• DOLAR 34.388
  • EURO 36.852
  • ALTIN 2968.442
  • ...

Türkiye’de yeni bir dönem başladı. TBMM’deki sandalye dağılımı önemli ölçüde değişti. İki bakan hariç, Bakanlar Kurulu’nun üyeleri yenilendi. AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” dediği, 2023-2123 dönemi resmen başladı.

 

            Bakanlar Kurulu açıklandıktan sonra TV’ler, köşe yazarları, analistler vb. herkes, bakanlar hakkında bir değerlendirme furyası başlattı. Hakan Fidan’ın nasıl bir sese sahip olduğundan bile bahsedildi.  

 

            Kanaatimce esas meselemiz farklı olmalıydı.

 

            Cumhuriyetin kuruluşu esas alındığında, yeni bir yüz yıla başladığımız doğru. Esasen zaman belirleyici bazı tarihsel olaylar vardır. İyi ama tarihimiz bu kadar kısa değil. Ondan önce Osmanlı, Selçuklu, Eyyubî, Abbasi, Emevi, Halifeler ve Hz. Peygamber (sav)’in dönemi var.

 

            Onun için yeni bir dönem dendiği zaman; sadece geçen yüzyılın değil, bütün medeniyetimizin göz önünde bulundurularak, maddi ve manevi gelişmişlikle yeni bir çağın başlangıcını anlamak gerekiyor.

 

            Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor. Küreselleşme denilen olgu kontrolsüz bir şekilde yol alıyor. Küresel değerler, yerel kültür ve evrensel medeniyet unsurlarımızı süpürerek giderse, bu süreç benliğimizden çok şey götürür.

 

            Global bir dünyada, batılı değerlerin hâkim olma tehlikesinin olduğu şu zamanda, esas meselenin, kültür ve medeniyetimizi ilk önce korumak, sonra da zaman ve zemine hâkim kılmak olmalı değil midir?

 

            Ya da teknolojinin sınırları zorladığı günümüzde, “İkra” diye başlayan Kur’an’ı, zaman ve zeminin belleğine işlemek, esas mesele olarak gündemimizi işgal etmelidir. Kanaatimce Bakanlar Kurulu’nun da bu anlamda bir gündemi olmalıdır.

 

            Netice itibariyle fiziki bir işgal olmazsa bile doğaçlama bir şekilde, teknolojinin de yardımı ile Batılı yaşam tarzı hızla yayılmaktadır. Batı memleketlerindeki refah seviyesi Müslüman toplulukların dikkatinden kaçmamakta ve buralar gençlerimiz için cazibe merkezleri haline gelmiş durumdadırlar.

 

            Önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde yapay zekâ ile çalışan robotlar hayatımızda yerlerini alacaklardır. Belki de önümüzdeki elli yılda, sokaklarımızdaki robot sayısı insan sayısını geçecek. Bahsettiğim zamanda fırın diye bir yer kalırsa, ekmeği robotlara aldıracağız herhalde. Belki de yapay zekâ insan zekâsı ile birleşecek ve bu sayede muazzam değişiklikler olacak.

 

            İşte önemli olan, sorumluluk sahibi olan herkesin böyle bir zamana hazırlıklı olmasıdır. Öz benliğimizi nasıl koruyabiliriz, kültürel değerlerimizi hangi hallerde yarına aktarabiliriz, teknolojiyi medeniyetimize nasıl uyarlayabiliriz gibi sorulara cevap bulabilmeliyiz.

 

            Cumhurbaşkanı’nın “Yerli ve milli” diye isimlendirdiği ve belli ki bir endişenin ürünü olan kavramların gereğini herhalde yeni kabineden beklemek gerekir. Sadece TOGG, İHA, SİHA, TCG Anadolu gibi maddi unsurlarla yeni yüzyıla giriş yapamayız.

 

            Esas meselemiz bütün bunları maneviyatımızla teçhiz edip, önümüzdeki yüzyılı dizayn etmek olmalıdır.