• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

19 Ağustos “Dünya İnsani Yardım Günü” imiş. Güzel bir şey. İtiraz edilmemesi gerekir böyle günlerin ilanına. Ama Batılılar tarafından bu tür günlerin ilan edilmesi çok eğreti duruyor. Yakışmıyor bence. Çünkü Dünya’daki sorunların başlıca kaynağı Batı ve uygulamalarıdır.

Haritalardaki sorunlara bir bakın, çoğunluğunun Batılı ülkeler tarafından oluşturulduğunu göreceksiniz. Bir taraftan sorunları çıkartır, sonra askeri güçleri ile sorunlu coğrafyaya müdahale eder, binlerce insan öldürür, geride bıraktıkları aç ve sefalet içindeki insanlara bu defa insani diye yardım götürürler. İnsanın sorası geliyor: Ne dünya imiş ama?

Bizdeki yardım geleneği İslami Sivil Toplum Kuruluşları şeklinde kurumsallaşmıştır. Tarihi zemini Hılfu’l-Fudul’a kadar gider. Yalnız günümüz yardım kuruluşları ile Hılfu’l-Fudul arasında
önemli bir fark vardır. Hılfu’l-Fudul, mazlumdan yana olup yapılan haksızlığı anında gidermeye yönelikti. Toplumda haksızlığa uğrayan kim varsa ona yardıma koşardı.

Alacağını alamayana yardıma gider, elinden kızı alınan babanın imdadına yetişirdi. Hatta vahiyden sonra dahi Peygamber’in övdüğü ve “Günümüzde de olsa yine katılırdım” dediği bir topluluktu Hılfu’l-Fudul. Oysa günümüz yardım kuruluşları iş olup bittikten sonra yardıma koşarlar.

Yani katliam olup biter, geride kalanlara yardım yetiştirirler. Anlamlı olmakla birlikte Hılfu’l-Fudul gibi anında müdahale etmedikleri için eksik bir hizmet sunmuş olmaktadırlar. Aslında işin bir başka boyutu var. O da Batılıların işledikleri zulümlerin gönüllerde açtıkları yaraları bu şekilde sarmaya çalışıyor olmalarıdır. İşlenen cinayetler bir şekilde sorgulanıyor, vicdanlarda mahkûm ediliyor. Bu arada devreye giren Batılı yardım kuruluşları bu cinayetleri perdeliyor.

Malum Avrupalı medeni insan sadece ve sadece kendi çıkarlarını gözetir. Bütün davranışlarını belirleyen unsur çıkarlarıdır. Bu durumu “Prens” adlı kitabıyla resmileştiren Makyavel (Niccolò Machiavelli)’dir.

Batılı devlet adamlarının esas idolü Makyavel’dir. Onlar için söz, namus, ar, şeref, haysiyet gibi kavramlar çıkarlarından sonra gelir. Çıkarları için bütün bunları bir çırpıda feda edebilirler.
Bu şekilde çıkarcılığı merkeze alanların karşılığı olmadan yardım etmeleri düşünülemez.

Öldürdükleri insanlardan arta kalanlarına yiyecek götürerek işledikleri cinayetleri örtbas etmeye çalışanların, yardım adı altında iş görmeye hakları olmaması lazım. Kanaatimce Müslüman halklar katledilen insanlık için kurtarma ekipleri oluşturmalıdır. Hatta bunu Müslümanlarla sınırlandırmamak gerekiyor. Bağlantısız, vicdan sahibi tüm insanlığın katledilen hemcinsleri için harekete geçmeleri gerekiyor.

Gazze’de bunca katliamı gerçekleştiren katillere herhangi bir müdahalede bulunulmamasının bir açıklaması olamaz. Dünyayı idare edenlerin müesses kurumlarının bir türlü harekete geçmemesinin tek nedeni bu çıkarcı yaklaşımlarıdır. Ya da ölenler Müslüman olunca bahsettiğimiz kurumlar harekete geçmiyor.

Bilmiyorum ki başka nasıl izah edilir? Bunca kadın, kız, çocuk, bebek, yaşlının parçalanmış cesetlerinin yanmış enkazlardan toplanması vicdanları harekete geçiremiyorsa, insanlık namına pek çok haslet kaybedilmiş demektir.

İçinde en ufak bir kırıntı dahi olsa vicdan taşıyanların kayıtsız kalmaması gereken bir durumdur yaşadığımız. İnsani yardım kılığı ile gelen Batılıların devletleri bizatihi
bu katliamdan sorumludurlar. Demem o ki ülkelerine yönelik oluşan nefretin tabakasını inceltmeye yönelik bu yardımlar çok da insani değildir.

Ne garip bir dünyadır içinde yaşadığımız. Katleden onlar, insani diyerek yardım adı altında gelenler yine onlar. Bir de bir gün tahsis ederler. Adına da Dünya İnsani Yardım Günü derler. İlk etapta orduları gelir katleder insanları. Sonra insani yardım gibi süslü kelimeler ile yardım etme görüntüleri verirler.

Ne dünya imiş ama?