Bu İşin Cılkı Çıktı
Garip bir seçim sürecidir almış başını gidiyor. Hiçbir şey mecrasında yürümüyor. Sürecin garipliği “ezber bozan” ittifak-muhabbet manevralarıyla daha bir garip hal alıyor.
Geleneksel Kürt asimilasyoncularının yeni yetme torunları oy aşkına Kürt mahallesinde caka satıyor… Satılan cakalar “birilerince” iktidar partisine karşıtlık adına, belki de yoldaşlık hürmetine alkış tufanıyla karşılanıyor.
Derin devlet dizaynından geçen eski CHP`nin yeni söylemleri Kürtlük adına birilerince baş göz üstüne kabul ediliyor.
Birileri kasetle dirilirken birileri kaset kurbanı olarak “er meydanını” terk ediyor.
Düne kadar düşmanlık üzerine ilişki geliştirenler, bugün yumuşak geçişler sergiliyor. MHP ile koalisyon yapmayı “hazmedemeyen” Ecevitlerin DSP`si artık siyasi nostaljiler arasında kalırken MHP teşkilatları BDP`ye “gönül rahatlığıyla” geçebiliyor.
Kürtler adına hak savunuculuğu, taşlarla, molotoflarla Kürt halkına yaşamı zehir ediyor. Evlerinde dahi Kürtçe konuşmayı bırakmış elitist bir kesim, Kürtlerin temel haklarını bir tarafa bırakmış, “Demokratik özerklik” sloganıyla derebeylik sisteminde sürecekleri keyifli anların hayalini kuruyor.
Esnafın kepenk açacağı her gün ‘piyangodan` sayılırken, sosyal yaşamın tüm gereklilikleri sol jargonun ütopik hedeflerine kurban ediliyor.
Metropollerin egzotik mekânlarında tavla oynamaktan başka ideolojik bir iddiası kalmamış “Türk yoldaş”, gariban Kürd`ün kurtuluş reçetesi oluveriyor!
Sağcısından solcusuna, iktidarından muhalefetine tüm siyasi aktörler on gün sonra keyfini çıkaracakları ceylan derili koltukların hayalini kurarken halkın insani, vicdani, İslami tüm beklentileri görmezden geliniyor… Hasıraltı ediliyor.
Haklı talepleri siyasilerin gündemine taşıması gerekenler amigoluğa soyunurken, yapay tartışmalar, yapmacık gündemler herkesi esir alıyor.
-Kılıçdaroğlu bugün de üç ilde miting yaptı…
-Başbakan CHP-MHP-BDP`ye yüklendi…
-Bahçeli çok sert konuştu…
-Falan bağımsız aday “kötü şeyler olacak” dedi…
Aşağı yukarı her gün öne çıkan haberler bu şekilde… İyi de meydanlarda dere-tepe düz gidenler yarın mecliste de birbirlerine karşı aynı tavırları sürdürecekler mi?!
Yılların kangrenleşen sorunlarını söylemlerinin merkezine oturtan birileri var mı?
Herkes Kürt sorunu diyor, ben çözerim diyor, ama nedense çözülmüyor. Kürtlerin dil, gelenek, kültür, siyasi sorunu eski tonda değil ama hala bir sorun olarak duruyor. Bu sorun salt ekonomi politikalarıyla çözülemeyeceği gibi, bu haklı talepler yoldaşlık ortak paydasında “Demokratik özerklik”e tahvil edilerek de çözülmez.
Kur`an öğrenme yaşı hala on dört. israil`de bile böyle bir sorun yokken bunun artık sorun olarak bile algılanmayıp gündeme taşınmaması kadar garip bir durum olabilir mi?
Kamu kurumları ile ilk ve orta öğretimde başörtüsü takmak hala en büyük yasaklardan biri. Hatta siyasi ve medyatik lincin en önemli ögeleri. Bunu sorun olarak algılayıp gündemine alan var mı?
Kaç tane başörtülü vekil adayı seçilebilecek kontenjanlardan seçilecek sıralara yerleştirildi? Hiç biri… Peki bu, sorun değil mi?
Bir “sivil-resmi Cuma” tartışmasıdır almış başını gidiyor. Politik mülahazaların dışında, laik bir sistemde devletin dini alana müdahale etmesi başlı başına bir sorun değil midir? Başörtülü kamu kurumlarına girmek laikliğe aykırı oluyor da, laik devlet aygıtının Diyanet`i müdahale sopası olarak kullanması neden görmezden geliniyor?
İnsanların dini alanda nasıl inanacakları, nasıl yaşayacakları, nasıl öğrenim görecekleri meselesi kendi tercihleri olduğuna göre bu alan neden özellikle şekillendiriliyor? Hani laik sistemde kul ile Allah arasına girilmezdi? Dini alanı dizayn etmek kul ile Allah arasına girmek değil midir? Sistem dini alana müdahale etmeye devam ederse, İmralı sisteminin “sivil müdahalesi” de bir antitez olarak belirmemesi için bir neden kalır mı?
Kabul… Ak Parti hükümetinin tüm bunları bir anda çözecek durumda olmadığını zaten biliyoruz. Ama bu meselelerin seçim süreçlerinde bile hiç gündeme gelmemesi, bunun tartışılması gereken gündem maddeleri arasına sokulmaması anormal değil midir?
Ama nafile! Garip bir süreç… Garip bir zemin… Garip ittifaklar… Garip yaklaşımlar…
Bir garip havadır almış başını gidiyor.
Kitlelerin talepleri siyasiler için belirleyici olması gerekirken;
Tam tersine siyasilerin söylemleri kitleler için belirleyici oluyor!
Durum böyle olunca;
Ak Parti`ye oy verenler İslami taleplerin akıbetini sorgulama gereği duymuyor.
Kürtlük adına BDP`ye oy verenler “Yoldaşlık” ideolojisini sorgulama yeteneğini kaybediyor.
CHP`ye yönelenler derin devletin şapkasından çıkan Kemal`i sorgulayamıyor.
Dolayısıyla meydanlara yansıyan “coşku” da amigoluk düzeyini aşmıyor.
Amigoluk ise kimi yerlerde renkli gösterilerle, tezahüratlarla icra edilirken; kimi yerlerde de şiddete dönüşebiliyor.