• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bilindiği üzere Ahmet Taşgetiren, 30 Temmuz 2017 Pazar günü, Star Gazetesi`ndeki köşesinde, “Hizbullah-FETÖ” başlıklı bir yazı yayımlayarak, muhtemeldir ki tepkileri de göze alıp, yazılarına iki haftalık ara verdi. Belki de tatile çıktı. Zandan kaçınmak lazım ama böyle tepkisel bir konu seçip, iki haftalığına sırra kadem basmak, akıllara kaçtığı iddiasını getiriyor.

Yazıdaki yanlışlara gelince…

Bir kere yazı çok acelece kaleme alınmış. Ulusal bir gazetede bu kadar harf hatası olan bir yazı ile hiç karşılaşmadım desem, abartmış sayılmam. Örnek vermek gerekirse…

“Lideri” kelimesi yerine “Dileri,”

“Dindar” kelimesi yerine “Dindarn,”

“İşkenceye” kelimesi yerine “İşkenveye,”

“Hareketi” kelimesi yerine “Hnareketi,”

“Tavırla” kelimesi yerine “Tavcırla,” yazılmış.

Onun için başlığı “Star Gazetesi`nin tashihçileri yok mu?” diye attım. Şimdi diyeceksiniz ki bu yazının sadece kelimeleri mi hatalı? Deveye sormuşlar; “Sırtın neden eğri” diye, o da cevap vermiş; “Nerem doğru ki?”

Tabi Star Gazetesi`nin tashihçilerine çok iş düşüyor. Yazıları hem imla açısından, hem de saçmalıkları açısından düzeltmek.

Doğrusunu isterseniz, Ahmet Taşgetiren daha önce de bu tür yazılar yazmıştı. Ancak milattan önce ve milattan sonra yazılan yazılar arasında fark vardır. Mesela 2000 veya 2001 yıllarında yazılan yazılar, bilgi kirliliğinden yazılmış olabilir.

Örneğin Ahmet Taşgetiren`in 14 Mart 2005 tarihli, “Kirli Dosyalar” başlıklı yazısını, bazı yanlışlarına rağmen okumuş, kendisine duacı olmuştuk. Çünkü olayları yanlış anlayan bir kişinin daha bizi anladığını zan etmiştik. Kendisine ait yazı, şahsım tarafından Hizbullah Cemaatine atılan iftiralara delil olarak, sözlü veya yazılı belki yüzlerce kez kullanılmıştır.

Kendisinin söz konusu yazısında, Murat Kurtboğan isimli itirafçı birinin ağzından yazdıklarını aynen aktarıyorum: “Bitlis Cezaevi`nde tutuklu iken komiser Hakan ziyaretime geldi. Hizbullah içinde yeni bir çatışma başlatmak için örgüte yakınlığı ile bilinen Gıyasettin Bağlam`ın (Rahmetlinin soyadı Barlak`tır ama ilgili yazısında hep Bağlam olarak yazılmıştır.) öldürülmesini kararlaştırdık. Polisin getirdiği kadınla cinsel ilişkiye girdim. Aynı gün komiser Hakan, polis Ahmet ve itirafçı Nurettin beni cezaevinden çıkardı. Bana verilen tabanca ile eylem yerine gittim. Burada Gıyasettin Bağlam`a iki el ateş ettim. Nurettin dört el ateş edince adam öldü. Bizi bekleyen polis aracına binerek Tatvan ilçe çıkışında bekleyen komiser Hakan`a adamı vurduğumu anlattım. Sonra beni tekrar Bitlis Cezaevi`ne teslim ettiler.”   

Tabi derin yapıların bu eylemden beklentileri vardır. Bölgede fitnenin alevlenmesi ve yeni yeni çatışma alanlarının açılması gibi.

İsterseniz olayın geri kalanını ben özetleyeyim. Polis gerçek faillerin bulunmaması için cinayeti Ümit Işık diye birinin üzerine yıkar. Sözde bu şahıs olayı PKK adına yapmıştı. 19 yaşında cezaevine giren Işık`ın 11 yıl sonra masum olduğu, Hizbullah`ın sorgu kasetleri sayesinde anlaşılır. Çünkü bu kasetlerin birinde, Murat Kurtboğan suçunu itiraf eder. Böylece Ümit Işık 19 yaşında iken girdiği cezaevinden 30 yaşında çıkar. Ha bu arada bu kişinin sara hastası olduğunu da vurgulayalım.

Komiser Hakan, Polis Ahmet, İtirafçılar Murat ve Nurettin ve daha derinlerdeki kişilerce, çatışmaların alevlenmesi için kurulan kumpas sonucu katledilen Hizbullah mensubu Gıyaseddin Barlak... Böyle bir kumpası kuranlar başka başka kumpaslar kurmuş olamazlar mı? O zamanın derin devleti, JİTEM, Batı Çalışma Grubu, PKK, FETÖ, kan davalı aşiretler vb. bir sürü yapının kirlettiği bir ortamda, Hizbullah`ı günah keçisi ilan etmek, bizim mahallenin kalemşörlerine hiç yakışmıyor.

Taşgetiren`e şunu da hatırlatmak isterim ki, 28 Şubat sonrası süreçte bende gözaltına alındım ve hep dindar polislerce işkencelere maruz kaldım. Eğer şartlarını kabul etmezsem ve önüme sürülen ifade metinlerini imzalamazsam, beni çuvalın içinde ölü olan birinin katili olarak ilan edeceklerini söylüyorlardı. Muhtemelen FETÖ mensuplarınca yapılan bu işkence seansları sonucunda biriken mazlum ahlarının oluşturduğu ateştir şu an FETÖ`yü yakan.

Ahmet Taşgetiren`i de mazlumların ah oklarından ötürü uyarmak durumundayım. Çünkü yakıtının insanlar ve taşlar olduğu cehennemin harareti, bu gibilerin beraberlerinde bolca “Taş getirmelerinden” dolayıdır.

Yazar iki haftalık ara vermekle tepkilerden kaçmış olabilir ama “Korkudan gözlerin yuvalarından dışarıya fırlayacağı” hesap gününden kaçamayacaktır.