Eşşeğimin Bildikleri Lübnan’daki Resim
Beyrut Limanındaki (4 Ağustos 2020) patlama Ortadoğu’daki tüm başkentleri ve kendine gelmeye, zenginliklerine sahip çıkmaya çalışan “öteki” tüm coğrafyaları vurdu!
Buradaki resim; Afganistan, Irak, Yemen, Suriye, Mısır… ve Libya’daki resimlerden farklı değil; tek farkı imhada kullanılan tarz ve taktiktir. Kullanılan mühimmat, her ülkede çokça kullanılan amonyumnitrat. Yani yarın, barajlarımızı.. dahi bir silah olarak kullanabilirler. Zinhar tedbir ve teyakkuz..!
Artık eşeğimin dahi bildiği gerçek ortada. Haçlı dünyanın başını çektiği bir kurulu düzen vardır; bozamıyoruz. 150 yıldır kesintisiz sürmekte. Kaçıncı tekrardır bilmem; ama bu düzenin sahipleri, mazide yarım veya çeyrek asır aralıklarla dünya halklarına bir düzen dayatıyorlardı; sonra aynı düzeni yine kendileri beğenmiyor, yenisini dayatıyorlardı. Bu zaman aralığı, artık daha sık aralıklarla güncelleniyor.
Kurulu Düzen, aslında düzensizlik üzerine bina edilmiştir. Her defasında “bozulmazsa düzelmez” ilkesini uygulayarak sürdürüyorlar. Beka için, kıt kaynakların, zenginliklerimizin üzerine “suç ve günahları” ekiyorlar.
Adaletsizlik, şer, kan ve ölüm, kardeş kavgaları; İslamî ve insani olmayan her şeyi kullanarak nemalanıyorlar. İmana karşı küfür, nikâha karşı zina, adalete karşı zulüm, paylaşmaya karşı gasp/korsanlık; insana karşı değerlerini yitirmiş mekanikleşmiş insansı yaratıkları kullanıyorlar.
Bu dediklerimiz; Afganistan, Irak ve sair yerlerde savaşan ABD askerlerinin itiraf ve anılarında mevcuttur. Az insanlıktan nasiplenenler, psikolojik tedavi görüyor veya kafayı sıyırıyor...
Nükte: Somali’de, Yemen’de… ölmekte olan çocuğunu hastanelere yetiştirmeye veya çocuğuna bir yudum su içirmek için çabalayan annelerin içimizi parçalayan görüntülerini seyrederken insanlığımızdan utanıyor, saatlerce, günlerce kendimize gelemiyoruz değil mi? İşte aynı görüntüler; bu korsanlar için ne ifade ettiğini pek biliriz! İşte bu insanları insan gibi yaşatacak zenginlikleri çalıyor, gasp ediyorlar.
Bunu yapanın ruh halini, insanlığını ve medeniyetini varın siz tanımlayın!
Safari vahşileri dahi kazara parçaladıkları hayvanın çaresiz yavrusunu himayesine alıyor, koruyorken; en çaresizlerin ülkelerine kaos, kriz, kan ve ölüm eken; zirvedeki teknoloji, ilim ve eğitimini “işgal, sömürü ve komplolara” harcayan; milyonların cenaze ve gözyaşlarını seyreden büyük büyük devletlerin büyük insanları ve buralardaki gamsız vatandaşları acep nasıl insanlardır? “Bu derde ne derler sizde?”
Güçlülerin TEHDİT ALGILARI nedir?
Buralardaki halk iradesi tehdit, masada görüştükleri en haklı istekleri tehdit, mazlumların adlarına kayıtlı tapuları tehdittir. Ötekilerin ülkesinde, iki komşu devleti bir araya getiren tüm ortak paydalar tehdit.. Hasılı Yerlilerin varlıkları tehdit.…
Taktikleri: Mazideki cinayetlerini unutturmak için tarihi ve elifbaları yeniden şeytanlarına yazdırarak; yerlilerin bilinçaltlarını boşaltıyorlar. Eğitim sistemlerini ifsad ederek –kendi ayağına sıkan- nesiller yetiştiriyorlar. Kadim başkentler yerine, fason başkentleri, sahte kahramanları; yasa ve putlarıyla dayatıyorlar.
Köksüz sanat adına, Rocky (1982-85) yumruğundaki Büyük Şeytan Amerika’nın bayrağını mazlumlara alkışlatıyorlar.
Mera ve çayırlarımızda, birbirleriyle tartışıyor, pek yakında büyük bir savaşa tutuşacaklarmış izlenimini veriyorlar ama her defasında tapunun sahibi olan kadim kardeşleri arenaya çekerek savaştırıyorlar! Atom bombalarının sahibidirler. Birbirleriyle savaşamayacaklarını iyi bilirler. Zenginlik ve kaynaklarımızı cetvelle paylaşıyorlar…
Eyba mezin, fedîya giran! “Heyfa min nayê kuştin u mirina meran u şêran!/ Ev berêde’j mêranre edet e..!”(Bertî) Acı olan; bize rağmen ve gözlerimizin önünde, hinyiğin yapılan yüzlerce tekrarıdır.
Bağımsızlığı şartlı veriyorlar. Ötekilerin ve ekser Müslüman ülkelerin liderleri; BEKALARINI, emperyalistlere şartsız itaatte arıyorlar.
Hakikatte halka ait olan devletin güç ve zenginliğiyle tanıştırılmış bu liderlerin ruhlarına hükmediyor; kendi kadim değerleri/medeniyetleriyle çatıştırıyor, savaştırıyorlar! Köksüz “muasır medeniyetle” tanıştırır, uzlaştırırlar.
Bu arada bizimkiler(!), cehalet ve dayatmalarda emperyalist hamilerine rahmet okuturlar. Çünkü hedefleri artık “muasır (çağdaş) medeniyetin” de ötelerindeki “muasır medeniyet seviyesinin üstüne(!?)” çıkmaktır.
Tam yüz yıldır işte buraya çıkacaklardır. Yukarı çıktıkça alçalıyorlar ama “Yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana!”
Suud’un Kızıl Deniz sahillerine 400 milyar dolar harcayarak şenlendirmeye çalıştığı “nû sahiller,” doğradığı muhalifler, Yemen cinayetleri.. İşte bu alçalmadan çıkarılan cinayetlerdir. Mısır, BAE gibi beyliklerin yaptıkları da aynı üst aklın talimatlarıdır.
Bu devşirilmiş şövalyeler; isteseler de kendi haklarına yani Hakk’a dönmezler! Mütevazi bir Müminin dahi ezberlediği doğruların alasını biliyorlar ama bunlara sahip çıkacak “iman, iz’an, vicdan ve Habibullah(a) muhabbetinden” yoksundurlar.
İşte bu yüzden duamızdır: “İlahi! Ümmeti; hakikat, muhabbet ve tevhide götürecek basireti ver! Müslüman halkları yöneten liderlere de “hakimiyetinin azametini, imanın izzetini, islam’ın lezzetini ver. Onlara mazlum ve zalimin hukukunu tanıyabilecek onur, şefkat, merhameti ver! Ver ki şeref ve izzeti senin dergahında arasınlar; birbirleriyle masada oturup uzlaşsınlar; anlaşabilsinler…! Ver ki; küfür, zulüm ve fesad ehliyle dost olmaktan utansınlar; halklarının hamisi ve hadimi olsunlar ve böylece “Yevme Lâ Yenfe’û (Hesap Günü)’da ihya olsunlar!
Fakr u zaruret; gaflet ve delaletten tükendik; EBABİLLERİNİ, BEDİRLERİ… gönder Ey Rahmanirrahim ve Ya Seri’ul Hisab! Ya Ezizu’ntiqâm! Vesselam!