• DOLAR 34.661
  • EURO 36.383
  • ALTIN 2931.036
  • ...

Amerika’da halk, tarihinin en renkli, manidar belki de en gergin seçimlerinden birini yaptı. Biden seçilmiş gözükse de ortam durulmayacak, yargı ve sokak eksenli keşmekeşler sürecek gibi.

Dünya halkları; bu seçimin tüm heyecanını, tedirginliğini en belirgin şekilde yaşadı, yaşamakta. Çünkü “Bizim Amerika(!?)!”

AB ülkeleri; bir zamanların Demir Perde’si Rusya’ya karşı kendilerine şemsiye olan “Kendi Amerikalarıyla” ilişki ve hudutlarının ne olacağı konusunda kafaları karışık. Tamam diyenlerin yanında devam diyen devletler var. Amerika; kendisinin, AB ilişkilerinde bedel ödediğine inanıyor. Suud ve Körfez beylikleri kadar olmasa da AB’nin de bir bedel yani haraç vermeleri gerektiğine inanıyor. “Rusya’ya karşı artık kendilerini korumaları gerektiğini, askeri gücünü çekeceğini…” her fırsatta vurgulayarak aba altından sopa göstererek; bütçelerinden pay istiyor.

Çin ve Rus tehdidini hisseden Doğu’daki ülkeler de Kendi Amerikalarını bırakamıyor. Dünyanın sayılı sermayeleri olan Japonya ve Kore; ikinci Dünya Savaşları ve komünist müdahale tehditlerinin doğurduğu anlaşma ve stratejik ilişkilerin getirdiği sözleşmeleri, bir anayasa gibi uygulamaktadırlar.

Trump ve sonrası dönemlerde, Amerika’nın ekonomik, siyasi ve askeri her politikasının ağırlık noktası Çin’e kaymış gibi. Bu da mücadelenin Uzak Doğu merkezli olacağı anlamına gelecek. Çin’in dünya ticaretindeki hâkimiyeti, ihtiyarlığın nüksettiği Sam Amca’nın yaşam kalitesini düşürüyor, uykusunu kaçırıyor.

“Bizim Amerika” ise “Diğerlerinin Amerika’sından” biraz farklı.

Zaten Stratejik Dostumuz. “Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” dediğimiz Cumhuriyetimizin yöneldiği; Marshall Yardımlarından sonra nice “hibeler” aldığımız; kusursuz itaat ve sevgi için uğruna Kore Savaşına katıldığımız; Afganistan’da askeri koruma yaptığımız; Yerlilere(!?) karşı yaptığımız darbelerde “Bizim çocuklar başardı..” unvanlarına nail olduğumuz; malum muhalefet cephelerimizle, legal olmasa da illegal yardımlar için müdahalelere çağırdığımız; “gayrimeşru çocukları israil’i” seçim meydanlarında eleştirsek de dergâhlarına varıp “zaruretten şakaydı…” dediğimiz; Hicazın petrodolarlarını ve zindanlara doldurulan nice masum kurbanlar sunduğumuz ama -yetmese de- artık Türkiye ve İran gibi devletlerle; hoşlarına gitmeyecek muzırlıklar yapabildiğimiz.. tanımsız bir canavar.

Bu canavarın en tehlikeli yönü ise Yahudi Sermayenin emrinde olması. Çünkü bu sermaye, ayağı yere basan bir Müslüman ülke istemiyor; buraların teröre boğulmasını, kendi beka meselesi olarak görüyor.

Yukarıda yazdıklarım tümü hata beter zilletlerin; Hicaz, Körfez Beylikleri ve Mısır… için geçerli olduğunu dememe gerek bile yok. Adamlar; bitkisel hayattaki bir hasta gibi etkisiz, tepkisiz; emre amade şövalyeler gibi teslimiyet ve ihanet anlaşmalarını imzalamak için birbirleriyle yarışıyor! Utanmadan, yüzleri kızarmadan; haysiyet, iman ve iz’andan istifa ederek..

ABD için şunları bilmekte fayda var.

Kim seçilirse seçilsin, ABD’de yönetimler ve başkanlar değil; kurumlar ve bu kurumlardaki kadim kültür iş yapar; devlete ve politikalara yön verir.

Müslümanlığı için efsaneler dizdiğimiz Zenci Obama; ezber bozamadı; Clinton’un yanlış gülümsemesi dahi Yahudi bir mankenin muzır şantajıyla cezalandırıldı. Kennedy, istihbaratın bulaştığı bir suikastla gitti. Olay ve politikaları, kazanacağı parayla şekillendiren Trump; “şurdan burdan askerlerimi çekerim” dedi ama Pentagon ve CIA, savaşlara devam etti.

Bütün bunlardan, “Bizim Amerika’nın” olmayacağını, sadece kendisi olacağını bilmemiz lazım.

Haçlı Batı’daki her lüks ve zenginliğin eli kanlıdır; gözü karadır, hesabı acımasızdır. Nice haremlere girip tepinen bir fildir.

Kafası karışıktır, yaralıdır, yaşlı ve yorgun ama kızgındır. Arş-ı Âla’ya varan ÂHLAR almış; Gayretullah’a dokunmuş; nice mazlumların züccaciye dükkanına girmiş, kırıp dökmüştür.

Hasarlarını telafi etmemiş, pişmanlık duymamış, tövbe etmemiştir. Belasını bulacaktır ama bundan önce nice yerlere bela vermeye çalışacaktır.

Bu haliyle içerde ve dışarda gittikçe daha büyük hatalar yapacak! Çünkü vaadi olan Rabbimiz; “bela vermek istediğinin önce aklını alır, şaşırtır, yanlışlar yaptırır ve nihayet belasını verir.”

Şartlar, mazlumları kurtaracak bir düzeni çağırıyor. Dünyada istikrar kalmamış… Bir İslam ülkesi veya herhangi bir Müslüman millet; “insanlığın liderliğine” kalksa, saldıracak bir dünya gücü yok. Yerdeki şeref ve izzet sancağını alacak “iman, ihlas, adalet ve ferasete layık bir Müslüman güç” de yok.

Ayak sesleri ve tekbirler geliyor kulaklarımıza… Yakınlaşıyor.. Nuh’un gemisi mi? Derbe-i Yahya mı? …İbrahim’in Baltası mı?

Hatem’ul Enbiya Muhammed’imin(sav)’ın Nurunun tecellisidir bilirim. Gelecek ve gidecek; Asa-yı Musa ve Zülfikar’ı taşıyabilecek mü’min yüreklere!! Wesselam..