• DOLAR 34.664
  • EURO 36.362
  • ALTIN 2928.486
  • ...

Malum bir yapı, gördüğü lüzum üzere, 03.00 sularında, hayata el koyar; bozulan devlet düzenini tesis için! Belki de “sahil, mera ve çayırlara..” Halkın Çocukları da geldiği için!

Yazılı ve yazılmamış kanunlarda; sahil, mera ve çayırlar mirîdir, halkın malı sayılır. Buralar; karşılıksız, halk yararına kullanılır. Devletin gücü ve imkânları da aynıdır amma bizde işleyiş tersinedir.

Halk devlet için vardır; devlete yanlış yapamaz. Devlet, parmak keser ama acımamalıdır. Devlet, kendi evladını sever ama fil gibi.. gerekirse döver! Yerinden yurdundan kovar, söver..

Güvenlik soruşturmalarıyla yaftalar; evladını, âb u ecdadını, esbatını (torun, oğul) izaha gerek görmeden, çok da uzatmadan; “sabıka kaydına rastlanmıştır” yan cümleciğiyle müebbeden mahrum ve aslında mahkûm eder ama hikmetinden de sual olunmaz; ilah gibi!

Bildiri ve darbeler duyarının usulü bu. Hakk adına bile olsa; kimseyi uyarmayacaksın! Yerine çakılıp sahte ilahları, düzmece yasalarını küçümsemeyeceksin!

Darbeci Sisi; Mısır’da binlerce yıllık Firavun mumyalarını taşıttı. “Müşrik, tağut, zalim, despot ilahların aciz mumyaları” şirk ve cahiliye adet ve ibadetlerinin uygulandığı bir seremoniyle müzeye taşındı; ümmetin ve dünyanın gözü önünde!

Tarihimizi, din ve dünyamızı tanımlayanlar da bunlardır. Onlar her yerde aynıdırlar, her zaman aynı işi yaparlar. Zorbadırlar, sahtekârdırlar, ikiyüzlüdürler. En güçlü anlarında dahi delikanlı olamazlar. İlimden korkar, cehaleti yayarlar! Mertlikten kaçar, namertçe vururlar; yüzümüze gülerler, içleri kan ağlar, bir kaşık suda boğmak isterler. Yerlilerin diliyle konuşur, sömürgecilerin algoritma ve DATA’larıyla düşünürler.

Şunu gizli ve açık işlediler: Ayet, hadis oku, ezberle! İbadet et. Nene lazım! “..demedi, deme! Sonra başın…” derler. “Biz ne bilek Begim, Böyükler bilir” derler amma çook şey bilirler.

Halk iradesine dayanmayan, halkın ödediği ağır bedellerle ama halka rağmen kurulan devletlerde durum tam da böyledir. Bu kader değil, kendi kazancımız.

Rabbimiz ise göreve çağırıyor! “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece Rabb’inin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut. Her türlü pislikten uzak dur.” (Müddesir:1-5)

Gördüğün bir hayretle dehşete kapılıp hayatın dışına çıkma!

Hele hele örtülere asla bürünme! / Kalkacaksın!

Uyaracaksın! Hem de en yakınından başlayarak!

Vazgeçilmezler, sahte kahramanlar, devleştirilmiş cüceler yoluna çıkacak amma sadece Rabb’inin büyüklüğünü bileceksin! Yetmez! Sosyal ve siyasi hayatta dile getireceksin!

Buraya kadar geldiysen ruhun temizlenmiştir amma yetmez! Elbiseni de temizle! Bitmedi! Temiz tutacaksın!

Pislikten uzak duracaksın! Yetmez! Müşrikler, şeytan ve dostları da pistir! Bunların yaptığı imar ve iskânlar ancak moloz ve hafriyattır! Unutma! Bu alanları da temizleyeceksin! Hayırdır, sevaptır! Hem halka hizmettir! E mi? Te go erê?

Bunu da ben ekleyeyim: Halkı Müslüman ülkelerde, bazen “Bizim Çocuklar” da iktidara gelirler ama hemen sonrasında dirsek temas aralığı hizaya da gelirler.

Söz verdikleri halka da “borcum, borç; sözüm de sözdür. Sesiniz çıkmasın; huzur bozmayın. Biz, zaten çalışıyoruz..” diyerek halkı; hakkın muhalifi yasa ve tüzüklerin hizmetine sokarlar.

Derken, bizim “Çocukları” artık tanıyamıyoruz! Bu çocuklar kimin/neyin deriz ama nafile!

Malum 104 amiralin darbe bildirisi gündemde!

Hafife alınamaz, tehlike yok, fikir özgürlüğü de denilemez! Maksadı ve haddi aşmış; organize bir teşebbüstür.

Savcılığın girişimi yerinde, tepkiler iyi ama muhalefetin ekserinin bildiriyi kutsamaları endişe vericidir, talihsizlik! En sert tepki Akşener’den: “..Aymazlıktır!”  Yok ya! Zimanê te lal, guhê te ker, hişê te gêj nebe keçe! ..amirallerimin yaptığı “gafletmiş..” öyle mi?

Darbelerin öncesi ve sonrasındaki ifadelere baktım. Alayında, bu bildirideki ifadeler kullanılmış! Kaldı ki; emeklilerin kalkıştığı darbeler de var; Talat Aydemir gibi!

İktidarın şunu bilmesi lazım.

Demoklesin kılıcı tepelerinde. Sayın Cumhurbaşkanı, yarın -bir şekilde- ayrıldığında; Abdullah Gül gibi bir kenarda rahat bırakılamayacağını bilmeli. Dokunulmaz olmadığını, rahat bırakılamayacağını da biliyor olmalı.

Halkın yararına elde edilen milimetrik faydaların hele hele de kendi ehli ve yaranı adına kazandığı tüm kazanımlarının, ivedi olarak hedef alınacağını da bilmeli; biliyor olmalıdır.

“Kamu alımlarında -derinlemesine- güvenlik soruşturması;” TBMM’den geçti. Bunun genel anlamda zulme ve mağduriyetlere sebep olacağı da görülmeli. FETO’nun kamu kurumlarında, emniyet ve askeriyede özellikle Şark’ta bozduğu siciller hala umutları söndürmekteyken; bu yasanın yarının red ve inkârcı iktidarları tarafından acımasız kullanılacağı zinhar bilinmeli!

Şahsen; 28 Şubat Sürecinin haksız yere yaşattığı sorgu ve zindanlarının sillesini halen yemekte olan biri olarak uyarıyorum. “Ayıptır, günahtır, cinayettir!” 

Hülasa imkân, yer ve zaman varken; “bildiri, balans ayarları, muhtıra ve darbelerin” şekillendirdiği güzel yurdumda; sahile ramak kala dalgalara kapılıyoruz!

Şu şarkılar artık unutulsun;

“Maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap../ Liberal, miberal malı kap, götür al rap rap / Eriyor liralar, mark kap, dolar al rap rap / ..Bir koy üç al, üçünü de beşlet rap rap” (C.Karaca)