DOĞU-BATI MEKTEBİ - 1-Doğu-Batı Medeniyetlerinin Zaman ve Zemini Üzerine Bir Analiz
“Doğu-Batı Mektebi” başlığı altında Doğu ve Batı’daki inanç ve kültürlerini inceleyeceğimiz bu yazı dizimizde; inanç ve kültür alanında “ne idik, neler oldu, nereye gidiyoruz” sorularının cevabını “din, felsefe ve tarihi macerada” arayacağız.
Doğudan kastımız, İslam Medeniyetidir. Batı’dan kastımız ise sömürgecilik ve başta kapitalizm olmak üzere tüm “-izm’lerin” merkezi ve dolayısıyla da modern şirk ve cahiliyenin membaı olan Avrupa ve Amerika’dır. Aynı zihniyetten beslenen Rus, Çin hatta Hindistan da Batı kültür ve medeniyeti içinde değerlendirilecektir. Her dönemin emperyalist hakim güçlerin imkan ve kabiliyetlerinden nemalanarak bölgesel ve küresel sermayeye ulaşmakta ve profesyonel terörde mahir olan Siyonizm’i de Batı kategorisinde değerlendirmek yanlış olmayacağı kanaatindeyiz.
Bütün bunları aynı kategoride değerlendirmemizin gerekçesi Al-i İmran 19. Ayetidir: “Doğrusu Allah indinde din, İslam’dır; o kitab verilenlerin ihtilaf etmeleriyse sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki bağıy (aşırılık)’tandır…” Yani Batı dediğimiz güruhu oluşturan kavimlerin her birine uyarıcıların geldiği ayetle sabittir. Buna rağmen değişik ihtilaf ve çıkar meselelerinden dolayı delalete, yanlışa sapmışlardır.
Bu yanlışın İslami ve beşerî literatürlerdeki karşılığı; “küfür, şirk, materyalizm, faşizm, komünizim, kapitalizm” gibi kavramlarla tanımlanmıştır. Bunların öncü kadroları da “tanrı krallar, ilah, tanrıçalar; kafir, müşrik, tağut; despot, tiran, diktatör” gibi ad ve sıfatlar almışlardır.
Doğu-Batı Mektebi analizi yapılırken; İbn-i Kesir, Farabi, İbn-i Esir(tarih), Gazali, İbn-i Haldun, Şeriati ve Seyyid Kutub, hususen Bediüzzaman gibi mütefekkirlerin mektep ve düşünceleri olmazsa olmazlardandır.
Batı kültür ve medeniyeti; İncil’in mesajından elbette nemalanmıştır. Ne var ki aynı Batı, tüm semavi kitaplarda Allah’a ait olan hakimiyeti beşere vermekte bir beis görmemiştir. Daha somut bir ifadeyle; “Tanrının hakkı tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmiştir.” Bu da batı kültür ve medeniyetinin asıl kaynağının İsa(as)’dan önceki putperest Roma ve Bizans kütür ve medeniyeti olduğunun delilidir. Günümüzde de İncil ve İsa (as)’ı mabede hapsedip Sezarların yani kapitalist emperyalizmin emrine veren yine o kadim şirk ve zulmün günümüzdeki tezahürü olan post modern şirkin seküler cahiliyesidir.
Aynı seküler cahiliye; özellikle son yüzyılda İslam ümmetini de etkilemiştir ama baskın kültür ve medeniyet olarak değil, her defasında “halka rağmen kurulan iktidarlar, askeri ve sevil vesayetlerin bir dayatması olarak korunagelmiştir. Osmanlı sonrasındaki bu seküler vesayetler, Müslüman milletlere ağır bedeller ödetse de asla bir hüsn-i kabul görmemiştir. İslam Coğrafyasındaki geniş halk kitlelerinin, her fırsatta laik dayatmalara karşı verdiği dirençlere bakılırsa, seküler kültürün, yerli diyebileceğimiz İslam kültür ve medeniyetine karşı bir şansının olmayacağı da ortadadır.
Haftaya, İslami Birinci Dalga ile devam edeceğiz vesselam.
HİSSE:
1-Ruspotin; Ukrayna’da mutlaka hedefe ulaşmaya kilitlenmiş gibi.
Potin, şansını Anadolu’da -Milli Şeflere karşı- tükettikten sonra Asya’daki Türki Cumhuriyetlerde şansını denemeye çalışan Enver Paşa’yı hatırlattı.
Rahmetlinin hesapları, bir imparatorluğu bitirdi; Payitaht İstanbul’u Ankara Hükümetinin bendesi yaptı..
Haçlılar kapışmış, hesapları karışık.. Suç ve günahları büyük..
Wa hevîra hînê gelek av hiltîne. Biz mi? Sabrediyoruz!
2-Suriye’de isyan; 6 Ağustos 2011’de başladığında, “iç mesele” demiştik.
Sayın Erdoğan, “Biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz'' demişti ama an itibarıyla; Suriye ve Irak’ın içindeyiz. Komşularımızla hesaplar çelişiyor.
Müslüman devlet ve buralardaki İslami camialarla çelişiyor; Siyonist Terör Devletiyle uzlaşıyoruz(!).
Doğrusu; kimsenin toprağında gözümüz, kötü niyetimiz de yoktur ama şu meclis kayıtlarında da var ya..! Neydi lo! Şu “tanımlanmayan bir dil(!)” olmasaydı hiçbir sorunumuz kalmazdı!
Dağ Türkleri’ni Küresel güçler kullanıyor…(!)
Aqlê sivik, bârê giran. Ker u golik dan Guran! (..buzağıyı kurda kaptırdık).
3- Basında; Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan, İsrail’in Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’ne Türkiye-İsrail ilişkilerine dair makalesi konuşuluyor.
“Erdoğan beni Yahudi cemaati ilişkilerini düzeltmekle yetkilendirdi” demiş(!)
Türkiye ve İsrail, “bölgedeki kötü niyetli aktörlere karşı.. Kafkaslar, Orta Asya ve Sahra Altı Afrika bölgelerine kadar işbirliği yapmalı..” demiş.
Soru ve sorun şu: 1-“Kötü niyetli aktörler” kim? 2-Neden “İşbirliği?” 3-Kudüs-Aksa’daki yıkım ve katliama karşı suskunluğumuzun, bu anlaşmalarla bir ilişkisi var mı? 4-Hükümeti, Siyonist Terör Devletinin ayağına götüren korku veya umut nedir?
4-Fakirin umudu Simiiit! Konya’da bile 4 lira oldu.
2018’den sonra 7 kez zamlandı ama nankör doymuyorsa;
Şehirlerde ayağım değil, yüreğim yarık
Nûr Şehri’ne gidelim! Yürü çilekeş çarık! (N.F.K).