İran’da Neler Oluyor?
Orada hiçbir şey olmuyor ama Ümmetin çardağında gördüğümüz, hisse almadığımız çok şeyler oluyor.
Ümmetin bağrında; “bugün bana yarın sana” türünden işler oluyor; aşikâr ama derin; nesiller tüketen, nesiller yetiştiren tarihe notlar cinsinden…
İran’ın kuzey ve kuzey batı şehirlerinde amaçları, hedef ve araçları belli bir azınlık sokaklarda. Bağırıyor, çağırıyor; her fırsatta yakıp yıkıyor.
Malum birileri İslam Devrimi’yle hesaplaşıyor; halkı sokağa çekmeye çalışıyor; kaçıncı denemedir başaramıyorlar ama pes etmeyecekler! Protestolar; kimi kesimlerden katılım ve taşkınlıklar oluyor, olacaktır…
Nümayişlerin Meşhed ve Kum gibi manevi yönü ağır basan kentlerde de görülmesi tarafeyn için manidar. Bir ülke sorunu haline getirilmek istenen protestoları; gittikçe maksadı aşan görüntülere; slogan ve eylemlere dönüştürmek isteyen çevreler var. Belli ki bunların; içerden, özellikle de dışardan destekçi ve koordinatörleri de var.
Bu hengâmede; halkın can ve malına zarar veriliyor; asker ve polis hedef alınıyor. Belli ki; hedefleri; “bilerek, isteyerek, planlayarak” riskli ama sistematik adımları var.
İran’da olan bitenler hafife alınamaz. Tabi ki olaylarda, dışarının parmağı vardır. Siyonist işgalci rejim; ABD, AB ve bunların istihbaratları; sahada da dâhildeki paralelleri vardır.
Provokasyon için atılan tweetlerin ancak % 26’sı İran menşeli, %27’si Suud’dan, diğerleri de sair harici yatay, dikey ve paralellerden.
Suudi’ninki; “Sekseninde himmete muhtaç dede/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede” ama bekası provokatörlükte; tutuşmuş, duramıyor.
Yahudi’nin cinayetlerini meşru gören; sermayesiyle beslenen; ve bunların her türlü suç ve günahlarıyla uzlaştırmaya çalışan daha nice devlet ve devlet dışı yapılar da vardır.
İşin burasında şek ve şüphe yoktur. Sadece İran İslam Cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyeti de ayağı yere basan bir başka İslam coğrafyası da aynı tezgâhın içinde, aynı şer güçlerin hedefinde. Bunları “Eşşeğimin Bildikleri” yazı serimizde geçmişte anlatmıştık ama yetmez!
Madalyonun başka tarafı da var. Bunları görmemiz, konuşmamız ve devayı bulmamız lazım.
Mesela bir petrol ülkesi olan İran’ın bir anda petrole %50 zam adil olamaz; İslam Devrimi yandaşlarını da bıktırır..
Provokatörler; özellikle İran’ın Azerbaycan ve Kürdistan bölgelerinde nemalanmaya çalıştı. Fars olmayan bu bölgelerde; ortak paydanın İslam ve ortak tarih bilinci olduğu açık. Buralarda İslam Hukuku’nun; sosyal ve siyasal hakların ne şekil uygulanıldığının tekrar ve hassasiyetle gözden geçirilmesi lazım.
Havza-yı İlm olan Kum’da ve maneviyatın sembol şehri Meşhed’de halkın hükümete karşı yürümesi; geçiştirilecek, dış destekli bir durum olsa dahi yet-mez!
İktidar ve muktedir olan diniye sınıfının; halkla aralarındaki maddi-manevi mesafeyi yeniden “adalet, iz’an ve vicdan terazisinden” geçirmesi lazım; Allah için; …
İran; Esed’i ayakta tutan yegane güç olarak; oradaki iç savaşta; İslam Savaş Hukuku’nun -en azında kendisi açısından- gözetilip gözetilmediğini şu ana kadar çokça konuşmalıydı; Sünnî vicdanı da buna şahit tutmalıydı ama Türkiye de dahil orda savaşan herkes haklı ve hem de en haklıysa; “farklar arasında uzlaşma” nasıl olacak; “ihtilaflar nasıl RAHMETE” dönüşecek?!?
İran’ın düşmesi, Türkiye’nin düşmesidir, vesselam!