Protesto ve Provokatörlük
Âdemle var olan, çağımızda da yetkin güçlerin kullandığı yaygın araçlarındandır.
Bir güç veya zihniyetin, etkin olan karşı güç veya zihniyete karşı yaptığı her çeşit faaliyetlerdir.
Protesto etmek: Bir davranış, uygulama ve düşünceyi; haksız, gereksiz ve yolsuz bularak çeşitli araçlarla karşı çıkmaktır.
Yazılı veya sözlü olarak belirtilir. Kabul etmemek, karşı çıkmak anlamlarına gelir. Ödenmeyen borç senetleri de protesto edilir.
Protesto; daha çok ‘haklı ama hakkını alamayanların, güçsüzlerin; güç ve yetki sahiplerine karşı yaptığı eylemlerdir’ denebilir.
“Hak alınır, verilmez! İnsanlık onuru çiğnenemez! Zalimin zulmü varsa, mazlumun ÂH (Allah)’ı vardır! Zalimler için yaşasın Cehennem! ..” gibi protestolarda kullanılan sloganlar meşhurdur.
Provoke etmek: Kızdırmak, kızıştırmak, kışkırtmak, sebep olmak, üstüne varmak anlamlarında; bunları yapanlaraysa provokatör veya kışkırtmacı denilir.
Bunlar kimlerdir, neden bu iş ve işlemlerde bulunurlar?
Rabbimiz; “O’na iman edenleri tehdit ederek, Allah’ın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak, her yolun başını kesip oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın.” (A’raf 86).
Rabbimiz, burada aslında kimi kişi ve eylemleri protesto ediyor. Fitneyi, fesadı, provokatörü, provokasyonu yapanları uyarıyor, eylemlerini kınıyor.
Zayıf oldukları halde, güç ve yetkiye kavuşturduklarını, “kendilerini bekleyen acı son” için uyarıyor. Esasen ”Allah’ın yakalaması, mutlak ve çetindir.”
Bozguncuların her başarısı zahiri ve düzmecedir ve eninde sonunda gerçek kazanca dönüşemez.
“Onlar (sihrini ortaya) atınca, Musa dedi ki ‘Sizin getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez.” (Yunus: 81).
Günümüzde, özellikle de halkı Müslüman ülkelerde, protesto ve bunları tetikleyen provokatörlükler artık gelenekten ...
Protestoyu mazlum halklar yapar, provokatörlüğü ise iç ve dış istihbaratların tecrübelerini de kullanan yönetimler ve rejimler kullanır.
Hâlihazırda Müslüman halkları idare eden ekser devletler ve buralardaki yönetimler; halka rağmen hayat sürdükleri için yasal zemine gelememekte, her vesileyle hukukun sınırını aşmaktadırlar. Kendi dışındaki tüm halklara demokrasi ve insan haklarından dem vuran emperyalist/küresel güçler de hukuksuzluklara, aleni yapılan cinayetlere göz yummakta hatta canilerin bekası ve cinayetlerin devamı için despot yönetimleri cesaretlendirmekte, onları teşvik etmektedirler.
Mısır’daki son toplu hukuksuz idamlar ve akabinde Şarm eş-Şeyh’teki gövde gösterileri bunun en açık ve rezil örnekleridir. Benzer aklamalar, Esed’in katliamlarına karşı da yapılmakta.
Yerlilerin ülkesinde halka rağmen var olan yönetimler veya bunların sandığa gömülmüş yapılanmaları, azınlık durumuna düştükleri halde halk iradesine teslim olmamakta kararlıdırlar. Bu kararlılıkları haklılık veya güçlü olduklarına değil, her vesileyle buldukları dış/emperyal desteklere dayanmaktadır.
Venezuella’da Maduro’ya yapılan, Türkiye ve İran’da yapılmaya çalışılan da budur.
Provokatör ve provokasyonların; “halk veya inançları ya da hayat pahalılığı..” gibi bir dert ve sorunları yoktur. Tek hedefleri; “reyleri anlam kazanan ve kendilerini sandığa gömen halkın iradesini esir almak,” halkı güdebilmektir.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, Taksim istiklal Caddesinde, ezana yapılan saygısızlık, ağızlarından taşan kin ve nefretleridir. Gezi Sürecinde de örtülü hanımlara, mabetlere yaptıkları aynı provokasyon ve provokatörlüklerinden taşan kin ve nefretleriydi.
Benzer provokasyonları kullanan Adolf Hitler, “Alman kadınlarının iffetini korumak(!?)” adıyla Çekoslovakya’yı işgal etmişti.
Hisse:
1-Sayın Cumhurbaşkanı Amed’de; “Biz, Kürt Kardeşlerimizin emperyal oyunlara alet olmamaları için mücadele ediyoruz..” dedi.
Güzel ve Kitab’ın içinden, ama küresel istihbaratların cirit attığı Kürdistan Coğrafyasında fitne bitebilir mi? Çözüm buzdolabından indirilmeli, yüzyılların vefası ve kardeşlik adına ve Hakk aşkına; üç ülkeye öncülük, Kürtlere de hamilik yapılmalı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nda o irade, kadro ve birikim var ve yakışır.
2-Türkiye’de hayat pahalılığı ve bir kriz vardır. Sebepleri çok ama birincisi; Türkiye’yi de Suriye’ye çevirme çabasında olan Harici güçler ve dahildeki paralelleridir. Duygusal hareketler, pişman ettirir.
3-FETO deyip geçmeyin! O; Batılı güçlerin kullanıma soktuğu son postmodern terörizmdir. İmkân ve kabiliyet ve nökerlerini artıracaklardır! Dünyaya dağılmış Müslüman halklar; şerrinden Allah’a sığınsın ve “hayırda birleşip örgütlenmeli” vesselam.