DOĞU-BATI MEKTEBİ Batıda Biten Diktatörler Bizde Nasıl Türedi
Din ve inançların hükmettiği Orta Çağ dışında son 150 yıldır bizatihi Ladinî Batı Aydınlanmasına ait düşünceler veya bunların tesirindeki fikirler dünyaya yön vermektedir. Vahiy kaynaklı bilgi ve icraatların hayatın dışına atılması anlamına gelen bu dönemdeki “bilimsel gelişmeler, küresel anlamdaki cinayet, savaş, suç ve günahlar..” bütün maziyi gölgede bıraktı.
Bu süreçte sanayi ve tekniği elde eden devletler; denizaşırı ülkeleri işgal etti, sömürgeler oluşturdu. Vatan evlatlarını savaştan savaşa sürüp yüz binleri, milyonları katletti, galibi olmayan savaşlar yapıldı. Kan bağı olan ulusların arasına kan bulaştı, aynı ırkın mezhep ve meşrepleri birbirine kırdırıldı.
Teknik ve sanayi ilerledikçe dünya hâkimiyeti mefkûresine kapılan devleler, daha yıkıcı silahlar, daha acımasız ve amaçsız savaşlara girdiler. Sonradan Amerika’nın da dâhil olduğu İngiltere ve Fransa’nın Almanlarla yaptığı savaşlar bu türdendi.
Bekası için sömürgeci emperyalizme ihtiyaç duyulan Kapitalizm, despotların şahsında I. Dünya Savaşı’na kadar geldi. Bu zamana kadar; felsefe, bilim, teknik ve sanayi alanındaki gelişmelere rağmen diktatör ve dikta rejimlerin egemenliğinde gelen bir Batı vardı.
Bu günkü teknik, sanayi, çalışma azmi, demokratik kültürün temellerini o dönemlerde atan Batı insanı; aydınlanmanın en büyük faydasını; Batı milletlerinin “vazgeçilmezlere, dayatma rejimlere, diktaların bekası için oluşturulmuş keyfi yasalara” itiraz etme kültürünü geliştirmekle buldu.
Geçmişin ağır bedelleriyle sanayi ve ticaretin geliştiği ondokuzuncu yüzyıla gelen Batılı halklar; göz göre göre I. Dünya Savaşı’nın ağır faturasını da ödedi. Sömürge diyarlarından gelen nimetlerle acısını bastıran Batı, küresel cinayet ve haramların lezzetine varmış olmalı ki yaklaşık yirmi yıl sonra İkinci Dünya Savaşı’nı yaşadı.
Görülen o ki; Emperyalist Haçlı Batı ve bunun şahsındaki diğer Emperyalist devletler en büyük derslerini de bu son savaşla aldı.
İşte görüyoruz; Almanya’da Hitler; İtalya’da Musollini’nin ektiği faşizm artık iktidar olamıyor. Almanya’da dolaylı destek görse de Nazizm artık bir terör suçu. İngiltere’de monarşiye rağmen, halkına güven veren demokrasi kültürü oluşabiliyor hatta Londra dâhil birçok ilde Müslüman belediye başkanları seçilebiliyor. Daha da önemlisi bu seçilenler, bir sorun olarak algılanamıyor.
Batı, mazisinden çok dersler aldı; yüz tekrara rağmen sınıfta kaldığı tüm derslerini -işbirlikçileri aracılığıyla- bize bıraktı. Batı, hastalıklı gayrimeşru çocukları olan tüm “-izm’leri” Üçüncü Dünya Ülkelerine özellikle de halkı Müslüman ülkelere ihraç etti. Komünizm, faşizm, heykeli dikilen vazgeçilmez kahramanlar, ölümsüz liderler, değiştirilemez yasalar, yasalarla korunan liderler.. hepsi bizde. Yer ve zamanı tespit edilemeyen eşsiz zaferler, ölüp ölüp dirilen mucize öncüler, seküler erenler.. hepsi bizde!
Çi bistînî milyonek (eskinin bir lirası)” Her şeye derman bulunur, derde devadan başka!
Allah’ın mes’ul tuttuğu birileri, bütün bunları bize söylemeliydi. Açık alanlarda, kapalı alanlarda, “çatı katlarında, bodrum katlarında… bir ömrün baharında, yazında..” bütün bunları bize öğretmeliydi ama olmadı. Şikâyetimiz var ama mazur değiliz!
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz/../
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz (Sezai Karakoç, Hızır’la Kırk Saat)
Zülfü yare dokunduk ama o öncülerimize fırsat da verilmedi. İslam coğrafyasında, Batının Gayrimeşru Çocuklarını bize anlatamayan atalarımız mazurdur. Çünkü onlar, söz ile pek zaman bulamasalar da can ve mallarıyla ödediler. Kanlarıyla -hala okumaya bile cesaret edemediğimiz- silinmez yazılar da yazdılar.
Asya’da, Afrika’da kurtuluş savaşı diye Yerlilere sunulan savaşlarda; on binlerle ifade edilen şehitler varken; kurtuluş savaşları sonrasında kurtarıcı milli kahraman diye abideleşenlerin katlettiği yüz binler hatta milyonlarca masum bu mücadelelerin inkâr edilemez bedelleridir.
Batının son 150 yıllık macerası, bizim istikbalde yaşayacaklarımız anlamına gelir mi bilmem ama Batı’nın mazideki kanlı cehaletini yaşadığımız bir gerçek. O halde atalarımız cehalete karşı susmadı.
Dün; din, vatan ve millet uğruna ağır bedeller ödeyenlerin ahfadı olarak mademki bu gün ve yarın da bedel ödeyecek bizleriz o halde en az Batılı halklar kadar konuşacağız!
Kör bir düğüm varsa yarınlara bırakmadan çözeceğiz. İfritten kıl çekeceğiz! Yapamadıklarımızı da yapmaları için sonraki nesiller için soracağız, sorgulayacağız!
Hesap sormanın, mutlaka cevap beklemenin geçmişten zor olmadığı şu çağda; batmış, batırmış, şuuru kilitlenmiş, zorbalarmış tembellerden hesap sormazsak; “ayıptır, günahtır, cinayettir!”
Vesselam!