• DOLAR 34.66
  • EURO 36.38
  • ALTIN 2933.56
  • ...

Devlet; halk(lar) adına “yasama, yürütme, yargı” organlarına bürünmüş sınırları beli bir tüzel kişiliktir. Millet de bu yapının sevk ve idaresi için inanç birliğine varmış topluluktur.

Devlet denen yapının bekası; organlarını halk adına oluşturması ve yine halkların adına yürütmesine bağlıdır. “Şımartmayacaksın.. Benim oyumla çobanın oyu bir olamaz..” diyen azgın azınlıkların yönettiği devletler, devlet omurgasına bürünmüş terörist yapılardır.

İnsan Hakları Eylem Planı’nın konuşulduğu Türkiye; neydi, neler oldu ve neler olmalıdır? Tarihi, hep tekerrür ederek yaşadığımız bir ülkede, tekerrür denen malumun ilamından kurtulmak için ülkemizi iyi tanımlamak ve gerekli dersleri çıkarmak zorundayız.

Son yüzyılda halk ile devlet, bir türlü aynı hizaya gelemedi, getirildi; uymadı, uyduruldu; âmin diyemedi, dedirtildi… Halk; nasırından daha fazla, sosyal mühendislik ve dayatmalardan çekti.

Din ve devletinin bağımsızlığı adına, bin bir şaibe ve endişeyle baktığı nice zevatı taltif ettiren, zirvelere taşıyan mazlum Anadolu Haklı, tam da “din ve devletinin nimetlerini devşireceği bir zaman ve zeminde sahadaki futbol topuna döndürüldü. Devletin bağırsaklarındaki bir muzırrat olarak görüldü.

CHP’nin “Atatürk inkılapları” diye dayattıkları inkılapların kimisi, -lügatlerdeki tanımlarına bakılırsa- faydalıydı. Mesela “cumhuriyet, halk..” gibi ama hala cumhuriyet ve halkın varlığını tartışıyoruz.  

Statükonun partileşmiş şekli olan CHP; en baştan, halkın inadına ve halka rağmen yapılan işlerin adresi olduğundan, muhalif olan her çevrenin tutulmasına, dışlanan her düşüncenin halk nezdinde aklanmasına da vesile oluyordu. Bu işin iyi yönü ama sık sık rutinin dışına çıkılarak ötekilere ceza kesilmiş.

DP, Menderes’in şahsında CHP’yi sandığa gömmüştü ama CHP zihniyeti yine gayri resmi iktidarı oynuyor; İnönü, başbakana; “Seni ben bile kurtaramam” diyebiliyordu. Nitekim 1960 darbesi ve Yassıada Yargılamalarıyla  Menderes’in şahsında halka ve halk iradesine yaman ceza kesilmişti. Hep sandığa gömüleceğini anlayan statüko; bir “darbe geleneği” oluşturdu..

“Devlet bağırsaklarını temizliyor” diyenler; halk iradesine ihtiyacı olmayan derinlerdeki zihniyeti temsil etti. Bu zihniyetin bakası; halkı ayrıştırma ve çatıştırmayı, sürekli bir düşmanı gerektiriyordu.

1960, On İki Eylül, 28 Şubat Postmodern darbesi ve nihayet 15 Temmuz İhanet ve Casusluk Darbeleri, renkleri ayrı olsa da aynı gelenekti. Askeri darbe, postmodern darbe, balans ayarları, bağırsak temizleme..” denen her şey aslında “darbe” idi, tümünün hedefi de halk iradesiydi.

FETÖ zihniyetinin yürüttüğü Ergenekon tutuklamalarının 20. Dalgası olurken; iç ve dış basında, “Devlet bağırsaklarını temizliyor..” denilmişti. Anlamını 15 Temmuz’da öğrendik.

Hepsi de bir düşman arıyordu. Çünkü cezalandırmadan yaşayamıyorlardı.

Taktikleri; “dağ, ova veya meskûn mahallerde, kamusal alalarda suç ortamlarını hazırlama, suç işlettirmektir.” Malum suç, cezayı gerektirir.

Adet gereği; “Faili meçhul, faili malum, hapis, sürgün, fişleme..” uygulanageldi. Bu cezaların hiç biri küçümsenemez!

Şarkın bir vilayetinde, bir yetkiliye; “gençlerin gereksiz  sorgulanmalarının anlamsızlığını..” sormuştum. Zevat, soğuk bir gülümsemeyle; “geleceklerini karartıyoruz(!?)” demişti.. Ne acı..!

Hadimul Haremeyni’şşerifeyn(!?), Allah ve Resulü adına ama CIA ve MOSSAD hesabına; “Bizim Çocuklar” da milenyumluk olmasa da “Asırlık Kıbleleri” adına cezanın şövalyeliğine oynayageldiler ama hakikat nazarında nafile!

Hakk’a ve halka rağmen yapılan uygulamaların zemini olan Müslüman ülkelerde durum ortada. Düşünün, bir iktidar 20 yıl sürüyorsa -tabi ki darbe olmuyorsa- 20 yıl boyunca muhalefet cephesinin kamuda bir çöpçü bile olamaması anlamına gelebiliyor(!). Tek tip insana referans olan hangi iktidar “adalet, beka, kardeşlik ve istikrardan” bahsedebilir?

İktidarın, ikinci on yılının sonunda “İnsan Hakları Eylem Planı’ndan” bahsetmesi, bir itiraf ve çaresizliğin ilanı olsa da sahiplenilmesi gereken bir çalışmadır.

Sosyal Hukuk devleti geleneği ve kültürünün oturması şarttır. Güçlü olanın haklı olduğu, ilk vuranın kazandığı, adaletin yazboza döndüğü hatta sosyal medya ile te’dip edildiği, terör ve terörist söyleminin artık halkı pek duygulandırmadığı bir yerde sıkıntı büyük demektir.

“Devletin bağırsakları temizlenecekse” işe; kamuda “Eski Türkiye’den kalma tecrübelerini kullanan fırsatçı keskinnişancılardan; o moloz ve hafriyatlardan” başlanması gerekir. Bunun üzerine de bu hin ziniyetin, her zaman ve zeminde sığındığı yasalar da eklenmesi farz-ı ayndır vesselam!