• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İslam iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Aslına uygun yo­rumlandığında adalete vesile olabileceği gibi yanlış bir yorum­lama ile zulme dahi alet edile­biliyor. Nitekim bugün küresel güçler, İslam dininden istifade ile emperyalist düşüncelerini, özellikle İslam topraklarında uy­gulamaktadırlar.

Geçmişte veya günümüzde insanlığın başına bela olmuş ti­ranların, diktatörlerin yanlarında sürekli din adamlarının bulun­ması bahsettiğimiz düşünceden kaynaklanmaktadır. ABD’nin politikalarını bir muhtar edasıyla uygulayan Suud Kral veya prens­lerinin yanında Kâbe imamları bulunmaktadır. Daha müşahhas bir ifade ile merhum Mursi’ye darbe yapan Sisi’nin yanında Ezher Şeyhleri bulunduğunu belirtirsek ne demek istediğimiz açıkça anlaşılır.

Bahsettiğimiz durum Ame­rikancı İslam kavramıyla ifade edilmektedir. Bunu küresel düzey dışında daha küçük ölçekli yerler için dahi görebiliyoruz. Bir aşiret reisinin yanında birkaç şeyh veya imam bulunabilmektedir. Bir köy ağasının yanında da din etiketli kişiler vardır.

Bütün bunların bir tek ama­cı bulunmaktadır: Yaptıkları iş ve işlemlere manevi bir boyut kazandırmak, inandırıcılığı art­tırmak ve inançlı saf insanları kandırmak. Merhum Ali Şeriatî bahsettiğimiz hususu “Dine Karşı Din” ismiyle kitaplaştırmıştır.

Son günlerde Soner Yalçın İslam’ın devrimci yönlerini dile getirerek, solcuların din karşıtı olmaması gerektiğini savunan yazılar yazıyor. İslami argümanlar ile süslediği yazıları, önemli bazı tespitlerle neticeleniyor. Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinden bazı alıntılar yapalım:

“Tarih sahnesine devrim­ci kimliğiyle çıkan dinin/Hz. Muhammet’in muhalif yönü unutturuldu. Oysa ne dedi sa­habe Ebuzer Gıffari, “Evinde yiyeceği olmayıp da kılıcını alıp sokağa fırlamayana şaşarım!”

“Bizim solun da “din hakkında bildiği tek şeyin dine karşı ol­maktan ibaret” hali aşılması gere­ken zaaftır.”

“Doğuşu itibariyle devrimci/protest olan din, kurulu düzen­lerin güvenlik aygıtına indirgen­di! Allah ile uyanan bir dünya, Allah ile uyuyan bir dünya hali­ne getirildi.”

Ayrıca 8 Mayıs 2024 tarihli “Yüzleşme” başlıklı yazısında Kur’anî bazı kavramları ele ala­rak, İslam’ın özünde antiemper­yalist bir anlayışa sahip olduğu­nu beyan etmektedir. Örneğin “Mele, müstekbir, mustaz’af, infâk, yetim, mahrum, miskin” gibi kavramlar üzerinden söylem­lerini desteklemeye çalışmaktadır.

Peşinen söyleyelim ki; İslam müstakil bir dindir. Özünde antieperyalist bir tutum vardır. Zulme karşıdır. Zaten bu yüz­den Mekke toplumunun maz­lumları hemen bu dinin etrafın­da kümelenmişlerdir.

Doğrudur, yeryüzünü zul­me boğan birçok zalim, İslam dininden istifade etmeye ça­lışmış, yaptıklarına manevi bir kılıf uydurmak için uğraş vermişlerdir. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi Fransa Laikliği olduğu halde, Diyanet İşleri Reisliği gibi bir kuruma ihtiyaç duymuş ve Diya­net Reisi Batıcı, Laik Türkiye’nin uygulamaları için bir teker vazife­si görmüştü bir zamanlar.

Fakat Soner Yalçın’ın söyle­diklerinden, İslam’ın sağ yo­rumunun sol yorum olarak ele alınması şeklinde anlaşılıyor. Yani kapitalizmin gerçekleşmesi için belirli bir dozda gerekli olduğu düşünülen İslam dini, bu kez sol düşüncenin yanında bir aparat olarak düşünülüyorsa, hiç de etik olmayan bir durum ile karşı kar­şıya kaldığımızı belirtebiliriz.

Onun için İslam’ı hiçbir “izm”in ek takısı olmadan, müs­takil bir din olarak anlamamız gerekiyor.