İslam’ın Sağ ve Sol Yorumu
İslam iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Aslına uygun yorumlandığında adalete vesile olabileceği gibi yanlış bir yorumlama ile zulme dahi alet edilebiliyor. Nitekim bugün küresel güçler, İslam dininden istifade ile emperyalist düşüncelerini, özellikle İslam topraklarında uygulamaktadırlar.
Geçmişte veya günümüzde insanlığın başına bela olmuş tiranların, diktatörlerin yanlarında sürekli din adamlarının bulunması bahsettiğimiz düşünceden kaynaklanmaktadır. ABD’nin politikalarını bir muhtar edasıyla uygulayan Suud Kral veya prenslerinin yanında Kâbe imamları bulunmaktadır. Daha müşahhas bir ifade ile merhum Mursi’ye darbe yapan Sisi’nin yanında Ezher Şeyhleri bulunduğunu belirtirsek ne demek istediğimiz açıkça anlaşılır.
Bahsettiğimiz durum Amerikancı İslam kavramıyla ifade edilmektedir. Bunu küresel düzey dışında daha küçük ölçekli yerler için dahi görebiliyoruz. Bir aşiret reisinin yanında birkaç şeyh veya imam bulunabilmektedir. Bir köy ağasının yanında da din etiketli kişiler vardır.
Bütün bunların bir tek amacı bulunmaktadır: Yaptıkları iş ve işlemlere manevi bir boyut kazandırmak, inandırıcılığı arttırmak ve inançlı saf insanları kandırmak. Merhum Ali Şeriatî bahsettiğimiz hususu “Dine Karşı Din” ismiyle kitaplaştırmıştır.
Son günlerde Soner Yalçın İslam’ın devrimci yönlerini dile getirerek, solcuların din karşıtı olmaması gerektiğini savunan yazılar yazıyor. İslami argümanlar ile süslediği yazıları, önemli bazı tespitlerle neticeleniyor. Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinden bazı alıntılar yapalım:
“Tarih sahnesine devrimci kimliğiyle çıkan dinin/Hz. Muhammet’in muhalif yönü unutturuldu. Oysa ne dedi sahabe Ebuzer Gıffari, “Evinde yiyeceği olmayıp da kılıcını alıp sokağa fırlamayana şaşarım!”
“Bizim solun da “din hakkında bildiği tek şeyin dine karşı olmaktan ibaret” hali aşılması gereken zaaftır.”
“Doğuşu itibariyle devrimci/protest olan din, kurulu düzenlerin güvenlik aygıtına indirgendi! Allah ile uyanan bir dünya, Allah ile uyuyan bir dünya haline getirildi.”
Ayrıca 8 Mayıs 2024 tarihli “Yüzleşme” başlıklı yazısında Kur’anî bazı kavramları ele alarak, İslam’ın özünde antiemperyalist bir anlayışa sahip olduğunu beyan etmektedir. Örneğin “Mele, müstekbir, mustaz’af, infâk, yetim, mahrum, miskin” gibi kavramlar üzerinden söylemlerini desteklemeye çalışmaktadır.
Peşinen söyleyelim ki; İslam müstakil bir dindir. Özünde antieperyalist bir tutum vardır. Zulme karşıdır. Zaten bu yüzden Mekke toplumunun mazlumları hemen bu dinin etrafında kümelenmişlerdir.
Doğrudur, yeryüzünü zulme boğan birçok zalim, İslam dininden istifade etmeye çalışmış, yaptıklarına manevi bir kılıf uydurmak için uğraş vermişlerdir. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi Fransa Laikliği olduğu halde, Diyanet İşleri Reisliği gibi bir kuruma ihtiyaç duymuş ve Diyanet Reisi Batıcı, Laik Türkiye’nin uygulamaları için bir teker vazifesi görmüştü bir zamanlar.
Fakat Soner Yalçın’ın söylediklerinden, İslam’ın sağ yorumunun sol yorum olarak ele alınması şeklinde anlaşılıyor. Yani kapitalizmin gerçekleşmesi için belirli bir dozda gerekli olduğu düşünülen İslam dini, bu kez sol düşüncenin yanında bir aparat olarak düşünülüyorsa, hiç de etik olmayan bir durum ile karşı karşıya kaldığımızı belirtebiliriz.
Onun için İslam’ı hiçbir “izm”in ek takısı olmadan, müstakil bir din olarak anlamamız gerekiyor.