Re’sen Takip Edilen Suçlar
Sayın cumhurbaşkanı, özel bir zemin ve zamanda, özel bir gündemle; “bir suç ve buna verilecek cezayı” duyuracaktı. Can havliyle televizyona yetişip kulak kesilerek dinledim.
Öyle ya! Acil koduyla geçilen haber, millî ve manevi değerlerimiz hatta bekamızla ilgili olmalıydı ama değilmiş!
Fatih’in İstanbul’u fethederken Ayasofya önünde yaptığı konuşma tarzında şunlar söylendi:
"Aile içi şiddeti şikâyete tabi olmaktan çıkardık, resen takip edilen suçlar arasına aldık. Dün MYK toplantım vardı. Tokat’taki Özlem kardeşimizin 23 yerden ahlaksız, adi eşi tarafından bıçaklandığını öğrendim.. Ne yaptılar diye Adalet Bakanlığı’nın da sunumu vardı, sordum. Meğerse 3 aydan sonra serbest bırakmışlar adamı. Hemen araştırdık, hamdolsun tekrar bu adi herifi içeri almışlar..”
Oh etmişler ve iyi iş yapmışlar. O adi herif de en azında hapse girsin, beterini bulsun tabi ki. Bütün katillerin, çete ve ırz düşmanlarının; suç ve günahı işledikten sonra nasıl tutuklanıp içeri atıldıklarını, akabinde de birkaç ay sonra nasıl tahliye edildiklerini, en azında nasıl tutuksuz yargılandıklarını hepimiz biliriz.
Cumhurbaşkanının konu hakkındaki hassasiyeti önemli ama yetmez. Yetmemesinin nedeniyse işin arka planında yatmaktadır.
Sayın başkanın imkân ve kabiliyetini, kadına şiddet alanına sevk eden, bunun için profesyonel çalışan, çalıştıkça da kadim değerlerimize karşı mevzi kazanan seküler çevreler var. Bu keskinnişancı yapılanmalar; durumdan vazife çıkarmada, anlık fırsatta kelle almada, kaşla göz arasında işi kotarmada hatta işin duygusallığını kullanarak ilgili mercileri zapt u rapt altına almada dahası yürütme makamlarından istedikleri tüzük, yönetmelik hatta kanunları çıkarmada mahirdirler.
Aynı çevreler, kadim değerleri, aile yapımızı korumaya çalışan kişi, kurum ve çevreleri kadın düşmanı, şiddet yanlısı ilan etmede de mahirdirler. Kadına şiddet üzerinden “dövülen değerlere, linç edilen kişilere, tenzil-i rütbe ve nice taltiflere..” son birkaç yılda çokça şehit olduk.
İlgili yasa düzenlemelerini yapan hükümettir ama bu yasaları sahiplenen, cansiperane müdafaa eden, sokak gösterileriyle hak arayışlarına giden güruhların öncülüğünü yapanların başında LGBT-İ çevreler, Kürt ve Türk ulusalcı bölücü parti ve yapılar olduğunu gördük.
Aklımın almadığı, vicdanımın kabul etmediği şey şudur: Kadın hakları ve kadına şiddet olayını neden bir insan hakkı çerçevesinde ele alamıyoruz? Kadını; ulaşılabilir gerçek hayattaki bir insan olarak değerlendirmenin zararı nedir? Neden kadını bir aile sıcaklığında, hayat arkadaşıyla sırt sırta vermiş ve eşinden güç almış bir abide olmasının önüne geçiyoruz? Hem neden İslam’ın tanımladığı kadını, mağdur kategorisinden çıkaramıyoruz?
Amaç kadını korumak ve suçu önlemekse; İslam’da bir insanın canına kıyanın cezasının ölüm olduğunu; kısasta hayat olduğunu ve kadının da bir insan olduğunu neden ve ne adına görmüyoruz?
Aile içi şiddete de sokaktakine de hayır ama her suçun bir delile dayanması gerekiyor! Tokattaki Özlem kardeşim, bir caninin linçine uğramış. Cani, üç ay sonra da serbest kalmış. Bu kararı verenlere yazıklar olsun. Bu gibi kişiler; “resen takip edilen suçlar” arasına değil, bana kalırsa infaz olsun!
Olsun ama aynı hassasiyet; 17 bin faili meçhul dosya için de olsun. Yasin Börülerin katillerine de olsun. Onlarca kişinin canına kıyan çete ve mafyaya, suç örgütlerine karşı da olsun. Milletin açlık duyguları üzerinden nemalanmaya çalışan, zorunlu gıda mallarını depolara tıkan stokçulara da olsun!
Olsun ki o zaman hamdolsun diyelim. O zaman sadece Tokattaki bir mağdur Özlem değil, seksen milyon kardeşimiz olsun!
Ustad bediüzzaman zamanın yetkilisine; “…Ecnebiler kimi icraatlarınızdan nemalanmaktadır..” demiş. Yerlilik adına bir kazanım olan, mazlumun dua ve gözyaşıyla beka bulan iktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı da bilmelidir ki; özellikle kadın üzerinden yapılan yasa ve düzenlemelerden; yanlış çevreler, ecnebiler hayli kazanımlar elde etmekte; aile yapımız sarsılmakta, genliğimiz, maneviyatsızlık ve elde edemeyeceği sefahat girdabına kapılmış gitmektedir wesselam!
HİSSE:
1-Sayın Cumhurbaşkanı; “Doktorların en az 8-9 bin TL maaş aldığını” demiş. 25 bin alanlar da varmış! Doğru ama;
“Açık konuşuyorum, giden gitsin. Üniversiteden yeni mezun doktorlarımızı buralara getiririz” demesi yanlış ve tehlikeli ve dahi tehdit içeriyor!
Yeniler, ameliyat ettikleri vücutta; makas, peçeteleri.. unuturlar da…!
2-ABD ve AB ve ötekiler; Ukrayna’ya gaz verdi.
Garibimler; kış ortasında yalnız kaldılar.
Şehir savaşları için verdikleri silahlarla, Rus ayısına karşı zafer kazanacaklarına dahi inandırdılar!
Emperyalist Haçlı Batı Şövalyeleri yanıldı. sırasıyla İngiliz, Rus ve nihayet Büyük Şeytan ABD’yi yenen yalın ayaklı Afgan Mücahitleri’yle karıştırdılar. Beyaz tenli, mavi gözlü, sarı saçlı garibimler ne bilsin o zor, uzun ve uğraşlı işleri!