28 Şubat mezalimiydi…
Vesayet dönemiydi…
Savcılar brifing alıyordu…
Asker emrettiydi… Savcılar “Başüstüne komutanım!” dediydi.
Neymiş?.. Devir değişmişmiş, vesayet can çekişiyormuş! Artık hukuk ne derse o yapılıyormuşmuş!!!
Hadi oradan!
Tahliye olmak için sizlere yalvaran mı olmuştu?! Tahliyeleri bahane edip dernek, gazete, yayınevi… Basılmadık hiçbir yer bırakmadınız!
Tahliyeler bahane, operasyonlar şahane oldu. Tamam anladık da… Ya şu iddianameler?! Her satırı zehir, her cümlesi akla ziyan! İddianame değil, sanki fantastik film senaryoları.
Sahte gerekçeler türetildi, operasyonlar yapıldı… Karar siyasi!
Düzmece iddialarla iddianameler düzenlendi operasyonlardan da beter! Tam bir hukuk militarizmi…
Geçen hafta İstanbul, bu hafta Adana iddianamesi.
İstanbul iddianamesi tam bir felaket! Neresinden tutsan elinde kalır. Hasan El Benna, Seyyid Kutup, Mevdudi… Üçü de sanık sandalyesinde! Örgütün fikir babaları diye mahkum edilmiş.
Ne alakası var demeyin! İran-Irak savaşı, bilançosu ile beraber iddianamenin suç unsuru kapsamına girmiş. Efendim örgüt İran devriminin fikirsel temellerini benimsemiş, Irak`la yapılan savaşta ölen binlerce Müslüman, bu fikirsel temelin sonucuymuş!
Her türlü telefon görüşmesi “örgütsel” zemine oturtulmuş! Şarjı bittiği için kapanan telefon, örgütsel dürtülerle kapanmış!
Devlet kurumlarından alınan izinlerle yapılan etkinlikler, basın açıklamaları tamamen suç kapsamına alınmış.
Atılan her adım suç!
Yasal dernekler terör yuvası…
Yasal yayınlar terör sözcüsü…
Okuyucular örgüt üyesi…
Temsilciler terörist...
Zaten birçok yazarımız tutuklandı, bunlardan bazıları da tutuksuz yargılanıyor. Hani “gazeteci oldukları için hiç kimse cezaevinde bulunmuyor” deniyor ya! Alın size Adana temsilcimiz Ayhan Kaya`ya isnad edilen suçlar:
-Merkezi Diyarbakır ilinde bulunan İlke Haber Ajansı isimli örgüte bağlı olarak faaliyet yürüten ajansın temsilciliğini yaptığı,
-Örgütün fikir ve görüşleri doğrultusunda propaganda ve yayın yapan Doğru Haber gazetesinin Adana ili temsilciliğini yaptığı,
-Şahsın temsilciliğini yaptığı örgüt fikir ve görüşleri doğrultusunda yayın yapan Doğru Haber gazetesine kendisinin yazmış olduğu ve gönderdiği yazılarla ilgili görüştüğü,
-Örgüte muzahir gazete, dergi ve internet sitelerinde ilkokulda başörtüsüyle ilgili haberler yaptıkları… Falan fistan!
Suçlamalar bu türden abuk sabuk iddialarla uzayıp gidiveriyor.
Şüphelinin evinde ele geçen suç unsurları ise dillere destan!
“4 adet çeşitli tarih ve sayılarda örgütsel İnzar Dergisi, 5 adet CD, 1 GB flaş bellek, bir adet hafıza kartı okuyucusu, bir adet leptop bilgisayar, bir adet cep telefonu, bir adet PC hardisk.” Yani anlayacağınız, tam bir cephane!!!
Operasyonlar sırasında,
“Camış”ın örgütteki konumunu sorgulayan… Hz İbrahim`in örgütle bağlantısını irdeleyen bir zihniyet “sivil” olabilir mi?
Ya da akla ziyan iddialarla sivil derneklere komplo kuran bir zihniyet “hukukilik” iddiasında bulunabilir mi? Kolluk kuvvetlerinin belli kesimlere karşı “Medyumculuk” oynadığının canlı tanıklarıyız. Yoksa iddianameler de mi “Medyumlara” emanet edildi.
Eğer hukuk adına medyumculuk oynayacaktınız ise, bunca telaş, bunca “sivil nakarat”, bunca hukuk haytalığının ne gereği vardı? İnsanlar sivilleşme ve hukuk nakaratlarına inanınca burunlarından getireceksiniz; inanmayınca “Ergenekoncu” deyip Jitem`in uluhiyetine sığınacaksınız!
Bir taraftan kimilerini dağdan indirmek için bin bir takla atarak şaklabanlık yapacaksınız; öbür taraftan kimisini de dağ siyasetine mecbur etmenin yollarını arayacaksınız.
Birileri Mustazaf-Der`i kaos ortamına çekmek için molotof siyasetine soyunsun; Emniyet ve yargı çevresi ise kaosa prim vermemenin faturasını kesmeye çalışsın. Öyle mi?
Kandil`den Silivri`ye… Uzak diyarlar arasında “Kirli ittifak” keşfedenler, acaba hemen yanı başlarındaki Adana`da kurulan “Emniyet-yargı ittifakını” da görebilecek midir?
İran`dan Suriye`ye, Almanya`dan İstanbul`a uzanan hayali mahkum kaçırma senaryosu kurup derin operasyonlara imza atan küflü-pasaklı ittifakı göremeyenlerin, başka kirli ittifaklara galebe çalmaları mümkün müdür?