• DOLAR 34.661
  • EURO 36.334
  • ALTIN 2939.44
  • ...

Dünyamız, birçok küresel salgın yaşadı, defalarca yok oluşun eşiğine geldi.

Musibetlerin; tesadüfen olmadığı bir vakıa. İlahi Ferman’dır; “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder” (Şûrâ: 30).

Âdemoğlunun asilik ve azgınlıkları; felaket ve musibetler getirmiş; kavimler ve nesiller helak olmuştur. Aynı “musibet ve felaketlerin tekerrür etmemesi” için ibret alınmalıydı ama nerde?

Yanlışı, asiliği, bin tekrarla deneyen “…insanoğlu; gerçekten çok cahil, çok zalimdir!”i yaşıyor, yaşatıyor.

Bu kâinatın bir sahibi ve nizamının olduğunu, aykırı davranışların küfür ve zulüm olacağını; bunların da bir hesabının olacağını artık bilmek zorunda!

Coronalar nasıl olmasın ki!

Dünyaya hâkim suç ve günah çevreleri bellidir. “Elleri kuruyasıcalar..” İsteyerek, planlayarak, taammüden neler yapmadılar ki!

Hayvandan farklı davranmak için verilen akıl; ins ve cinni şeytanların emrine verildi!

Son yüz yılda, dünyayı bitişin eşiğine getiren iki dünya savaşından ders alınmadı.

Savaşlar tam da bitti derken; özellikle korumasız kalan İslam Alemi’ne bitmeyen korkular, acılar yaşatıldı.

İnsanlığın zenginlikleri çalındı.

Birlik ve düzenleri altüst edildi.

İki Dünya’nın kurtuluşu olan semavi yasalar; İslam’ın şahsında cezalandırıldı; düzmece kanunlar dayatıldı.

Bunun için işgal, soykırım ve nice işgaller yapıldı.

İşgali bizzat kontrol etmek maliyetliydi. Maliyetleri düşürmek, bazen de kurtarıcı melek rolüne bürünmek için yerlilerin içinden adam devşirerek; mankurt/işbirlikçi despotları iktidara getirdiler.

Dayattıkları düzmece ilahlarını; görünür ve görünmeyen intikam tugaylarıyla desteklediler.

Ön Cepheye; “demokrasi, halk oyu, meclis, cumhuriyet, medeniyet, çağdaşlık, eşitlik, özgürlük, adalet, kurtuluş, nimet…” gibi dünyevi tüm cazibeleri sürdüler.

Bununla da yetinmeyerek; “insan hakları” ile bezediler! Birbirine teselli için tanımlanmış olan insanı, “kadın ve erkek” diye çatıştırdılar!

Şu tepenin arkası, Yeşil Vadi” deyip çöllerdeki seraba yürüttüler!

En az yüz yıldır bu cephedeki Yeşil Vadi’ye ulaşmaya çalışıyoruz ama nafile!

Çünkü sorun Arka Cephe’de!

Arka Cephe’ye; “değişim diyenleri çarpacak kanunlar, yargı, balans ayarları için ordular/kurumlar; miri mera ve çayırlara girip semirmiş her biri tek başına devlet sayılan mahlûkatlar...” dizilmiş; aşılmıyor Mihriban!

İki cephede de zahiren tanımlanmış, gerçekteyse; eğitimin/kariyer ortamlarında kullanılan sahte ve yalancı ilahlar!

Bu sahte ve yalancı ilahların tümü de modern şirk(sekülerizm)’e secde(!) etmeyenleri çarpmıştır.

Bu sebepten, kadim yer ve yurtlar terk edildi.

Milyonlar yad eller için yollara düştü!

Mazlumlar; bir lokma ekmek için, can güvenliği için haçlı diyarlarına, gavur dediği memleketlere ulaşmak için yollara düştü.

Atayurdunda kalan çaresiz milyonlar katloldu! Tarifi zor ÂH’lar alındı!

Zulmün bitmesi, zalimin helak olması için, nice masum eller semaya açıldı İlahi!

Mazlumun tedbirinin bittiği, takatinin tükendiği yere geldik!

"Sen Âh deyip de geçme öyle/ Bir Âh'tadır Celâl-i Zât'ı/ Bir Âh semâyı, arşı sarsar/ Bir Âh yıkar bu kâinatı!.."

Bu düzen böyle gidemezdi! İşte gitmedi!

“Zalimlerin yaptıklarından Allah´ı gafil sanma. Onları sadece gözlerin dehşetle belireceği bir güne kadar tehir etmektedir.(İbrahim:42)

Afganitan’dan(1979), Suriye(2011)’ye kadar; mazlumların, özellikle de Garib Ümmet’in Yaşadığı “tecridi, hicreti, mahrumiyeti, korkuları, hapsolmayı..” şimdi dünya da yaşıyor.

Milyar dolarlık müstağnilerin dünyası da lezzetsiz oldu. Artık her insana, gıdaya sarılamıyor, sefahat sahillerine ulaşamıyor, üstelik imkânları olduğu halde...

Dünyadaki zulme seyirci bile olamayan; milyonların katliam ve çığlıklarına “kör, sağır ve dilsiz kesilenler” şimdi, insanlığa yaklaşıyor. Belki de insan olmayı keşfediyor..!

Rabbim; şerrin içinde de hayırlara ulaştırabiliyor ama insanoğlu ders almamaya çalışıyor gibi!

Corona’ya yoğunlaştık. Her birimiz, korunmak için çok şey biliyoruz ama yetmez! “Her nefis, ölümü tadacaktır” fermanına rağmen, ölüme çare arıyoruz ama mesele basit: Öleceksin!!!

Tedbir; Allah’ın emri, Resulünün fiilidir ama maneviyata yoğunlaşmamız gerekir.

Postmodern küfür ve şirk; iflas ettiği yer ve zamanda dahi maneviyata saldırıyor; hafızamızı boşaltmaya çalışıyor!

Modern Cahiliye; “devlet, hakimiyet, küresel güç, işgal, ifsat; iman, insan; gayb alemi..” gibi kavramları gözüne kestirmiş!

Küfr-i Mutlak ve Zındıka’nın Nev Kapilalizm’ine; Lut(as) gibi diyoruz: "Keşke benim size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir desteğe dayanabilseydim!"(Hud-80)

Kardeşim dahi şaşırsa; Hasbunallah… deyip; “zikredeceğiz, şükredeceğiz, fikredeceğiz!! Wesselam!