• DOLAR 34.652
  • EURO 36.36
  • ALTIN 2927.299
  • ...

5 Mart’ta, Bursa deplasmanında oynanan Bursa Spor-Amed maçı; sportmenliğe aykırı adrese teslim özel mesaj ve eylemlerin arenası oldu. İktidar ve muhalefetin müdahil olduğu, Bahçeli’nin de hususen tehditkar müdahil olduğu maçtaki gelişmeler, sıradan birkaç kendini bilmezin provokatörlüğünün” ötesindeydi..

            Yetkili ve etkili ilgililerin kimi davranış ve sözleri; maslahat icabı beyan ve gafletten değilse ihanetti. Tam da bu yüzden Ayıptır! Günahtır! Cinayettir…”

İşte olanlar:

Amed Spor takımı şehre girerken gerginlik ve gerilimler, geliyorum diyordu. Sahaya, sporcuları maç dışı bırakacak, yaralayacak cisimler atılıyor; en az dört sporcu “darp raporu” alıyor. Normalde sahadaki bir yabancı cismin hakeme gösterilmesiyle maç iptal edilir, saha ve seyirci ceza alır. Saha, yabancı cisimlerle dolduğu halde maç durdurulamıyor, devam ettiriliyor. 2011’de Bursa Sporun Amed deplasmanında oynadığı maçta kaleciye atılan cisim yüzünden maç iptal edilir ve Amed Spor hükmen mağlup ilan edilir. 9(?) yıldır Amed Spor, ekser deplasman maçlarını -nedense- taraftarsız oynuyor.

Amed takımının kaldığı otel, saatlerce holiganlar tarafından kuşatılır; tehdit edici sloganlarla ağır hakaret edilir. Bu arada, teknik direktör -kendi deyimiyle- ısrarla aradığı TFF başkanına; etkili ve yetkililere ulaşamıyor…

Bütün bunların üzerine; tribünlerde Cem’in Yeşil Torosu’na’ ait posterler... Bunlar olurken; kolluk kuvvetleri tabi ki bir şeyler yapmıştır ama belli ki gereği yapılamamıştır.

Olayı geçiştirenler veya durumdan vazife çıkaranlar şunu pekâlâ bilir, biz de biliriz: Cem Ersever; 12 Eylül Darbesi sonrasında jandarma bünyesindeki JİTEM’in kurucusudur. Nice suç ve günahlara müdahil veya şahit oldu. Özellikle 1993’teki Eşref Bitlis suikastından sonra söylediği; "1984 yılından bugüne kadar yapılan yanlışlar, ihanetler ve uygulamalar konusunda Türk kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine inanıyorum… Belirlenecek bir tarihte Türk basınıyla kamuoyu önünde Celal Talabani'nin ihanetleri PKK ilişkileri, Güneydoğu'daki gerçek durum, köy korucuları, itirafçılar, faili meçhul cinayetler hakkında ve bazı siyasilerin örgütsel konumları hakkında açıklamalarda bulunacağım. ...olayların gerçekleri Türk milletinden gizleniyor..." dedikten sonra 4 Kasım 1993'te elleri önden bağlanmış kafasına iki el ateş edilmiş cesedi, Ankara-Elmadağ çıkışında bulundu! Gözü kararmış çılgın Maşa olarak kullanılan Yeşil (Mahmut Yıldırım) de çok suç, günah ve cinayetlerin şahidi olarak muhtemelen itlaf edildi. Beyaz Toroslar da malum hurdaya çıktı!

Siyasilerden, etkili ve yetkililere kadar kimi, iz’an, feraset ve adaletten bî-nasib fosil zevat; belli ki hala bu HURDA’nın içinde... Bulduğu anlık fırsatlardan vazife çıkarmaya çalışıyor! Baharın donatmaya çalıştığı güzelim Anadolu’mda çöplükleri dolaşıyor; daldığı fosseptikte aşkını arıyor! Kadim sözümüzdür: Mêşa gû li gû dihêwire! Gur, rojên tarî diğere! .ûna(.öt) kutî, bihna xweş nayê..

Malazgirt’te öğretmendim. Zulüm, çirkeflik, müfteri ehli biri hep birilerine bulaşıyordu. Öğrencim; “Hocam, şimdi Ramazan olsaydı, haddini bildirirdi..” demişti de Ramazan’ı gıyabında tanımıştım. O, bir efsane, bir muvahhit destan kahramanıymış! İslami dersler yaptığı arkadaşlarına; “Beni, bir Beyaz Toros takip ediyor. Silahlı, fırsat kolluyorlar. Benim yüzümden size de zarar gelebilir..” deyip Urfa Ceylanpınar’a gider ama orda da camide, namaz safındaki arkadaşı Halil ile kurşunlara hedef olur ve binlercesi… İşte ağıtı:

“Gözlerimin önünden gitmez oldu hayalin.. / Şehadet müjdeleri geldi Ceylanpınar’a/ Xelîl ile Ramazan muradlarına ermişti!”

Ramazan’ın destanını Amcası Asım’dan dinlemiş biri olarak duygu doluyum… dünün dehşeti söyletir! Bu gün Hakk’ı konuşmazsak bu Hinler yarın mutlaka yine inletir!

Garip bir zamana erdik. Her cephenin DAVA Bilinci yaralı. Suç ve günah çevreleri kazanıyor ki bu da “karanlık eşkıya cephesine yarıyor. Eşkıya; karanlığa, zulme, küfür ve şirke götürür. Tam da bu yüzden bilmeliyiz, konuşmalıyız!

Maraş merkezli AFET; bize Anadolu insanının ne kadar asil, fedakar, inançlı ve her rengiyle kardeş olduğunu kanıtlamıştır! Nemalandığı hurda çöplüklerinde ıskartalar, varsın bekayı faşizmin fosseptiğinde arasın! Türkiye; dünyaya markalar üretecek bir yapı, bilgi, birikim, tecrübe, basiret ve cesarettedir.

Haydi Anadolu’m! Güzelliğin TEK’te değil; renk, ırk, dil, din ve farkların hüsn-i kabulündedir. Bunu çok kişi biliyor ama “Bilen konuşmuyor, konuşan da bilmiyor! Garabet burada; sıkıntı, aşıp aydınlığa çıkacağımız kapı da buradadır.

Karanlıkların Ötekilere yani bize dayattıkları faşist, ret ve inkarcı yasaları iflas etmiş, maç çoktan bitmiştir! Halka ve Hakk’a rağmen var olanlar, bitmiş ve kaybedilmiş bir maçı hakem kararıyla almak istiyorlar. Maç bizim. Skor bizim. Biz başarırız. Haydut haramileri de tanırız. Biriz, iri ve diriyiz ama “Haberimiz yok taşıdığımız değerden!”

  Gerçek şudur: İyiler, kötülerden; aydınlık, karanlıklardan; ıslah cephesi fitneden; özelde Türk ve Kürd’ün eşit kardeşliğini, genelde de Anadolu’daki tüm renklerin kardeşliğini savunan kesim; asimilasyon, ret, inkâr, imhacı terör cephesinden fazladır. Billahi fazlayız!

Sayın Cumhurbaşkanı da bilmeli ki; Selahaddin’in torunları, dayatılan korkularla yüzleşebilen O Erdoğan’ı arıyor! “Dersim için özür dilerim…” diyen reisini dört gözle arıyor! Ret ve inkar edilenler yine Viyanalara yürümeye hazırdır ancak “Amed.. yoktur” diyen amatörlerle değil; “Ben ki; …Kürd ve Kürdistan’ın…” diyebilecek Kanunîlerle wesselem!