• DOLAR 34.565
  • EURO 36.335
  • ALTIN 2919.579
  • ...

Irak`ta yaşanan son durum farklı senaryolara işlerlik kazandı. Halihazırda en çok konuşulan konu, Irak`ın bütünlüğünün mü korunacağı, yoksa Sünni, Şii ve Kürt bölgeleri şeklinde üçe mi ayrılacağıdır.

ABD-israil ekseninin stratejik olarak Ortadoğu`da büyük ve daha güçlü ülkeler istemediği aşikardır. Şu anda can çekişse de bölgenin güçlü ülkesi olan Irak içerisinde yer alan Kürdistan bölgesinin bir bağımsızlık arzusu içerisinde olduğu da açıktır. Bu durumda büyük ülkelerin bölünmesi stratejisinin izlendiği tartışmasız bir vakıa olmasına karşın Kürtlerin modern Irak içerisinde yaşadıkları trajediler nedeniyle taleplerinde haklı olduklarını teslim etmek gerekmektedir.

Son yaşananlardan sonra Kürtlerin bağımsızlık yönünde adım atmaya hazırlamaları, bölge ve uluslararası aktörler arasında farklı tepkilerle karşılandı. İran, Irak`ın bölünmesinin tipik bir israil projesi olduğu iddiasından hareketle bağımsızlık söylemine şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye, bağımsızlık söylemine karşı muğlak bir tavır takınırken Allavi`yi Ankara`da ağırlamaktan da anlaşılacağı üzere yapılan açıklamalarla da“Irak`ın bütünlüğünden” yana tercihini koymaktadır. Şüphesiz ki Hem İran, hem Türkiye, hem de Irak merkezi hükümeti daha ziyade güvenlik kaygıları ve uyguladıkları bölgesel stratejilere göre durum değerlendirmesinde bulunmaktadırlar.

Bölge çapında ani gelişen olgulara karşı hangi ülkenin nasıl bir tavır alacağı genellikle bellidir veya öngörülebilir. Ancak Irak`taki son duruma paralel Kürtlerin bağımsızlık yönündeki taleplerine karşı geleneksel tavırlar da allak bullak olmuş vaziyettedir.

Türkiye ses çıkarmıyor, İran karşı çıkıyor, israil sevinç naraları atarken ABD ve Avrupa şimdilik israil`in tersine bağımsızlığa soğuk yaklaşıyorlar.

Diğer ülkelerin Kürt bağımsızlığına karşı tavırlarını şimdilik bir tarafa bırakalım. Burada israil`in tavrı, üzerinde durulmaya değer görünüyor. Belki bir ölçüde de Türkiye`nin tavrı da aynı şekilde ilginçlik barındırıyor.

Kürdistan ve Kerkük sözkonusu olunca bazıları için akıllara ilk önce ne gelebilir? Elbette ki PETROL!

Kürdistan-Kerkük`ün önemi; Türkiye için Kerkük-Ceyhan, israil için Kerkük-Hayfa petrol boru hattında yatıyor. Türkiye`nin Kürdistan yaklaşımı henüz ham haldeki “Büyük Kürt stratejini” barındırsa da petrol olgusu bu stratejide aslan payına sahip bulunuyor.

İsrail için ise yine kritik coğrafyada bir partner bulma temennisinin yanında kökü geçmişe dayanan Kerkük-Hayfa petrol hattının yeniden hizmete açılması birinci dereceden önem kazanıyor.

Aslında Irak`la ilgili her gelişmede israil`in ilk dillendirip uygulamaya koymak istediği şey, Kerkük-Hayfa boru hattı oluyor. İsterseniz önce Kerkük-Hayfa petrol boru hattının geçmişine bakalım. İlk Kerkük-Hayfa boru hattı, İngilizler zamanında 1934 yılında inşa edilmiş, aynı zamanda ikinci bir hat da Fransız mandası Suriye üzerinden Trablus`a ulaştırılmıştır. Kerkük-Musul petrollerini taşıyarak Hayfa`ya ulaşan petrol, israil`in kurulması ve akabinde yaşanan Arap-israil savaşıyla beraber 1948`de kapatılmıştır. 1948 yılı, aynı zamanda ilk boru hattına paralel inşa edilen ikinci boru hattının da Filistin topraklarına kadar uzanan bölümünün bitirilmeyerek durdurulmasına sebep olmuştur.

Suriye üzerinden Musul-Kerkük petrollerini Trablus`a taşıyan hatlara paralel olarak üçüncü hat inşası tamamlanarak Banyas limanına ulaştırılmıştır. Bu hatlar ise İran-Irak savaşını kapsayan yıllar arasında Irak tarafından kapatılmış, savaş sonrasında tekrar açılan hatlar, son Suriye iç savaşıyla beraber yeniden kapatılmıştır.

Son yaşananlarla Suriye`yi yıkıma süren iç savaşın Suriye`den geçen petrol güzergahıyla ilgisini saklı tutarak israil`in Musul-Kerkük petrollerine olan ilgisini irdelemeye devam edelim.

Amerika`nın Mart-2003`te başlattığı Irak`ı işgal harekatında Saddam`ın devrilmesinden hemen sonra ABD, israil ve o dönem ABD tarafından Irak`a kurtarıcı olarak takdim edilen Ahmet Çelebi arasında Kerkü-Hayfa petrol boru hattının yeniden açılması için görüşmeler başlamış, israil, yıpranan hattın onarımı için kolları sıvayıp çalışmalara başlamış, yapılan açıklamalarla hattın tekrar faal duruma geçmesi halinde israil hem içine düştüğü enerji darboğazını aşacağı, hem de bu hatla beraber enerji harcamalarının yüzde yirmi beş oranında azalacağı belirtilmiştir. Ancak belli bir süre sonra bu hattın tekrar açılmayacağı belirtilmiş, büyük ihtimalle Irak`ta oluşacak yeni siyasi dengelerin olası tavırları bunda etkili olmuştur.

Nitekim Şii ağırlıklı bir yönetimin oluşması ve bu yönetimin büyük oranda İran`ın etkisinde olması işgalin akabinde israil`in petrol konusunda umutlarını kırsa da israil asla Kerkük petrollerinden vazgeçmemiştir.

Irak`taki son gelişmelerden sonra israil`in derhal Kürt bağımsızlığının aşığıymış gibi ortaya çıkıp bağımsızlığın Kürtlerin hakkı olduğuna dair coşkulu açıklamalar yapması, yeniden Kerkük-Hayfa petrol boru hattının açılmasına dair umutlarının kendisince yeşermiş olmasındandır.

Burada Kürdistan ve Kerkük petrollerinin israil`in yanı sıra Türkiye için de bir stratejik hamleye dönüştüğünü, hatta bu hamlenin petrol paraları için istasyon görevi görmesi planlanan Halkbank`ı da içine alan 17 Aralık operasyonuyla beraber Türkiye içerisinde operasyona dönüştüğünü göz önüne alırsak burada bir Türk-israil rekabetinin de yine Kerkük merkezli boru hatlarıyla ilişkisini kurmak pekala mümkün olmaktadır. Bundan hareketle israil, Kürt bağımsızlığına karşı coşkulu naralar atarken Türkiye`nin bağımsızlık konusunu değerlendirmekten kaçınmanın yanı sıra utangaç tavırlarla “Irak`ın bütünlüğünden” dem vurmakla neden yetindiğini de anlamak sanki daha da kolaylaşmaktadır.

Kürt petrolünün güzergahı ve gelirinin kimin bankasında toplanacağı üzerine hükümetleri devirmeyi hedefleyen operasyonlara yelteniliyorsa Kerkük petrollerini üç ayrı boru hattıyla kontrol eden Suriye`nin ateşe verilmesiyle ilişkisi de ayrıca irdelenmelidir.

Şunu iddialı bir şekilde söyleyebiliriz ki;

İsrail için “Bağımsız Kürdistan” sevdası Kerkük-Hayfa boru hattından;

Türkiye`nin “Bağımsız Kürdistan” sevdası Kerkük-Ceyhan boru hattından daha fazla değildir. Hal bu iken israil`in “bağımsızlık coşkusunu” hiç kimse kalkıp da Kürt sevdasıyla, Kürtlere destekle izah etmeye kalkışmamalıdır. Açıkçası israil için en iyi Kürt, ancak bir varil petrol kadar değerlidir. İsrail`e bu sözde jestinden ötürü şükran yarışına girişenlerin her biri de israil nezdindeki değerlerinin bir varil petrolden öteye gitmediğini iyi anlamalıdır.