• DOLAR 34.586
  • EURO 36.392
  • ALTIN 2936.679
  • ...

Bilindiği üzere yıllarca PKK, Suriye`nin himayesinde, Bekaa Vadisinde konuşlandı, Abdullah Öcalan da örgütünü Suriye`den idare etti.

Uzun bir süre Suriye bu yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda, Türkiye`ye karşı kullandı. O zamanlar Suriyeli yetkililer, Türkiye`den kendi ülkelerine akan nehirlerin içindeki alüvyonları bile istiyordu.

Süleyman Demirel, her seferinde elinde Abdullah Öcalan`ın ev adresi bilgilerini içeren dosyalarla Şam`a gidiyor ama “Bizde böyle biri yok” cevabını alıp geliyordu.

Ta ki Türkiye “Kriz başlatma ve oluşturulan krizi yükseltme” politikasını başlatana kadar. Suriye bu durum karşısında Abdullah Öcalan`ı ülkesinden çıkarmak zorunda kaldı ve sonrası malum. Yani zor oyunu bozdu.

Şimdi aynı PKK, bu kez PYD ismi ile yine Suriye topraklarında. Daha önce ABD`nin teröre destek vermekle suçladığı Suriye`nin değil, bizatihi ABD`nin himaye ve kontrolünde.

Bölgedeki Kürtlerin İslami bir yapıya bürünmemesi, laik-seküler bir yaşam tarzı benimsemesi açısından, PKK emperyalist devletler açısından daima kullanışlı bir materyal oldu. Bu anlamda hem Avrupa hem de ABD her ne kadar PKK`yi terör örgütü olarak ilan etseler dahi, sürekli olarak adı geçen yapıyla dirsek temasında bulundular.

Yıllar önce Diyarbakır Cezaevinde bir PKK hükümlüsünün şu konuşmasına şahit olmuştum. “PKK`nin üç ayağı vardır. Bunlardan bir tanesi Kürdistan`ın dağlarında, diğeri Avrupa ülkelerinde, sonuncusu ise cezaevlerindedir.”

PKK`nin PYD ile kardeş yapılar olduğunu herkes biliyor. Herkesten kastım Avrupa ve ABD`dir. Batılıların çıkarları söz konusu olduğunda; “İlahlarını yiyen Araplar” misali davranışlar sergiledikleri bilinmeyen bir konu değil.

Şimdi gelinen nokta sadece malumun ilamıdır. Yani Batı, yıllardır PKK`yi destekliyordu. Bunu birazcık örtülü yapıyordu. Şimdi ise açıktan ve aleni yapıyor. ABD, PKK ve dolayısıyla PYD`nin başat rolü üstleneceği, Suriyeli yerel güçlerden bir ordu kuracağını bildirmiş durumda.

Peki, bunu kime karşı kuruyor? Kanaatimce daha çok İran`a. Ama ucu Türkiye`ye dokunuyor. Çünkü işin içinde kendini ABD gibi emperyal bir devlete kullandırtan PKK vardır. Dolayısıyla Suriye`nin Türkiye sınırında, temelleri atılmış bir oluşumun, duvarları örülüyor.

Cumhurbaşkanı bu hususta ABD`ye, sert veya sertten daha katı bir tepki ile karşılık verdi. Afrin`e operasyondan bahsetti. Hatta basının haberlerine göre birkaç noktadan topçu atışları dahi yapılmış.

Bu konuşmayı Cumhurbaşkanı, Kazan Soda Elektrik Üretim A.Ş.`nin açılışında yaptı. Bu tesisin açılışı bile başlı başına bir mesaj içeriyor. Çünkü 80`li yıllarda yüksek ücret ödenen yabancı şirketler, buradaki soda külünün işlenemeyeceği şeklinde rapor vermişler. İşte buradan soda külü madeni elde edildi ve Cumhurbaşkanı tarafından açılışı yapıldı. Soda külünün Türkiye`ye yıllık getirisi 800 milyon dolar olacak.

Kısacası Batı`nın istemediği ekonomik ataklar, yine Batı`nın istemediği askeri karşılıklar, yani Türkiye onların istemediği birçok şeyi yapan, Avrupa ve ABD nezdinde kontrolden çıkmış bir ülke konumundadır.

Gelelim esas sorulması gereken soruya. Türkiye, Afrin veya çevresinde ABD`nin çıkarlarına ters bir askeri operasyon yaparsa, ABD`nin tavrı ne olur? Türkiye ile çatışır mı?

Farklı görüşler mevcut. Konuyu meşru müdafaa olarak değerlendirenler, ABD`nin burada işi çatışmaya kadar götürmeyeceği yönünde fikir beyan ediyorlar.

Ancak sarı saçlı mavi gözlü insanın hırslarını da biliyoruz. Açıkçası kısa vadede olmazsa bile uzun vadede çıkarların çakışması, kuvvetlerin çarpışması sonucunu doğurabilir.

Bilmem çok mu komplocu düşünüyorum?