HÜDA PAR’ın ağır yükü
Başta İstanbul olmak üzere birçok büyükşehir veya diğer belediyelerin CHP’nin eline geçmesi, bu parti yetkililerinin gerçek niyetlerini açığa vurmalarını beraberinde getirdi. Örneğin; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli, başörtülü İSMEK çalışanlarına; "Kaçınız bekârsınız, bir el kaldırın bakalım. Bu ne böyle, hepsi bekâr neredeyse. Bunları akşam itfaiyecilerle buluştursanız müdür bey. Bir gece organize edin hemen, eşleşsinler. En şanslı müdür bu müdür, bu kadar kadınla çalışıyor... Size araç da vermemişler. Bu sıcakta başınız da kapalı, ne yapıyorsunuz, terliyorsunuzdur ve kokuyorsunuzdur...” şeklinde hakaret etmişti.
Şu söyleme bakar mısınız Allah aşkına. Ne kadar da kaba ve saygısız. Sonraki süreçte söz konusu parti belediyelerinin uygulama ve açıklamaları üst üste gelmeye devam etti. Örneğin belediyelerin bazı derneklere yaptıkları eğitim yardımları kesilmiş, bazı etkinlikler iptal edilmişti.
CHP’liler işi parti eleştirisinden kurum eleştirisine kadar ilerletmişti. Örneğin Diyanet İşleri Başkanı’nın okuduğu bir hutbeye “Saçmalık” diyebilecek kadar pervasız davranabiliyorlardı. Ne demişti CHP Sözcüsü Deniz Yücel, hep birlikte hatırlayalım: “Bir Diyanet İşleri Başkanı var ki akıllara zarar! Adam kendini resmen Şeyhü’l-İslam sanıyor. Cuma hutbesinde, ‘Kadınların yüz, el ve ayakları hariç örtünmesi gerektiğini, kadınların gençlerin erken yaşta evlenmesi gerektiğine’ dair bir şeyler saçmalamış.”
CHP; Saadet, Gelecek ve DEVA partileri ile birlikte seçime girip Cumhur İttifakı’ndan aldıkları belediyelerin yetkilileri veya kazandıkları milletvekillikleri aracılığı ile bu tür açıklamaları yaparken, bu ortaklarını hiç hesaba katmaz mı?
Örneğin Büyük Selçuklu Veziri Nizamü’l-Mülk’ün kurduğu Nizamiye Medreselerinin bakiyesi olan medreselerimize gerici derken hiç ahlak, etik her ne derseniz deyin, bunları düşünmez mi? Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı’da yüzlerce yıllık geçmişi olan medreseler hakkında aynı sözcü; “Medrese eğitimi gericiliktir.” demişti. Gerçi HÜDA PAR Milletvekili Faruk Dinç, Deniz Yücel’e ağzının payını vermiş ama benim derdim başka.
Dediğimiz gibi CHP yöneticileri gayet pervasız ve saygısızca İslam’ın kutsalları hakkında argo kelimeler kullanabilmektedirler. Hani biz CHP olarak; Saadet, Gelecek ve DEVA partileri ile ittifak yaptık, bunun hatırına dilimizi sivri tutmayalım, şöyle eleştirilerimizi daha nazik bir dille yapalım gibi bir endişeleri de yok.
“CHP bildiğimiz CHP” gibi sözler söylediğinizi duyar gibi oluyorum ama ya ismi geçen Millet İttifakının mensubu partiler neden güçlü bir şekilde tepki koymuyorlar? İslam ve onun yüzyıllar içerisinde şekillenen ve dahi ortaya bir medeniyet çıkaran kurumları bu kadar ucuz mu?
Konu ile ilgili Allah, yüce kelamında İsrailoğulları aracılığı ile bizlere; “Elinizde bulunan Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğim Kur'an'a inanın ve onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimi az bir pahaya satmayın; yalnızca benden korkun!” (Bakara:41) diyerek, bu dinin kutsallarını az bir paha ile satmayın diye uyarmıyor mu?
Diyanet hutbesi Kur’an’a dayanarak kaleme alınmıştı. Dolayısıyla bu “Saçmalık” lafı dolaysız olarak Kur’an’a yapılmıştır. Medreseler İslam’ın en temel kurumlarıdır. Gerici lafı dolaysız olarak İslam’a edilmiştir. Yani bu tür hakaretlerin AK Parti veya Diyanet kurumuna değil bizatihi İslam’a yapıldığı ortadadır.
Bahsettiğimiz İslami kurumların, Temel Karamollaoğlu’nun literatüründeki karşılığı nedir acaba? Ya da Ahmet Davutoğlu’nun stratejik derinliğinin kıyısında köşesinde İslam’a saçma veya gerici diye sataşanlarla ilgili bir tepkisel söz yok mudur? Ya da Ali Babacan ekonomik övünmelerini bir kenara bırakıp bu tür konulara da bakması icap etmiyor mu?
Bu yük sadece HÜDA PAR’a mı kaldı?