HÜDA PAR kimlerin kimyasını bozdu?
Yerel seçimlere daha dört ay var. Seçim tarihi yaklaştıkça bildik seçim endeksli siyasi manevralar ve alışılagelen siyaset tarzı paralelindeki uygulamalar daha fazla gündemde yer almaya başlayacak.
Bu seçimlerde belki de kamuoyunun alışık olmadığı tek manevra, HÜDA PAR etrafında şekillenen ve giderek de artacak olan kriminal manevralar olacaktır.
Seçime endeksli gündem göstergeleri henüz hararet boyutuna varmadan zaten HÜDA PAR etrafında gereğinden fazla tartışmalar/sataşmalar yapıldı yapılmaya da devam edilecek.
İlk sataşmalar PKK/BDP cenahından gelmeye başladı. Emniyet`teki kimi çevrelerin bariz destekleriyle temsilciliklere yapılan saldırılar silsilesi HÜDA PAR`ı çekilmek istendiği girdaba yöneltmeyince Batman`da derin devletle beraber kirli bir entrikaya kadar yeltendiler.
Polis destekli saldırı silsilesinin tetikçiliğini yaptıkları için tepkilerin ilk adresi doğal olarak PKK/BDP cenahı olmaktadır. Bunda aynı cenahın gelenek haline gelen baskıcı, sindirmeci ve tek tipçi uygulamalarının da etkisi olmaktadır.
İyi de sorun sadece PKK/BDP`nin bildik uygulamalarının yansımalarıyla mı sınırlıdır? Kesinlikle değil. PKK/BDP`nin HÜDA PAR karşıtı kampanyalara ilk elden maydanoz olma çabası, sadece arzularının asıl senaristlerin planlarıyla yerel bazda örtüşmesinin sonucudur.
Bilinmelidir ki yerel ile bölgesel/küresel arzular kimi noktalarda örtüşse de HÜDA PAR karşıtlığı üzerinden yürütülen proje PKK/BDP`yi hayli aşmaktadır.
Batman`da örtüşen arzular sonucu malum odaklarla girişilen komplonun yansımaları, aslında asıl organizatörlerin kimliklerine işaret etmektedir. Bir kere şunun altını kalın çizgilerle çizelim: Siyonist odakların fikrinden, zikrinden hoşlanmadığı hiçbir yapı yoktur ki yerel unsurlar üzerinden kendisine operasyon yapılmıyor olmasın. Nitekim Batman komplosuna ulusal medyanın yaklaşım biçimi, komplodan umulanlarla birebir örtüşmekteydi. Daha önemlisi, komploda kesişen kem duyguların küresel medyaya taşınarak “katliama hazır bir HÜDA PAR” portresinin çizilmesi, HÜDA PAR`ın ısrarla İran tarafından desteklenip kullanıldığı şeklinde uluslararası arenaya servis edilmesi, meselenin PKK/BDP`yi aşan boyutunu ele vermesi açısından önemliydi. Bu anlamda Reuters ajansı ile The Economist`in haberi servis ediş biçimi, aslında HÜDA PAR etrafında şekillendirilmek istenen imaj operasyonunun niteliğini ele vermekteydi. Yanı sıra PKK/BDP`nin hassas noktalarına vuruş yapılıp satır aralarında çatışmak için “haklı gerekçelerinin” olduğunun ima edilmesi de ayrıca dikkat çekiciydi.
Anlayacağınız, görünürde her ne kadar derin destekli PKK/BDP`li kimi çeteler sahaya sürülüyorsa da aslında organizasyon tamamen “Yurt dışı” kaynaklıdır. Açıkça söylemek gerekir ki siyonizm, büyük emeller beslediği Kürt halkının istikbalini, daha doğrusu hangi yöne kanalize edilmelerinin gerektiği konusunda en az Kürtler kadar kafa yormaktadır. Kürdistan sahasında kimleri isteyip kimleri istemediği tartışılsa da her hâlükârda İslami bir yapıyı istemediği kesinlikle söylenebilir.
Siyonizmin, istenmeyen İslami yapılara karşı etkili olduğu tüm mecraları devreye sokma gibi bir alışkanlığının bulunduğunu biliyoruz. 1990`lı yıllarda PKK`nin Hizbullah`a saldırtılmasından tutun son yıllarda İslami STK`lara yönelen polis baskılarına ve kapatmalarla sonuçlanan STK davalarına kadar neredeyse tüm kumpaslarda siyonizmle doğrudan bağlantılı Belli ki kimi malum odaklarla ortak operasyonlar yürütülmektedir.
Başbakan`ın bile Gazze`ye açıktan sahip çıktığı bir konjonktürde İslami STK üyelerini yargı eliyle sindirme gerekçelerinin önemli bir bölümü Gazze`ye yardım, gıyabi cenaze namazları, basın açıklamaları, mitingler, vb. üzerine bina ediliyorsa burada siyonizmin doğrudan etkisini görmemek ancak saflık olur.
Siyonizm yararına sopa olmayı seçen kimi odakları isimleriyle zikretmek ne kadar doğrudur bilinmez ama bildiğiniz gibi Türkiye`deki son ateşli tartışma konularından biri de dershanelerin kapatılması konusudur. Dershaneden taraf olanların medyadaki etkili kalemlerinden birisinin “Cemaat-Hükümet tartışmalarının” ana sebeplerini zikrederken “israil`le kötüleşen ilişkileri” en başta zikretmesi ve “İlk olarak hükümetin israil`le olan sorunlu ilişkileri Gülen hareketi içindeki hoşnutsuzluğun kaynaklarından biri” şeklinde garip ama gerçek bir tespite yer vermesi, sanırım Türkiye sahasında israil`in etkinliğini hafife alanlara iyi bir cevap olmuştur.
Aslında İsrail adına sopa olmaya gönüllülük ilkesi, aynı kesim üzerinden sıklıkla dile getirilse de ikrarın tartışmaya taraf olanlar adına kalem sallayan birisinden gelmesi oldukça enteresandır. İsrail maslahatlarına binaen hükümete bile kafa tutmayı göze alanların, israil`in hiç de hazzetmediği HÜDA PAR gibi bir partiye/camiaya karşı ne denli çirkeflikler sergileyebileceğini artık siz düşünün. Bu kesimden beslenen Emniyet/istihbarat içerisindeki odağın HÜDA PAR`a karşı israil ajandasını uygulama azmini ve bu azmin gerekirse her türlü yerel odakla girmekten çekinmeyeceği kirli ilişkiyi de buna ekleyin. Çıkacak sonuç, kirli propagandanın yanı sıra kirli komplolardan başka bir şey olmayacaktır.
Polis Akademisi raporlarını, son çalıştaydaki çıkışları, akademisyen kılıklı kimi tiplerin “HÜDA PAR neden engellenmiyor” şeklinde medyada yer bulan hezeyanlarını da ekleyin, karşınıza çıkacak yegâne sonuç, kirliliğin katmerleşmesinden başka bir şey olmayacaktır.
HÜDA PAR`ın siyaset sahnesine çıkışı, Kürdistan halkı üzerinde kokuşmuş planlar yapan, bu planlara figüranlık yapan herkesin, her kesimin uykularını kaçırmıştır.
İşte şu anda PKK/BDP bağlantılı grupların israil nizamatına adanan bazı istihbaratçı ruhlarla eşgüdümlü olarak HÜDA PAR`a karşı saldırı ve komplolara yönelmesi, bu yönelimin ulusal ve küresel bazda yayın yapan medya organlarıyla desteklenerek kirli senaryolara işlerlik kazandırılması çabaları altında yatan ana faktör, uykularının gerçekten kaçmış olmasındandır.