Suriye’de Çözüm Süreçleri: 4. Soçi
Bundan en az bir yıl önce Suriye’de savaşın çoktan bittiğini, vekâlet savaşlarının sürdürülmesinin tek sebebinin ise emanetin (Suriye’nin) teslim edileceği “vekil veya vekiller” konusundaki tartışmalar olduğunu defalarca yazdık.
Soçi’deki üçlü Zirve’de Suriye konusu son kez görüşülecek ancak şimdilik. Türkiye, İran ve Rusya liderleri şu başlıkları görüşecekler.
1-ABD’nin çekilme süreci.
2-Anayasa komitesinin durumu.
3-İdlib’de şiddet olayları.
4-Teröre karşı tedbirler.
Bu dört başlık, görüşülecek ortak konulardır ancak tarafların bu konulardaki tanım ve düşünceleri farklı. Ortak tek konu “Suriye’nin toprak bütünlüğü” denebilir ancak burada da işin perde arkası farklı.
Astana, Soçi, Tahran ve İstanbul’da sürdürülen süreçler; ABD’nin temsil ettiği Batı Cephesi’nin, Cenevre Sürecinin alternatifi hatta karşıtı denebilir.
Kürtçe’de meşhurdur; “Esp u hêstirê hevgirt, pihn reben a ker ê ket.” Suriye’de de ‘at ve katır vuruştu, çifteyi zavallı eşek(!) yedi’ denebilir.
Görüşmelerde, Yerlilerin adı yok..
Suriye isyanını kimler, neden başlattı, şu an görüşme masalarında kimler var? “Dünya çok garip!”
Esed’e kıyam eden; sonrasında da başını çeken en az on iki cihad cephesi varken şu an esameleri okunmuyor veya okutulmuyor. Bedel veren, Baba Esed’in yerle bir ettiği Humus ve Şehid Hama varisleri hala bedel ödüyor, bu bedeli hala ödetenler henüz bedel ödeyemedi hatta kalıcı muhataplar oldu gibi.
Görüşme maddelerine egelince:
1-ABD’nin çekilme süreci, en azında Türkiye ve İran’ın düşlediği gibi olmayacak. ABD, Suriye’nin Kuzeyine, uluslararası güç düşünüyor. Kendisi koordinatör olurken; bölge ülkeleri ve Suriye Peşmergelerinden oluşturacağı “koalisyon güçlerini” düşünüyor.
Büyük Şeytan, bunca masraf ettiği bir Rojava’yı -en azında bizim anladığımız anlamda- terk etmeyecek. Çekiç Güç (1991) benzeri, uçuşa yasak bölge üzerinden yürümeye çalışacak.
Tezine karşı çıkanlara ise “silahlı veya ekonomik gücünü” kullanmaya çalışacak.
2-Anayasa komisyonu; teknokrat ve bürokratlardan, hukukçulardan oluşturulacak.
İran İslam Cumhuriyeti; insani ve İslami olmayan sekiz yıllık savaşı ne kadar sorguladı ayrı bir konu ama korumaya çalıştığı Esed’in, İslami bir anayasanın düşmanı olduğu açık.
Türkiye’de; en fazla, “mahkûm çoğunluk ve hâkim azınlığı” da temsil edecek bir anayasayı konuşabilecektir. Rusya ise malum...
Anayasa komisyonunun yapacakları, seküler/laik bir Suriye anayasasıdır... Dileriz, yüzyıldır, ümmete ve değerlerine çektiren küfr-i mutlak ve zındıka olan laiklik olmaz ama aksini dayatacak bir güç ve imkân da görülmüyor.
3-İdlib’teki şiddet; Türkiye’nin dolaylı korumaya çalıştığı, İran ve Rusya’nın ise boğmaya çalıştığı Suriye’nin kanayan yarasıdır ki; yerli halkı ve İslami Muhalefetin kılıçartığı kalıntılarını temsil ediyor.
Suriye İslamî Muhalefeti, tüm bileşenleriyle İdlip ve çevresinde. Şansı da Türkiye’nin ÖSO’nun şahsında vereceği mücadele ve Başarısına bağlı. Kısacası; “İdlip’teki terörle” kastedilen, Suriye İslami Muhalefetidir ki bunların da diyalog ve tevhitleri zayıf.
4-Terör ve terörizme karşı mücadele, tartışmalı konulardan. Türkiye İdlib’e, İran ve Rusya gibi; diğer ikisi de Rojava’daki PYD/YKK/Kürdistan’a Türkiye ile aynı bakmıyor.
Türkiye, bölgedeki bir Kürt yapılanmasını, kendi güvenlik sorunu ve terör olarak yorumlarken, diğerleri bu hukukun(!) da konuşulmasından yana.
Hülasa-i kelam; her kesin bu dört madde hakkındaki tanımı, kararı, ajandası, ceza ve ödülü… farklı.
Konuşmayanlar haklı; görüşme masalarında konuşanlar ise ayrı ayrı ve en haklı.
“Yevme lâ yenfe’u” (kimsenin kimseye fayda veremeyeceği O Gün)’de sorulacak Mazlumların HAKK’ı ise pek yaman haklı.
Ümmetin aslanlarının (Türkiye, İran, Araplar)’ın buluşup sükûn bulacakları dağlanmış kavşaktaki Kardeş Kürt halkının hukukunun ne olacağı veya olup olmadığı bahsi ise “…ayıptır, günahtır” denip halı altına süpürülüyorsa, Haçlı Batı daha çook işler çıkaracaktır wesselam.