Cilve-i Siyaset-2 HÜDA PAR Kazandırır
HÜDA PAR; imparatorluk ve medeniyetlerin beşiği olan Anadolu’nun tüm makul değerlerinden hususen de İslami gelenekten beslenen bir mektepten gelir. Bu yönüyle yeni ama anlam ve içerik olarak en eski partilerdendir.
İşlenen Asr-ı Saadet; ödenen bedeller; karşılıksız sevdalar, cami yolunda alınan müebbetler; seccadelerdeki gözyaşları, annelerin bağrı yanık yürekleri, babaların dağ taşıyan omuzları şahit! Filistin, Mısır zindanları, Afgan, Bosna, Doğu Türkistanlarda yaşanan dramlar için arş-ı alaya gözyaşıyla yollanan dualar şahittir.
O, bir dava partisidir. Dava; Hakk’a ve halka rağmen dayatılan ecnebi kültür ve yasaların bir türlü sağlayamadığı istikrar ve asayişi sağlama davasıdır. Özellikle de son bir asırdır hedef alınan, rencide edilen değerleri ayağa kaldırma ve yerliye ilticadır. Kendi “öz yurdunda garip, öz yurdunda parya..” olan Sakarya ve Fırat’ın Leyla ile Mecnun gibi buluşması, barışması ve vuslatıdır. Renkler ve farkların mozaiği olan Anadolu’mda renkler ve farklardan “ret, inkâr, imha değil; korku ve dayatma değil; bu korkularla yüzleşerek, gerekirse bu korkuların üzerine giderek; bu renk ve farklardan beklenen baharı sunmaktır.
Böylece nice zenginlik ve güzelliklerin ülkesi olan kendi öz yurdunda gurbeti yaşayan Sessiz Çoğunluğun hasretini bitirmektir! Susuzları, suya kandırmaktır! Hapis, zindan, sürgün, fail-i meçhullerde aranan çözümlerin aslında “vicdan, iz’an, akl-ı selim ve insanlığın ortak aklında” aramak, bulmak ve nihayet buldum demektir. Daha da önemlisi; ama, fakat, lakin demeden; kıvırmadan; “hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan..” Bunun Reçetesi İslam’dadır” demektir HÜDA PAR!
Basında HÜDA PAR üzerinden korkular üreten yargısız infazcılar vardır. Bunlar; itham ve iddiaları hakkında asıl sahibine sormadan Üç Alilerin (Kel Ali, Kılıç Ali ve Necip Ali) yargısı ve ağzıyla konuşan zavallılardır. Bile bile yalan söylüyor, iftira atıyorlar! “Bilmeyene bir, bilene yedi kere yazıklar olsun!”
Hakka giden yollar elbette çoktur ama aklın yolu birdir. Her partinin bir söylemi, çözüm önerisi ve tarzı; başka bir siyasi parti veya suçlanan herhangi bir yapıyla benzeşebilir, kesişebilir hatta tamamen örtüşebilir. “Wela teziru waziretun wizre uğra” kavlince “Hiçbir kişi, başkasının günahının suçunun cezasını çekmez.” (İsra 15).
HÜDA PAR’lı yetkililer; katıldıkları programlarda adeta şiddete varacak derecede sık sık Hizbullah Cemaati ile ilgili soruların muhatabı olmakta. Bu adil değildir. HÜDA PAR, yasalara göre kurulmuş, hedefine parlamenter sistemin kurallarına göre varmak isteyen bir siyasi partidir. Bu partinin bünyesinde değişik ırk ve düşüncede insanlar pekala olabilir. Bu, esasen her partide de vardır. HÜDA PAR, zaten Türkiye mozaiğinin fark ve renlerini ret ve inkâr etmeden makul yolda buluşturmaya çalışan ve esasen böyle bir zaruretten çıkmış bir partidir.
Bu özelliğiyle de Türkiye siyasetine her alanda nice güzellikler kazandırabilecek birikim, imkan ve kabiliyete de sahiptir.
Şunu görmemiz ve itiraf etmemiz lazım. Ülkemiz; cumhuriyetin kuruluşundan beri “On yılda on beş milyon genç..” hevesiyle izlenen ret ve inkarcı, ötekileştirici politikalarla çok şey ve zaman kaybetti. Akla ziyan dayatmalar yüzünden, devlet ve millet arasında oluşması gereken ortak akıl hala sancılı. Tam da bu yüzden, ırklar ve inançlar özellikle de iki temel ulus olan Kürt ve Türkler arasındaki kadim kardeşliği oluşturan duygusal bağlarda ciddi zedelenmeler oluşmuş, oluşmaktadır.
HÜDA PAR, işte bu duygusal bağları daha derin ve içten pekiştirebilecek bir partidir. Hakikaten de Kürt ve Türk arasındaki kardeşlik bağlarını mükemmele götürebilecek yegâne güç, tek parti HÜDA PAR’dır. Bunun görülmesi lazım; görülmesi yetmez desteklenmesi lazımdır.
Kuru vatanseverlik davasını, İslami kardeşliği konuşan yapı ve zihniyetlerin kaçı Fırat’ın Doğusuna geçebilir? Bizde meşhurdur; “Mal bi bâ-berketinê germ nabe!” (Ev, yellenme ile ısınmaz) diye.
HÜDA PAR, bu iş için bedel ödemiş, bu bedelinin karşılığı da maalesef “fail-i meçhuller, müebbetler, ret ve inkarlar..” dışında bir şey olmamıştır. Ülke bütünlüğünün istikrar ve asayişi için bedel ödeyen bu Muztazaf yapılanma; Kürdistan’ın dört parçasında sevenleri olan, her ırk ve inanç çevrelerine güven veren, bunlara ulaşmaya çalışan ve bu kutsi buluşmada her gün daha hızlıca yol alan bir yapıdır.
Depremde Türkiye şahit oldu; HÜDA PAR menşeli yardımlaşma ve dayanışma dernekleri; Kızılay’dan sonra yardım dağıtan ikinci yardım kuruluşu oldu. Bu bir tesadüf değil; resmen bir ispat belgesi, bir insanlık abidesidir.
Bu insanların zehiri içilir; bu kadrolara güvenilir; bu Selahaddin ve Fatihlerin gölgesinde nefeslendiği bir Ulu Çınar’dır. Buraya devemizi bağlayabiliriz, sürülerimizi gölgelendirebiliriz. Bunların bina ettiği ve edeceği mabetlere nesillerimizi teslim edebiliriz...
Gerçekten memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Vesselam!