• DOLAR 34.653
  • EURO 36.373
  • ALTIN 2929.389
  • ...

2022 yılı seçme ve yerleştirme sınavlarına birkaç ay kala üniversitelere yerleşmenin önündeki baraj kaldırıldı. Kararın derin araştırma ve gözlemlerden geçirilmeden, bir oldu bittiyle, görülen lüzum üzerine alındığı ortada.

2009’dan sonra seçme sınavlarındaki baraj, üç kere düşürüldü. Bu yetmemiş olacak ki bu kez de kaldırıldı.

Barajın kaldırılmasının faydalarını anlatan çevreler de var. Şunu savunuyorlar: Üniversitelerde kapanmak üzere olan bölümler, kapanmaktan kurtulacak. Öğretim görevlilerinin yaşayacakları istihdam ve kadrosuzluk sorunları olmayacak. Her ile bir üniversite uygulaması işleyecek. Üniversiteli mezun oranımız Avrupa seviyesine hatta bu seviyenin de üstüne çıkmış olacak.

Hasılı kelam illere üniversite, üniversitelere öğretim görevlisi, öğretim görevlilerine öğrenci, öğrencilere de sınıflar açılmış olacak… Bir nevi istihdam yani(!).

Dahası da var. Öğrencilerin ezici çoğunluğu üniversite okumuş olacak. Tıp gibi kimi bölümlerde yine bir baraj olacak ama muhtemelen çoğu bölümlere birkaç soruyla hatta sıfır soruyla, sadece orta öğrenim başarı puanının katkılarıyla öğrenciler bölümlere yerleşecek.

Üniversiteye yerleşmek için öğrencilerin aylar hatta yıllarca gösterdiği caba ve disiplinin stresi yaşanmayacak. Kısacası ekser bölümlere yerleşmek için artı bir gayret, yerleşemem diye bir endişe kalmayacak…

Bütün bunlar hoş güzel de işin ucu nerelere gidecek, ne sonuçlar doğuracak, burasını düşünen yok. Hz Süleyman’ın mührü veya Hz Ali’nin Zülfikar’ının akıbeti gibi; “bilen demez, diyen de öyle(ye)mez.”

Her hâlükârda sorarlar adama! Ya bundan sonra ne olacak?

Bir kere şu baraj meselesi, YÖK’ün de sık sık gündemine gelmiş, getirilmiş ama her defasında YÖK’ün hazırladığı karşı rapor, inceleme ve araştırmalar sonucunda vazgeçilmiş.

Barajın kaldırılmasının ne gibi sıkıntılara yol açacağına dair saygın ilim adamı ve çevrelere ait sayısız makale vardır.

Bu makaleleri toparlarsak, barajın kalkmasının şu zararlarından bahsedebiliriz.

Öğrenciler bir gayret sarf etmeden üniversiteye girecekleri için birkaç soruyla veya sıfır başarıyla üniversitelere yerleşme olacağından, öğrenci kalitesi düşecek.

Mezun olan öğrenciler, tüm ehliyetsizlik ve yetersizliklerine rağmen, kazandığı etiketlerine uygun iş arayacak ve bulamayacaklar. Bu iş bulamayacak binler hatta yüzbinler belki de milyonlarca genç, alt kademelerde çalışmak istemeyecek veya istese de iş bulamayacak.

MEB’in son olarak aldığı “aşçı, hizmetli” alımlarında “mastırlı öğrenci” alımı, bize çok şey anlatıyor olması lazımdır.

Bunun sonucunda, sanayi ve sair iş ve hizmet kollarında, kalifiye eleman sıkıntısı olacak. Ara eleman sıkıntısının ne demek olduğunu daha şimdiden sanayi bölgelerinde baş gösteren eleman sıkıntısından da pekâlâ anlayabiliriz. Ara eleman ihtiyaçlarını göçmen kadrolarla gideren iş çevreleri, şimdiden gelecek krizlerin sinyallerini vermektedir.

Meslek liselerinde, daha şimdiden adeta dip yapan başarı oranı, ortaöğretim kurumlarının tümünde bir gelenek haline gelecektir. Bir azınlık hariç, ezici çoğunlukta, çalışmaya gerek olmadığına dair bir kanaat gelişecek.

Değişik kurum ve kuruluşlara alımlarda bir gelenek haline gelen torpille yerleşme kültürü, öğrencilerden akademik çevrelere kadar yayılacak hatta kanunsuz sektörler gelişecektir.

Her ile bir üniversite anlayışı, kulağa hoş gelse de üniversitelerimizi, her ilde bulunması zaruri olan; sosyal yardımlaşma, belediye kurumu konumuna düşürecek.

Almanya gibi birçok AB ülkesinde barajın olmadığı denebilir ama oradaki işleyiş şekli zaten kendisi bir baraj konumundadır.

Aklın yolu birdir. Gelişmiş ülkelerdeki uygulama da bellidir.

Barajın kalkmasını istiyorsak; ortaokuldan itibaren öğrencilerin temayülünü belirleyecek, onları liseden itibaren bilgi, kabiliyet ve istidatlarına göre ilgili meslek liselerine veya normal liselere yerleştirecek sistemi geliştirmemiz şarttır.

Lisede bilgi ve becerisine göre okuyan öğrenciler; liseyle beraber veya liseden mezun olur olmaz iş bulacaklar tabi ki iş sahalarımız varsa... Tatminkâr iş bulan gençlerin ezici çoğunluğunun da üniversite ihtiyacı olamayacağı için üniversitelerde yığılma da olmayacak.

Üniversitelere alımlar ise ortaokuldan itibaren başlayan temayül belirlemeleri, lisedeki son şekillenmeyle olacağı için hangi öğrencinin hangi bölüme yerleşeceğine dair karmaşanın önüne de geçilmiş olacak.

Yani sözel zekâsı ve bilgisi olan bir öğrenci, sayısal zeka ve beceri isteyen bir bölüne gidemeyecek; kendi alanında puanından dolayı elenen, boş kontenjan bulamayan öğrenci de lisedeki bilgi ve becerisine uygun bir iş veya hizmet kolunda istihdam edilecek. Almanya’daki durum budur.

Her ile bir üniversite, ihtiyaçtan fazla mezun anlamına gelecek. İhtiyaçtan fazla mezun, diplomalı işsizler ordusu, bu da iki sorun doğuracak:

Ya öz yurdunda garip olarak yaşayan bilgili derbederler ordusu yada bilgili suç ve günah öğütleri veya çeteleri ordusu anlamına gelecektir.

O zaman; bi aqlê sivik, barê giran; me golik dan guran! (Hafif akıl, ağır yükle, buzağıyı kurtlara kaptırdık) değeceğiz ama istihdam sahasında bilgi, beceri ve istidatlarına hitap edemeyeceğimiz gençliğimiz; iç ve dış ihanet çetelerinin ilgi odağı olur; değişik çap ve markadaki araçlar haline gelir maazallah!

O zaman da kalemimiz kılıcımızdan keskin değil; kılıcımız kalemimizden keskin olacak. Cahil de cesur olacağından; Rabbim, bu millet ve memleketi cahil açların belasından korusun wesselam!

HİSSE:

1-Cumhurbaşkanı İbrahim Kalın ve dışişleri bakan yardımcısı İsrail’e gitmiş.

Ne mutlu veya vay halimize!

Siyonist Terör Devleti; “Görüşmelerde Türkiye’ye ön koşul sunmayacağız. Zaten Türkiye’deki TERÖRLE MÜCADELE(!?) gayet iyi şekilde yapılıyor...” demiş!

Hamas ve İhvanlı sığınmacıların kulağı çınlasın!

2-Çok Kutuplu Dünya Düzeni; Çin ve Rus liderlerden bildiri var.

Bildirinin başlığı: “Yeni Bir Döneme Giren Uluslararası İlişkiler ve Sürdürülebilir Küresel Kalkınma Hakkında Rusya Federasyonu’nun ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ortak Bildirisi”

Gelo çi gotine?

Ne olacak? Komo fosili, Çomo’ya karşı silkiniyor! Haydi hayırlısı.