• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

O dönemde Selman Rüşdi`nin şeytani kitabına karşı tüm İslam aleminde olduğu gibi Türkiye`deki Müslüman camia ayaktaydı. Tepkilerin merkezinde Londra ve Rüşdi varken Aziz Nesin`in aynı kitabın tercümesini yaparak Perinçek`in “Karanlık” gazetesinde yayınlamaya başlaması, tepkilerin Aziz Nesin`e yönelmesine yol açmıştı.

Tam da bu dönemde Aziz Nesin`in Sivas`a gidip her zamanki gibi patavatsızlıklarına devam etmesi, bir anda şehirde galeyan havasının oluşmasına sebebiyet vermişti. Oluşan galeyan hali sonucunda toplanan halk oteli basmış ve otel ateşe verilmişti. Sonuçta dışarıdan gelenlerden 33 kişi olmak üzere 37 kişi ölmüştü.

Olayın ardından, oluşan galeyan hali üzerine çokça şey söylendi. Sol kesim, olayın failleri olarak “Derin devlet”le özdeşleştirdikleri İslami kişi ve çevreleri suçlayarak faturayı şehirde İslami yönleriyle belirgin şahsiyetlere kesti. Bir taraftan dindar insanlar tutuklanarak yargıdaki mezhepçi yapılanmaya infaz ettirilirken, öbür taraftan da yapılan gösterilerle Şeriat düşmanlığının en adi örneklikleri sergilendi.

Şehirde toplam 190 kişi yakalandı. Ankara 1 No`lu DGM`deki yargılama sonucunda çeşitli ceza hükümleri verildi. Ancak Yargıtay 9. Ceza Dairesi`nin itirazı sonrası 33 kişi hakkında idam cezası verildi. 14 kişi de 15`er yıl cezaya çarptırıldı.   

Madımak olayından sadece üç gün sonra yaklaşık 100 kişilik silahlı bir grup, Erzincan`da Başbağlar Köyünü bastı. Cami ve evlerden topladıkları erkeklerden 33 kişi hunharca katledildi. 214 hane, köy camisiyle beraber ateşe verildi. Gerekçe olarak da Sivas`ın intikamı gösterilmişti. Katliamın, propaganda ve bırakılan bildiri ile PKK tarafından yapıldığı belirtildi. Yöreden bazı kişiler gözaltına alındı, ardından da serbest bırakıldılar. Haklarında bir daha tutuklama kararı çıkartıldı ama, deyim yerindeyse atı alan Üsküdar`ı geçmişti. Bu şahıslar kaçmış, bir daha da bulunamamıştı.

Her iki olayın üzerinden de epey zaman geçti. Her sene olayların yıldönümünde Madımak için ağıt yakmak gelenek halini aldı. Diğer bir gelenek de, Temmuz`un ikisinde ağıt yakanların Temmuz`un beşinde kafalarını kumlara gömmesi olmuştur. Hatta ağıtçı tayfa için 5 Temmuz, 2 Temmuz için yegane teselli kaynağı haline geldi.

Oysa Madımak olayında insanları galeyana getirenlerin kimliği hala bile tartışmalı iken Başbağlar katliamı intikam duygusuyla yapılmış bilinçli bir hunharlıktı. Madımak`ta galeyan duygusu hakim iken, Başbağlar`da kinle yoğrulan bir bilinç düzeyi söz konusu idi. Dolayısıyla Başbağlar olayından sonra Madımak`a tepki verenlerin bir burukluk, bir mahcubiyet sergilemesi gerekiyordu. Oysa tam tersine, Madımak üzerinden bugün bile timsah gözyaşlarına boğulanlar, Başbağlar`da sergilenen vahşeti adamdan bile sayma zahmetine girişmemektedirler.

Solcusu, militaristi, liberali, demokratı, komünisti, ateisti Başbağlar katliamını Madımak için teselli kaynağı görürken İslamcı geçinen bir takım kişi ve kurumların da ağıtta aynı fırıldaklara eşlik ederken Başbağlar`da yalnız kalmalarının oluşturduğu dramatik tablonun hali ise bambaşkadır.

Bugüne kadar Madımak olayını kınamayan İslamcı yazar, aydın veya insan hakları kuruluşları kalmadı. Oysa Başbağlar katliamını kınayan bir solcuyu, sol yelpazedeki bir kuruluşu bulmak neredeyse imkansızdır. Tabii ki ortada bir haksızlık var ise, Müslüman kişi ve kuruluşların tepkisi olmalıdır. Oysa bırakın Başbağlar katliamını, bugüne kadar İslami kesimlere yönelen her türlü hukuksuzluğa karşı sözde insan hakları ve özgürlük taleplerini ağızlarından düşürmeyen sol kuruluşların en ufak bir tepki ortaya koydukları görülmüş değildir.

Birçok meselede İslami kuruluşlar, sol çevrelere dönük hukuksuzluklara karşı aynı çevrelerle ortaklaşa tepkiler verirken, sol kuruluşların İslami kesimlere dönük hukuksuzluklara tepkisiz kalmaları yeterince anlam ifade etmektedir. Dolayısıyla İslami çevreler belli alanlarda tepkilerini ortaya koyarken kimi hukuksuzluklara duyarsız kalan hatta içten içe sevinen “özgürlük yalancılarının” ikiyüzlü tavırlarına dikkat çekmeleri, itibar yönünden gereklidir.

Bu bağlamda özellikle Başbağlar katliamına karşı tepkiler verilirken Sivas`a ağlayıp Başbağlar`ın acısıyla teselli bulanların iki yüzlü tavırlarına da mutlaka dikkat çekilmelidir.

Ayrıca özgün tepkiler vermek ayrı, ama kendilerini ilgilendiren herhangi bir meselede onlarla bir araya gelip ekmeklerine yağ sürmek İslami vakarla da bağdaşan bir durum gibi görünmemektedir.

Son bir not!

Dışarıdan Sivas`a gelip Madımak`ta ölen kişi sayısı 33.

Başbağlar`da hunharca katledilenlerin sayısı 33.

Sivas Olayından dolayı haklarında idam cezası verilenlerin sayısı 33.

Sizce bu bir tesadüf olabilir mi?