• DOLAR 34.662
  • EURO 36.375
  • ALTIN 2933.154
  • ...

Diyarbakır Ulu Camisinin avlusundaydı genellikle. Aslında camiyi tanıtmakla başlamıştı hitaplarına. Sonra işi ilerletti. Kitaplar okudu. Okuduklarını kendince yorumladı. Böylece gelen ziyaretçi veya turistlere bildiği kadarıyla İslam’ı anlatmaya çalıştı.

Sonra ne olduysa Diyarbakır’dan İstanbul’a gitti. Orada bir çay ocağı işletiyordu. Bu çay ocağında katilin biri, Diyarbakırlı Ramazan’a bıçakla saldırdı. Ramazan o ara namaz kılıyordu. Aldığı darbeler sonucu ruhunu Rabbine teslim etti.

Kimisi ona deli dedi, kimisi veli. Ne olduğu veya olmadığı bizi çok ilgilendirmiyor. Ama eleştirileri üzerinden bir kesimin kendisini sevmediği anlaşılıyor. Bu sevmeyen kesim çeşitli vasıtalar kullanarak ona karşı eleştirilerini bir bir sıraladı. Tabi bıçaklı saldırı sonucu katledilme olayı olunca, azmettirici olarak bakışlar bu kesimin üzerine yöneldi.

Türkiye, daha önce böyle bir psikopat saldırıya Adana’da şahitlik etmişti. Adana’da İslami hizmetlerde koşuşturan Sacit Pişgin, aynı Ramazan Pişkin gibi namaz kılarken bıçaklı saldırıya uğramış ve şehadet mertebesine ulaşmıştı.

Olayları kıyaslamak için anlatmadım Sacit’in şehadetini. Ancak namazda iken bıçaklı saldırılar onunla başlamıştı. Bu tür kalleşçe saldırılar devam eder mi bilmiyorum. Ama ibadet esnasında iken adam öldürme çok kalleşçe bir yöntemdir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi kimi tarikat çevreleri Diyarbakırlı Ramazan’dan hoşnut değillerdi. Bunu açık açık dile getiriyorlardı. Bu onların suçlanmasını elbette ki gerektirmiyor. Çünkü toplumda birçok kişi bir diğerinin fikrini beğenmiyor olabilir. Bu insan olmamızın bir gereğidir ve bundan daha doğal bir şey olamaz.

Ancak seküler kesim mal bulmuş mağribi gibi olayın üstüne balıklama atlamış görünüyor. Cemaatleri dövmenin, Müslümanları kötülemenin bir aparatı olarak bu olayı kullanıyorlar. Sevmedikleri, hoşlanmadıkları, söylemlerinden rahatsız oldukları Ramazan’ı sahipleniyorlar.

Görüldüğü kadarıyla laik-seküler kesim topluca harekete geçmiş. Ramazan’ın ölüsü üzerinden camiaları suçluyorlar. Ellerinde eleştiri videolarından başka bir delilleri yok. Sakallı, sarıklı birilerinin Ramazan’ı eleştirmeleri üzerinden işi genelleştirmeye çalışıyorlar.

Toptan ret veya toptan kabul edenlerin tavırlarına benzer tavırlarla tarikatları hedeflerine almış durumdalar. Buradan hareketle nereye varmak istediklerini herkes biliyor. Tümevarım yöntemi kullanarak İslam’ın etrafında şüpheler uyandırmaya çalışıyorlar.

Aslında her zaman benzer yöntemlerle karşılaşıyoruz. Birilerinin yaptıklarını bahane ederek herkesi kapsayacak tarzda söylemler geliştiriliyor. Üstelik halihazırdaki olayda yapılan, sadece fikirlerin reddiyesinden ibarettir. Buradan hareketle birilerini katil veya azmettirici diye ilan etmek büyük bir vebaldir.

Ben şahsen ihtimal vermem ama velev ki iddia edildiği gibi bir vaka olmuş olsun. Bu durum herkesi töhmet altında bırakacak tarzda açıklamalara sebebiyet vermemelidir. Ama niyet üzüm yemek değil de bağcı dövmek olunca, algı oluşturmaya yönelik açıklamalar peş peşe geliyor.

Bir kişiden hareketle bir tarikatı veya camiayı suçlamanın hukukiliği; “Şahsın idamına, şahitlerin sonradan dinlenmesine” şeklindeki cümlenin hukukiliği kadardır.

Gariptir ama hukuk kelimesini ağzından düşürmeyenlerdir bunca hukuksuzluğu işleyenler.