• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İslam farklı ırk, renk, inanç ve kültürlere karşı toleranslıdır. Fert ve toplumun her iki dünyasının ihyasını hedefler. Bunun için de tez ve reçetesini tebliğ eder; hukukunu işletir ancak tercihi muhataba bırakır.

Korkularıyla yaşamaz, yüzleşir, çözümler üretir.

“Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır… Allah her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara256)

“Allah her şeyi işitir ve bilir.”  Buna göre kalplerdekinin hesabını ise artık Allah sorar. Yani niyet okuyuculuğu, tahmin ve algılara göre ceza ve kararlar vermek yoktur.

Her ırk, din ve inançtaki milletler; başlangıcından Osmanlı’ya kadar İslam’ın hakim olduğu topraklarda kendi dinini, kültürünü korkusuzca yaşamıştır.

Her ırk da kendisi olarak hüsn-i kabul görmüş hatta hâkim irade, farkları bir taltif ve ayrıcalık vesilesi olarak görmüştür.

Diyar-ı Rum, Kürdistan, Turan, İran/Fars, Huzistan, Belucistan.. yer adları, tanışmanın vesilesi olan bir baharın renkleri olarak algılanmıştır. 

“Bilal-i Habeşî, Süheyb-i Rumî; Caban(Gaban) el-Kurdî; Selman-ı Farisi, Üveys-i Karenî; İmam Buharî, Sadî Şirazî …” adları bu onur ve gururun bariz örnekleridir. Bugün Kürt ve Kürdî’nin Ortadoğu’da asıl korku hatta beka meselesi haline dönüştürüldüğü hakikatini düşünürsek sözkonusu lakaplardaki kardeşlik, barış ve azameti daha net görebiliriz.

Her yer kadim adıyla güzeldi.

Tam da bu yüzden; “Amed’i Diyarbakır’a, Çolig’i Bingöl’e, Agirî’yi Ağrı’ya…” dönüştürdük ama yine de olmadı, olmuyor işte.

Köylere kadar dokunduk. “Hamikan köyü Durmuş oldu. Zexelan, Yukarı Durmuş; Kurikan, Ovacık; Lexan, Başyurt; Qelemzîn, Bardaklı; Golan köyü Yoğunağaç…” oldu ama yine olmadı. Olmasına gerek de yoktu. Çünkü çiçek dalında, insan kendi halinde güzeldi.

Batının mazisi; Drakulaların, Kazıklı Voyvodaların, Vampirlerin, arenalarda dehşet saçan gladyatörlerin, matadorların tarihidir. Emperyalist sömürgeciliğin post-modern şekilde sürdüğü Batı; kendi içinde -genel anlamda- Müslüman ülkelerden ileri olduğu açık.

Müslüman milletler; kendi devlet, hükümetinden, zorbalıktan kaçıyor! can havliyle kaçıyor! Bugün Diyar-ı İslam’dan Frengistanlara kaçış var…

Denizlere, okyanuslara, tel örgülere, mayınlı tarlalara rağmen Muhammed Ümmetinin kaçtığı yer orasıdır ey insanlar! Masum naâşların vurduğu sahiller de orasıdır, Ümmet! Fikir suçlularının, can güvenliği kalmayanların, “Bir gece ansızın gelecekler..(!)” deyip zifiri karanlıklara karıştıkları yer de bizim kardeşim! Sülaleden kalma mirasını teperek beklenmedik bir şafak vaktinde yuvasını terkeden milyonların diyarıyız, Ey İman edenler!

 Kardeşin kardeşi vurduğu; kekik kokan dağların ölüm saçtığı; münbît ovaların terkedildiği yerdir Ümmet diyarı. Zanginliklerin diyarıdır diye Haçlının, Moğolların dadandığı bereketli yurtlar artık fakir, çaresiz, işsiz milyonların toprağı!

Mazideki güzellik, zenginlik, adalet, liyakat.. viran olmuş, turab olmuş..  

“Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz/ Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz”

Güzelliklerimizin çoğu şimdi Frenk ellerinde.

Küçücük İsviçre’de dört tane resmi dil; küresel güç olan Amerika’da 52 eyalet var. Bunlar korku, beka meselesi, red-inkâr, asimilasyon; infaz ve imhanın sebebi olmamış. Kuvvet, asayiş ve emniyet, mutluluk ve zenginlikler.. işte bu farklardan devşirilmiş.

İşte dün İspanya Meclisi, Katalancayı resmi dil olarak kabul etti. Kıyametler kopmadı.  

Kardeşlerim bu ifadelerimi kapitalist, emperyalist soykırımcı Haçlı Diyarını övdüğüme yormasın sakın. Elbette onlar dünyanın zenginliklerini sömüren, soykırım ve daha beter suç, günah ve haramların failidirler ancak kendi içlerinde “adalet, liyakat, istikrar ve asayişi” sağlamanın yolunu biliyor, buluyor ve uyguluyorlar.

Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz/ Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” ama bugün buna da irtica/mürteci der geçeriz. Bu vesileyle de “Yükseldik sanıyoruz alçaldıkça tabana!”

Bulaşıcı, salgın hastalıklar, kardeş kavgası; Yüzyıl Savaşları ve sefaletin diyarı; bizi yükselten “adalet, liyakat, bilim..” gibi değerler üzerinden yükselirken; bizler Batı’yı çökerten Postmodern Cehalet üzerinden çürüyor, çöküyoruz.

Zirveden aşağıya inişi başlatan Batı, diplerden yukarıya çıkış sürecindeki İslam’ın korku ve endişesindedir amma…. Wesselam.