• DOLAR 34.67
  • EURO 36.691
  • ALTIN 2932.123
  • ...

Şiddet; kişi, toplum veya kurumların doğal yaşamını bozan, istikrarını sabote eden, yaşam kalitesini düşüren her türlü aşırılıktır.

Şiddet; başkalarının aleyhine olmak şartıyla isteyerek, planlayarak yapılan fiiller olduğundan cezai müeyyidesi de vardır, olmalıdır.

Çeşitleri:

1-Öz Yönelimli Şiddet: Kişi, kendi şahsına zarar verir ki iş intihara bile varabilir.

2-Kişilerarası Şiddet: Aile içi şiddet, topluluk şiddeti, birbirlerini tanıyan veya tanımayanların karşılıklı veya tek taraflı uyguladığı şiddet, çocuk istismarı, yaşlı istismarı gibi şiddetler.

Cinsel şiddet de bu türden olarak toplumumuzu içten içe sarsmakta ve evliliğin maliyetinin arttığı toplumumuzda maalesef ki artmaktadır. Bunun alenen yapılmaması; tacizcinin tehdit ve şantajları; mağdurun ruh sağlığını ve yaşam kalitesini hiçlemektedir.

Toplum hayatımızı, derinden sorsan İstanbul Sözleşmesi ve ilgili yasa; AB’nin; toplumumuzun değerlerini, istikrarını hedef alan dayatma ve komplolarıdır. Burada acıklı olan ise işin içinde mütesettir bayan bir bakanın da olması; daha da garibi bunların, değerlerimizle beka bulan bir iktidarın imkanlarıyla yapılmasıdır.

Bu meyanda, “kadına şiddete hayır” deyip; kesin çözüm iksiri olan “recm uygulamasına” isyan edenlere hayret etmemek, kadının hukukunu savunduklarına inanmak akla ziyandır.

3-Kolektif (Müşterek) Şiddet: Dünyamızdaki manevi ve maddi istikrarı bozacak bir şiddet türüdür. Sosyal, politik ve ekonomik şiddet gibi bölümlere ayrılır.

-Sosyal şiddet; koordineli, organize güçler tarafından uygulanan şiddettir. Bunlara nefret suçları da diyebiliriz.

-Politik Şiddet; devlet veya devlet dışı unsurlar diyebileceğimiz illegal örgütlenmelerin yaptığı eylemlerdir. Siyasi ve politik amaçlarla yapılır.

Siyonist rejim; tarihi seyri içinde hem devlet hem de millet olarak devlet terörü denen bu şiddeti yapmış; bir devlet politikası olarak da uygulamış, rutin hale getirip, sistematiğini oluşturmuştur.

Devlet olsun, illegal yapılar olsun; uygulanan şiddet türü; orantısız imkânlara sahip kişi ve toplumlara karşı uygulandığından; bu tür şiddetin tahrip gücü de fazladır.

Devlet terörünün nerelere varabileceğine; 28 Şubat ve daha önceki süreçlerde şahit olmuş bir toplumuz. Neredeyse tamamına yakını Doğu’da olmuş Fail-i Meçhul olaylar ve bunlara ait dosyaların çoğu, hala raflarda kanamaktadır.

Mesela yıllar sonra failleri tarafından itiraf edilen Cevzet Soysal’ın masumiyetinin ve şahsına karşı uygulanan Paralel Fetvalı cinayet, Türkiye’nin malumudur.

Demirel’in deyimiyle; “Rutinin dışına -görülen lüzum üzere- çıkan devletin” kontrol dışına çıkan birim ve yapılarının; işledikleri suç ve günahlar; toplumumuzda hala kanayan derin yaralardır.

Fiziksel şiddeti aşan şiddet türü de vardır ki buna da mobbing denir. Mobbing; kişiyi ve toplumu, psikolojik ve duygusal şiddetle yıldırmadır. Görülmesi, ispatı ve izahı zor olan bu şiddet türü; kişi, kurum, toplum ve devlet birimlerinin baskısı ve vasıtasıyla uygulanabilmektedir. Mahalle baskısı denilen şey de budur.

Günümüz dünyasının geldiği noktada, şiddet kişilerden devletlere kadar uygulanan bir tarz-ı hayat olmuş.

Şiddet; İslami ve insani hiç bir tez veya araçla savunulamaz; adaletin çiğnenmesidir. Adl-i İlahi gereği; çiğnenen adalet, bir gün mutlaka onu çiğneyene de lazım olur hem de ihtiyacının olduğu en nazik, acil ve zor durumunda!

Şiddetin erbabınca biline; keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner ama mutlaka… wesselam!