• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

 Aslında “Nas” şeklinde de yazılır. Kelimenin ortasındaki “a” harfinin şapkalı kullanılması halinde, insan anlamına geleceği için, nass şeklinde yazmayı tercih ettim.

Nass kelimesi; Türk Dil Kurumuna göre açıklık, açık ve kesin yargı anlamına gelir. İslami terminolojide ise Allah veya Peygamberin bir konu hakkında hükmünün olmasıdır. Yani ayet ve hadis ile açıklığa kavuşan meseleler için bu terim kullanılır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı; “Bu konuda nass ortada, nass ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor. Olaya buradan bakacağız ve ona göre de adımımızı atacağız" şeklindeki açıklamasından sonra bu kelime epey bir araştırılmıştı. Öyle ki “Nâs” suresine bile müracaat edenler vardı.

Oysa Cumhurbaşkanı’nın kastettiği; faizin haramlığı hususunda hem ayet hem de hadiste kesin hükümlerin olduğu idi. Allah (c.c), son Peygamberi Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile tüm insanlığa; Ali İmran-130; Bakara-275, 276, 278, 279;  Rum-39 ve Nisa-160, 161 ayetleri ile faizin yasak edildiğini bildirmiş durumdadır.

Aslında sadece İslam’da değil, Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerinde de faiz haramdır. Ancak Yahudiler her zamanki gibi pratik ticari zekâlarını çalıştırıp, faizi kendi aralarında haram ama başka din mensuplarına karşı ise helal saymışlardır. Yani birbirlerine borç verirken faiz haram, diğer din mensuplarına verdiklerinde ise helal olmuş oluyor.  

Zaten Tevrat’a insan sözünün karıştığı buradan da anlaşılabilmektedir. Yoksa Yahudilerin kendi aralarında haram olan, neden başka insanlara karşı kullanıldığında helal olsun ki? Allah bu şekilde adil olmayan, bir kavmi gözetici ayetler indirmeyeceğine göre, Yahudi tacirler Hıristiyan’lara borç verirken faiz almak için bu tahrifatı din adamlarına yaptırmışlardır.

Zaten sonradan başlarına gelen birçok musibetin sebebi de, kendilerini bu şekilde ayrıcalıklı hale getirmeleri olmuştur. Nitekim Yahudi tacirler İngiltere’de sefere çıkmak isteyenlere borç para verirken, faizi arttırdıkça arttırmışlar. Neticede Yahudiler hem İsa’nın düşmanı hem de tüccar sıfatı ile İngiltere gibi bir yerde alacaklı olarak halkta büyük bir kin oluşturmuşlar. Bunun sonucunda 1290 tarihinde İngiltere’den sınır dışı edilmişler.

Yahudilerden bu şekilde hileler öğrenen Hıristiyanlar da aynı yöntem ile faizin önünden ve arkasından dolanıp, İncil’in emrettiğinin tersine işlere bulaştılar ve faizi meşrulaştırdılar. Nitekim birbirlerine borç verdiklerinde, iade için tek bir gün şartını koydular. O günün ardından geçen her gün için cezai ödeme diyerek, faiz yasağını deldiler.

“Adamın canı eşek eti çekmiş, bakın kulakları tavşanın kulağına benziyor demiş.” Kürtçe’den mealen verdiğimiz bu atasözü, yiyeceği haramı helale benzetenler için söylenmiş. Nitekim faizin etrafından dolanarak haram işleyenlerimiz epey fazladır. Cumhuriyet tarihi boyunca faize alıştırılan insanımızda bu durum kronik hale geldi. Nema, riba, kredi, kur koruma vb. isimler kullanarak, faiz günlük ekonominin meşru evladı haline getirildi.

Öyle ki kumar veya içkiye, haramlığı nedeniyle bulaşmayan, beş vakit namazını camide kılmaya çalışan Müslümanlar dahi faize bulaştı. Cumhurbaşkanı “Bu hususta nass var” diyerek, bahsettiğimiz kronik hastalığa bir neşter vurmak istedi ama sanırım geri adım atmak durumunda kaldı. Mehmet Şimşek’in rasyonel ekonomiden kastettiği herhalde bu geri adımdır.

İşin tuhaf tarafı, Cumhurbaşkanı’nın bu denemesinin başarısızlığını dillerine dolayan muhalif İslamcıların, içten içe duydukları sevinçtir. Oysa faiz hem Cumhurbaşkanı’nın hem de bu muhalif İslamcıların ortak düşmanı olmalıdır. Çünkü Kur’an faizi, Allah ve Peygamber ile savaşa benzetmiştir.

İslam’da dahi birdenbire faiz yasaklanmamış, aynı içki serüvenine benzer şekilde, Allah tarafından tedrici olarak indirilen ayetler ışığında, aşama aşama haram edilmiştir. Tedrici veya ani, her nasıl olacaksa bu faiz illeti, Müslümanların gündeminden çıkarılmalıdır.

Cumhurbaşkanı “Nass” diyerek bir deneme yaptı. Mehmet Şimşek rasyonaliteye dönmek diyerek bu denemenin başarısız olduğunu ima etse de Allah ve Resulü ile savaş göze alınmayacak kadar tehlikelidir ve ikinci bir deneme daha yapılmalıdır.