Demokratik TÜRKİYE & Demokratik İSLAM Yaşasın ÖCALAN
Bilmem dikkatinizi çekmiş mi, Öcalan`ın en komplike projeler geliştirdiği dönemler, nedense hep “devletle” yürütülen “görüşme/müzakere” süreçlerine denk gelmektedir.
“Tecrid” dönemlerinde “ağır hasta, öldü, zehirlendi…” denilen Öcalan, ne hikmetse “görüşme/müzakere” dönemlerinde küllerinden dirilmekle kalmıyor, aynı zamanda “dönüşüm projelerinin” baş mimarı olacak kadar üretken bir hal alabiliyor.
“Taban” hala “Bağımsız Kürdistan” hayalleriyle avunadursun, “Kürdistan`dan” vazgeçtiğini deklare eden bir yapının tüm Türkiye`nin, hatta Ortadoğu`nun “demokratikleştirilmesine” dönük bir “perspektif” ortaya koyması, herhalde “Öcalan üretkenliğinin” varabileceği son zirve olsa gerek.
Öcalan ekolünün geldiği nokta itibariyle Kürtlere verebileceği hiçbir şeyinin kalmadığı artık herkesin bildiği bir husustur. Hatta bırakın Kürtlere bir şeyler vermek, son süreçte yaşananlar ortaya koydu ki artık Öcalanizm, bariz bir “Kürtsel dönüşüm” hareketine evrilmiş durumdadır. “İlkel milliyetçi” kesimler ne kadar buna direnir bilmiyorum ama, HDP projesiyle “Kürtsel Dönüşüm” önemli bir yol kavşağını aşmış durumdadır. “Bağımsız Kürdistan” hayali kuran bir tabanı Türk Solunun şaibeli isimlerine/kesimlerine peşkeş çekerek sağlanan önemli dönüşüm evresi her ne kadar “Öcalan`ın başarısı” olarak kayıtlara geçse de aslında bu başarıyı sağlayan “devlet aklını” görmezden gelmek belki de gerçekleri ıskalamak olacaktır.
Gelelim “Dinsel dönüşüm” çabalarına…
Biliyorsunuz, Öcalan-Kandil ortak İslam operasyonunun kod adı “Kültürel İslam`dı.” Bu kavram nazikçe “Laiklik” ilkesini formüle edip, İslam`ın PKK`nin ilgi alanına giren siyaset zemininden dışlanarak “vicdanlara”, kısmen de evlere hapsedilmesi çabalarının ürünüydü. Bu anlamda “PKK Laikliğin güvencesidir” sözü, aslında “Kültürel İslam`ın” yaşam alanlarını da belirleyen/sınırlayan basit bir formül olarak sıklıkla dillendirilmekteydi.
“Tecrit” dönemlerinin ürünü olan “Kültürel İslam” ne hikmetse “görüşme/müzakere sürecinde” ani bir manevrayla “Demokratik İslam`a” dönüşüverdi. Kürtsel dönüşümü formüle eden “Demokratik Türkiye” misali “Demokratik İslam” da bariz bir şekilde “Dinsel Dönüşümü” hedefliyordu. “Kürtsel Dönüşüme” yeşil ışık yakan “devlet aklı” yeni sürecin ruhuna uygun olarak “Dinsel Dönüşüm” için de “görüşme/müzakere” masasında epeyce bir efor harcadığı ortaya çıkmaktadır.
Öcalan`ın eskiden beri “din konusuna devrimci” yaklaştığını, dinin kitleleri aldatmada rahatlıkla kullanılacak sıradan bir argüman olarak görüldüğünü biliyoruz. Ancak “Demokratik İslam” anlayışının “devrimci yaklaşımın” çok ötesinde olduğu, bunun Öcalan`ın vak`ayı adiyeden sayılacak dine yaklaşımından daha derin bir akıl barındırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Öcalan`ın “derinlikli” dönüşüm projelerinin “görüşme/müzakere” dönemlerine denk düşmesini dikkate almak aslında söz konusu projelerin ardındaki “derin aklı” anlamada önemli bir yol kılavuzudur.
Dikkatinizi herhalde bugünkü devlet ricalinin sıklıkla kullandığı “İslam ve Demokrasi” kavramları çekmiştir. Çünkü “İslam ve Demokrasi” kavramları, kimisi “takiyye” olarak telakki etse de Hükümet kanadının sıklıkla yan yana getirip vurguladığı iki kavramdır. “Demokratik İslam” formülasyonu ise devlet erkanının yan yana getirmekten oldukça hoşlandığı “İslam ve Demokrasi” ikilisinin “Kürtsel versiyonu” haline denk düşmektedir. Daha önce bölgede Fethullah Gülen grubuna ihale edilen “Ilımlı İslam” versiyonu bölgede tutmadı. Kaldı ki Gülen grubuyla hükümet arasında henüz kamuoyuna tam olarak yansımadan başlayan didişme, eş zamanlı olarak “Demokratik İslam” söyleminin İmralı`dan neş`et etmesini sağladı.
“Kürtsel Dönüşüm” konusunda kendini ispatlayan Öcalan üzerinden “Demokratik İslam” adıyla “Dinsel Dönüşüm” startı verilerek “Ilımlı İslam`dan” boşalan boşluğun doldurulması startı verildi.
Siz zannediyor musunuz ki bu proje gerçekten Öcalan aklının ürünü olsun?! Şayet bu “proje” Öcalan`a özgü bir proje olsaydı hükümet yanlısı “İslamcı” tayfa bu kadar sessiz kalır mıydı? Hükümetin ipoteğindeki medya “Demokratik İslam`a” “Cici İslam” muamelesi yapar mıydı? Yüksek lisans başvurularını dahi arşiv-GBT taramalarıyla reddeden bir üniversitenin rektör yardımcısı bu projenin “baş müftülük” makamına gelebilir miydi?
Kimse kimseyi kandırmasın, hiç kimse de kendi kirli icraatlarını Öcalan üzerinden temize çıkarmaya yeltenmesin. Geçen ay “Kutlu Doğum” programlarını yine Öcalan üzerinden sulandırıp bölgenin İslami dinamiklerini kendince sabote etmeye kalkışan “devlet aklı”, aynı saiklerle Öcalan üzerinden “Demokratik İslam” safsatasıyla kirli manevralara kalkışmaktadır. “Ilımlı İslamcıların” eliyle doldurulamayan boşluk bu kez Öcalan üzerinden Demokratizasyona tabi tutulmaktadır. Lafı hiç dolandırmaya gerek yok, tüm bu kirli senaryolar İmralı`da “görüşme/müzakere” adı altında pişirilip Kürdistan`a transfer edilmektedir. Bu kirli iş “İslamcı hükümetten” bağımsız oluşmadığı gibi kökenleri kesinlikle dışarıya Washington ve TelAviv`deki akıl hocalarına kadar uzanmaktadır.
Ancak “Kürtsel dönüşüm” konusunda “takdir(!)” toplayan Öcalan, “Dinsel dönüşüm” konusunda belki de başvurulup yardım dilenecek en son kişilerden biridir. Derin akıl erbabı belli ki bu konuda da bel bağlamış, ancak seçtikleri kılavuzun “din sicilinin” ne kadar kirli olduğunu anlamaları herhalde uzun sürmeyecektir.