız bir güç, kendi düzenini kuruyor, kendi çarkını çeviriyor.
“Subhane men taheyyere fî sun’ihil-ukul/ Subhane men bikudretihî ye’cuzu’l fûhul” (Ziya)
Bu ne iştir anlamadık gitti…
Medya: muhafazakâr iktidarlarda dahi basın yayındaki haberler, kültür ve edebiyat alanında yazılan çizilen her şey direkt olmasa da dolaylı yollardan seküler Batı’ya hizmet ediyor. Yerliler; en haklı oldukları bir haberi doğrulamakta bile zorlanıyor. TV’lerde dini, örf adetleri, kadim tanımları hedef alan diziler, filmler, programların ardı arkası gelmiyor. Üstelik bu kanalların çoğu “dindar millet ve devlet...” tezleriyle oy alan, beka bulan iktidarlardan, etkili ve yetkililerden besleniyor.
Siyonist İsrail’in savaş cephesini anlatıyoruz ancak insanlık dışı ruh halini, zihniyetini bir türlü gereğince linç edemiyoruz. Bir tarafının hakkını verirken Siyonist’e hayat verecek bir diğer tarafını ise ama, fakat, lakinlerle kurtarıyoruz.
Terör(ist): “Terör, aşırı İslamcı, fanatik, kadına şiddet, çiğnenen hayvan hakları, çağdışılık, gözü dönmüş cani seri katiller, intihar, aile içi şiddet, çağa hitap edemeyen zihniyet ve yasalar...” alayı Müslüman inancında gibi işleniyor, dayatılıyor. Yani tanımları; değerlerini fuhuş, kumar, fal, futbol… üzerine bina etmiş seküler batı yapıyor; bizler sadece okuyor, uyguluyoruz.
Özellikle üniversitelerimizdeki akademisyen cenahı, beslenip beka buldukları Yerliler ve İslam adına bir tez geliştiremiyor, konuşmuyor. Esasen merak veya tenezzül de etmiyor.
Halletmediler bu lugazın sırrını kimse./ Bin kāfile geçdi hükemâdan fuzalâdan.(Ziya)
Sınır ve anlaşmalar: Yapılan anlaşmalar; insanları tutuklama, karşılıklı şeytanlaştırma ve infazlara ayarlanmış giyotinlerdir. Bunlar; ticaret, seyahat, buluşma, kaynaşmanın önündeki fermanlardır. Anlaşmalar; devletleri yakınlaştırmadığı gibi halkları da küstürüyor.
Bütün bunların; koca bir ümmeti ne hale getirdiğini Gazze soykırımı üzerinden okuduk, gördük, anladık.
“Derdim çoktur hangisine yanayım” derken;
“Derman arardım derdime/ Derdim bana derman imiş” ve Derdimizi seviyoruz İlahî! Bir Güneş doğmuş; koca koca millet ve devletlerde değil; bu devlet ve milletlerin ölüme terk ettiği, yetmedi Nebi katili Siyonist’in insafına bıraktığı, yetmedi canlı yayınlarda seyrettiği Gazze’mde! Muzaffer et ilahi! Wesselam.