Esad sonrası oyununda ikinci perde
Günlerdir Türkiye`de yapılan “Güvenlik zirveleri” birbirini izliyor. Ana gündem ise IŞİD! Daha doğrusu IŞİD`e karşı olduğu iddiasıyla oluşturulan küresel ittifaka Türkiye`nin katılıp katılmayacağıdır.
Her toplantı sonrası “Türkiye bu ittifaka destek vermeyecek” manşetleri gururla atılırken bunun “Yeni Türkiye” vizyonu ile izah edilme çabaları dikkatlerden kaçmıyordu.
ABD Savunma Bakanı Hagel geldi, ardından Kerry Ankara`nın yolunu tuttu. Ama Obama`ya inat “Yeni Türkiye” vizyonu işlendikçe işlendi.
Ne var ki Obama`nın IŞİD planına karşı “Yeni Türkiye” vizyonuna asılmanın reel politikada kayda değer bir karşılığının olmadığını tahmin etmek pek de zor değildi. Hala “Paralel” üzerinden derin endişelerin taşındığı, yaklaşan HSYK seçimlerinin ölüm-kalım meselesi olarak değerlendirildiği bir ortamda “içerdeki” dinamiklerden emin olamayan bir Türkiye`nin yüklenilen anlam itibariyle henüz “Yeni Türkiye” olamadığı ortadayken küresel emperyal tazyiklere karşı farklı bir duruş sergilenemeyeceği açıktı.
Nitekim çarşamba günü yapılan son “Güvenlik zirvesinden” ittifakla işbirliği kararı çıktı ki, bunu resmedilen “Yeni Türkiye” imajıyla bağdaştırmak için artık “çağdaş müfessirlerin” epeyce bir efor harcamasını zorunlu kılacaktır.
Yapılan açıklamalara göre ittifaka katılmak yönünde karar kılan “Yeni Türkiye`nin” Suriye sınırında tampon bölge oluşturulma isteği müttefikler tarafından kabul görmüş. Biliyorsunuz “tampon bölge”, günlerdir Türkiye`nin gündeminde. Bunun için ilk bakışta makul gerekçeler de sıralanıyor: Amerika bombalayacak… Yeni bir göç dalgası yaşanacak… Bundan olumsuz etkilenmemek için göç edenler tampon bölgede tutulup kontrol sağlanacak… vs vs!
Şimdi sıkı durun! Suriye`den yönelecek hava ve füze saldırılarına karşı korunma iddiasıyla sınıra yerleştirilen Hollanda menşeli Patriot füze bataryaları 2015`in başında geri götürülecek. Ancak ittifaka katılma kararıyla eş zamanlı olarak Hollanda`nın geri çekeceği Patriot füzelerinin yerine bu kez İspanya`nın yeni Patriotlar göndereceğini açıklaması tesadüf olmasa gerek.
Tampon bölge ve Suriye sınırına yerleştirilen Patriotlar… Hafızasını birazcık yoklayanlar, bu ahenkli ikiliyi herhalde hatırlamakta zorluk çekmeyeceklerdir.
Amerika ve müttefiklerinin Suriye`ye askeri müdahalede bulunmak için BM`den karar aldırtma çabalarının sürdüğü günlerde yine Türkiye tarafından ısrarla gündeme getirilen “tampon bölge” ve müdahale planı kapsamında yerleştirilen Patriotların hikâyesini herhalde hatırladınız.
O günlerde Türkiye`nin müdahale isteğine cevap olamayan Amerika, Rusya ve Çin vetosu yüzünden harekete geçmedi, belki de geçmek istemedi. Oysa şu an oluşturulan ittifak, BM`ye müracaat etme gereği bile duymadı. Yani artık müdahale için önünde bürokratik herhangi bir engel yok. IŞİD bahanesiyle Irak ve Suriye topraklarına yoğun sortilerin yapılacağına da kesin gözüyle bakılıyor. Tüm dış politikasını Esad sonrasına göre ayarlamışken Amerikan lakaytlığı yüzünden politik felce uğrayan Türkiye, büyük ihtimalle yeniden “Esad sonrasına” dair yeniden ümitleri yeşertildi ki ittifaka destek açıklaması yaptı. Üstelik tampon bölge ve Patriotlar da yeniden umut ışığı gibi değerlendirilmeye başlandı.
İspanya Savunma Bakanı, Patriotların Türkiye`ye yerleştirileceğini söylerken gerekçe olarak Irak ve Suriye`den gelebilecek olası balistik füze ve hava saldırılarına karşı koruma gerekçesini dile getiriyor. İyi de mesele IŞİD değil miydi? Haydi, bu anlamda tamponlanmayı anlamış gibi olalım da, şu Patriotların yeniden yerleştirilmesi de neyin nesi? IŞİD Türkiye`ye hava saldırısı mı düzenleyecek? Yoksa IŞİD balistik füze teknolojisine sahip olmuş da kimsenin haberi mi yok?
Tevile, tefsire hiç gerek yok. IŞİD bahanesiyle oluşan ittifak, Türkiye`de “Esad sonrasına” dair yeni umutlar doğurmuştur. Daha önce “Esad sonrası” hayaller uğruna işlenen Günah-ı Kebair, bu kez telafi edilmek istenmektedir. Hatta pek yakında yine Esad`a 3 -6 aylık ömür periyotları güncellenirse hiç şaşmayın.
İyi de Türkiye`nin “Esad sonrası” rüyası gerçekleşir mi? Obama ittifakının önündeki hedef çıtasının oldukça yüksek olduğu, hatta IŞİD`in boyunu çokça aştığı ortadadır. Anca kısa süre önce Suriye muhaliflerini değerlendirirken neden muhalefete ağır silahların verilmediği yönündeki soruyu fantezi olarak nitelendirmesi, hatta Amerikancı bir muhalefet çizgisinin dahi oluşturulamamış olmasını itiraf etmesi, silah verebilecek bir laik karakterli muhalefet bulmakta çektikleri güçlükleri ifade etmesi, aslında ham hayaller kuran Türkiye için iyi bir ölçü olmalıydı. Obama`nın, gönül rahatlığıyla destekleyeceği bir muhalefet çizgisi oluşturmadan artık Esad`ı devirmeye girişmesi bu anlamda pek olası görünmüyor. Bunun yanında iddia ettiği gibi IŞİD ve benzeri örgütleri tamamen ortadan kaldırarak Esad`ı tamamen rahatlatacağı gibi bir hedef gütmeyeceği de aşikar.
İlk müdahaleci evrede Esad sonrasına dair ham hayallerinde büyük yanılgıya düşen Türkiye`nin hangi akılla yeniden bu tongaya düştüğünü izah etmek asla mümkün olmayacaktır. Hatta olası tampon bölgenin bir özelliği de uçuşlara yasak olacağıdır. Bu durumda Türkiye`nin bırakın hayalci beklentilerini, ne ile karşılaşacağı bile meçhul!
Kaldı ki tampon bölge oluşturmanın bir sebebi de hedef ülkeyi etnik veya mezhepsel temeller üzerinden parçalayarak “tehdit unsuru” olmaktan çıkarmaktır. Esad sonrasını hayal eden Türkiye, bir süre sonra Alevi, Sünni, Kürt şeklinde üç ayrı parçaya bölünen bir Suriye ile karşılaşırsa, açıkçası yüz ifadesine tanıklık etmeyi çok isterim. Özellikle de “Yeni Türkiye” vizyonuna asılırken Serdengeçti moduna bürünenlerinkini…