TARİH, HAKİKAT VE ŞEYH SAİD
Binbaşı Kasım anlatıyor. Hani şu meşhur Kasım. Varto’nun Kulan köyünden olan. Şeyh Said’in bacanağı. Albay Halit’in eniştesi. Hani Cibranlı Halit Bey diye bilinen kişi. Kendisini aklamak için Cibranlı Halit’in mektuplarını rejime veren binbaşı. Soyadı Kanunu’ndan sonra Ataç soy ismini alan. Uzun boylu ama boyu posu ile uyuşuk olmayan tipik hain suratlı. Hain olmadığını ispatlamak için Şeyh Said’in ayaklarını öpmeye çalışan.
Şeyh Said’in yakalanmasında etkin rol oynayan kişi idi adı geçen Binbaşı Kasım. Muş civarında Abdurrahman Paşa Köprüsünde, bacanağı Şeyh Said’e silah doğrultarak rejime teslim eden şahıstı.
İşte bu Binbaşı anlatıyor: “Şeyh Said öyle cesur bir adamdı ki ne korktu ne de kimseyi ele verdi. Yalan da söylemedi. Hiçbir şeyi inkâr etmedi. Hatta mahkeme reisi sordu: “Neden isyan ettin?” diye. “Ben dinî vecibemi yerine getirdim.” diye cevap verdi. “Senden başka Müslüman yok muydu?” diye soru soran Mahkeme Başkanına, Şeyh Said beklemeden; “Herkesin göreviydi.” diye yanıtladı.
Her şey öyle ayan beyan ortada ki isyanın amacını belirlemek için bu satırları karalamaya değiyor mu bilmiyorum? Ama biz yine de yazalım. Hani güneş ışığına alerjisi olanlar için bir şeyler karalamak gerekiyor.
Şeyh Said’in bölge aşiretlerine yazdığı mektuplarda bu husus ile ilgili önemli bilgiler mevcuttur. Örneğin Millî Aşiretine yazılan mektupta kıyamın gerekçesi maddeler halinde sıralanmıştır. “Mevcut hükümet İslami hilafeti kaldırmıştır. Saltanat ailesini kadim yerinden sürgün edip mülk ve arazilerini ve bazı mallarını müsadere yoluyla almıştır. Şeyhu’l-İslamlık müessesi kaldırılmıştır. İlim medreseleri kapatılmıştır. Vakıf müesseselerinin emlak ve mal varlıkları, Küfür yuvası olan Maarif Nezareti'ne devredilmiştir. Kadınların tesettürü kaldırılmıştır. Zina mubah hale getirilmiştir. Alkollü içecekler serbest edilmiştir. Kadınların yabancı erkeklerle dans etmelerine müsaade edilmiştir. Bunlar için özel ve geniş mekânlar; dans salonu, tiyatrohane, sinemahane, barhane ve umumhane gibi yerler yapılmıştır. Allah'ın ve peygamberimizin dini olan İslam dinimizle alay edilmektedir. Şer'i hükümler ve isimleri tahkir edilmiştir. İslami simgeler değiştirilip İslam'ın esasları yerinden oynatılmıştır. Sonuç olarak dine ve dindarlara karşı savaş ilan edilmiştir.”
Millî aşireti gibi Hormek aşiretine de bir mektup yazılmış, aynı maddeler bu mektupta da sıralanmıştır. Zaten mahkeme kayıtlarında da bu gerekçeler aynen sıralanmış ve kıyamın nedeni apaçık ortaya konmuştur.
Fransız yazar Paul Gentizon olayı şu şekilde özetler: “İmparatorluğun yerini bir cumhuriyet aldı. Bir Sultan kaçtı. Bir Halife sürgün edildi. Büyük bir Şef (Mustafa Kemal) dünyanın dikkatini çekti. Onun buyruklarıyla Müslüman bir halk yeni bir plana göre şekil aldı. O, bu halkı eski Asya geleneklerine bağlayan bağları kopardı. Geçmişi sildi, süpürdü. İslam dinine kendi esprisi içinde bir yön verdi. Çok kadınla evliliği önledi. Cinsiyet ayırımını yıktı. Şeriat hukukunu kaldırdı. Avrupa’nın kanunlarını kabul etti. Kıyafeti değiştirdi. Hatta başka bir alfabe oluşturdu. 1500 yıllık din boyunduruğundan kurtuldu. Hıristiyan Avrupa’nın çok kan dökerek sağladığı bu sonuç, Türkiye’de bu suretle kestirme yoldan (6 yıl içinde) elde edildi. Reform halkın bir kısmını hoşnut etmedi. Hatta o kadar ki Doğu illerinde, iç isyana kadar vardı...” (Cihat KAR, “80. Yılında Şeyh Said Ayaklanması ve Gerçekler-1 adlı makalesinden-Paul Gentizon, Moustapha Kemal ou l’Orient en Marche, Paris 1929; Türkçesi: Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu, (Çev. Fethi Ülkü), T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983, s.9, 109, 179, 255.)
Gentizon yukarıda sıraladığımız ve kıyama neden olan maddelerin hemen hepsini sıralamış aslında. Dürüst olalım. Şeyh Said kıyamı ile ilgili olarak; iç ve dış basındaki haberler, şahsi mektupları, İstiklal Mahkemesi zabıtları, kıyamın başladığı günkü düğünde yaptığı konuşması, bütün bunlarda görülen esas düşünce, Şeyh’in İslami endişeleridir.
Bu gaye etrafında şüpheler uyandırıp, kıyamı İngilizler ile ilintilemek, hakikate ve dahi tarihe ihanettir. Hakikat bir süre örtünebilir ama sonraki süreçte açığa çıkar. Tarih ise affetmez.