Seküler Kürd Yetiştirme Faaliyetleri
Seküler anlayışta Kürd tipi oluşturma faaliyetleri çok eskilere gitmekle birlikte, Şeyh Sait kıyamından sonra genç Cumhuriyetin ana hedeflerinden biri olmuştur. Çünkü Şeyh Sait kıyamı Cumhuriyeti kuranları epey bir korkutmuştu.
Bir şekilde yeni kurulan Cumhuriyet’e adapte olabilecek seküler Kürt gençlerinin yetiştirilmesi gerekiyordu. Çünkü Cumhuriyetin ana kuruluş felsefesi bu idi. Şeyh Said fikriyatı kendileri açısından çok tehlikeli olduğundan, İslamcı Kürdlerin önüne geçmenin yolu seküler Kürdlerin yetiştirilmesinden geçiyordu.
Onun için ilk etapta liseyi bitirme fırsatı yakalamış Kürd gençlerine göz dikildi. Bu anlamda özelikle İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde, Kürd kökenli yükseköğrenim gençliği hedef kitle olmuştu.
Bu sayede Kürtlerin önderliğini feodal kişilik veya dini şahsiyetler değil, sözüm ona bahsettiğimiz üniversite gençliği arasından çıkacak, yine sözüm ona aydınlar olacaktı.
Özelikle İstanbul Vezneciler’de açılan Dicle Öğrenci Yurdu, bu amaca matuf bir mektep görevi görüyordu. Yurdun yönetiminde Mustafa Remzi Bucak bulunuyordu. Ancak yurt işleri ile daha çok Musa Anter ilgileniyordu.
Dicle Öğrenci Yurdu, 2 Mart 1939’da Birinci Umum Müfettişliğinin öncülüğünde, Umum Müfettişinin onayıyla kurulmuş bir yurttu. Yani Dicle Öğrenci Yurdu, bizzat Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından kurulmuş ve giderleri karşılanmıştır.
Umum Genel Müfettişliği, yani devlet tarafından Sultan Aziz döneminde Hazine Nazırının köşkü yurt için tahsis edilmişti. Tarık Ziya Ekinci de anılarında, yurdun giderlerinin devlet tarafından karşılandığını ayrıca belirtir.
İş bu kadarla da kalmaz. Çünkü Kürdçü solun en önemli liderleri o zaman Devlet imkanlarıyla dönemin en iyi okullarında okurlar. Örneğin Tarık Ziya Ekinci bunlardan biridir ve devletin o zaman 150 doktor yetiştirme programı çerçevesinde devlet tarafından okutulmuştu.
Yine seküler solcu gençlerden biri olmaya aday Iğdırlı Yaşar Kaya, Ortaokulu Iğdır’da bitirmesine rağmen liseyi Kabataş Erkek Lisesi gibi Türkiye’nin sayılı okullarından birinde okudu. Şefiq Peşeng’in Avesta yayınlarından çıkan “Yaşar Kaya’nın Hatıraları” isimli eserde belirttiğine göre Yaşar Kaya, kayıt süresi bittiği halde bu önemli liseye kaydedilmişti.
Daha sonraki süreçte üstlendiği görevler açısından da Yaşar Kaya dikkatleri üzerinde topladı. Kendisi 1991’de kurulan Kürt Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer aldı. Kürt Kültür Vakfı’nın da kurucu üyesi de oldu. Daha sonra yayın hayatına başlayan Özgür Gündem Gazetesi’nin İmtiyaz sahibi oldu. Ardından Demokrasi Partisi’nin (DEP) kurucu genel başkanı, ardından 1993’te yapılan kongresinde partinin tekrar genel başkanlığına seçildi.
Bütün bunlar Dicle Öğrenci Yurdu ve çeşitli platformlarda, seküler Kürd gençleri yetiştirme projesi çerçevesinde, devletin tam destek sağladığını göstermektedir. Yani Kürd meselesi dinsel bir ivme yerine, seküler bir yapı kazanmalıydı. Bunu da o zamanki devlet idarecileri, büyükşehirlere okumaya gelen Kürd gençlerinden devşirerek gerçekleştiriyordu.
Zaten Kürd solu Türk solunun içinden çıkmadır. Kısacası rejimin oluşturduğu uygun zemin üzerinde, Kürdlerin İslami hassasiyetlerini kaybetmesine yönelik çalışmalar, yine Kürtlerin solculaştırılması ile paralel olarak yürütülüyordu.
Günümüz seküler Kürdlerin oluşumu, uzun soluklu devlet aklının devreye girmesi ile gerçekleştirilmiştir vesselam.