• DOLAR 34.577
  • EURO 36.289
  • ALTIN 2967.344
  • ...

 Osmanlı’dan sonra kurulan Cumhuriyet’in iki temel zihniyet üzere kurulduğunu bu köşeden birçok kez yazdık. Gazetemizin köşe yazarları ve analistleri de bu hususta yazıp çizdiler. Osmanlı’ya Batıcılık adı altında sirayet eden “Ulusalcılık” ile “Laiklik”, bahsettiğimiz iki zihniyetin ana başlıklarıdır.

Türkiye’nin Batı illerinde nispeten kabul gören her iki zihniyet, Doğu ve Güneydoğu illerinde ters tepti. Çünkü laikliğin kokusu hissedildiğinde, bölgede büyük bir tepki oluştu ve neticede Şer’i düzenin devamına yönelik kıyam hareketleri baş gösterdi.

 Fakat “Ulusalcılık” zaman içerisinde etkiye tepki gösterdi. “Ne mutlu Türküm diyene”, “Bir Türk dünyaya bedeldir” gibi cümlelerle dağlara taşlara yazılarak, Kürdün gözüne gözüne sokulan ulusalcılık, Kürtleri Türkleştirmediği gibi onlara Kürt olduklarını hatırlattı ve PKK’nin doğması ile sonuçlandı.

 Bilindiği üzere Kürt coğrafyası çok erken tarihlerde İslam ile tanıştı. Günümüz ulusalcı Kürtleri bu tanışmadan, yani İslamlaşmadan haz etmezler ama Kürt kültürünün günümüze kadar ulaşmasında İslam dini can suyu oldu.

 Nitekim daha önce İran ve Bizans emperyalizminin gürzlerine duçar olan ve inim inim inleyen bu halk, İslam sayesinde kısa süre içerisinde Şeddadîler, Mervanîler gibi devletler kurdular ve Eyyubîler ile bütün ümmete önderlik etme şerefine erdiler.

 Ayrıca medreselerde yüzlerce âlim, şair, bilim insanı yetişti. Bugün dahi Kürt kültürü adına onların eserlerini takdim edip, Kürtlerin bilim, kültür, edebiyat vb. alanlardaki hünerlerini dile getiriyoruz.

  Yukarıda da belirttiğimiz gibi ulusalcılık zihniyeti, Kürtlerin arasında PKK ve HDP’yi doğurdu. Sistem ile yaşanan 40 yıllık çatışma, Kürtlerde bir duygusal kopuş gerçekleştirdi. Dolayısıyla sosyalist, laik, ulusalcı, LGBT savunucusu da olsa, dindar Kürt insanı kendisi ile uyuşmayan bu yapılara kaydı.

 Oysa İslam’da ulus değil ümmet vardır ve bütün halkların kardeşliği esas alınır. Herkes kendi sınırları içerisinde kendi kültürü ile yaşar ama el âleme karşı bir yumruk gibi olunur. İslam’ın uygulandığı kısa dönemlerde söylediklerimiz yaşandı ama saltanat ve beraberinde yürürlüğe konan milliyetçi akımlar gibi nedenler, bu kardeşliğin tesisini zorlaştırdı. Buna rağmen Kürtler yukarıda zikrettiğim devletleri inşa ettiler.

Fakat günümüzde Kürtler bir yol ayırımındadırlar. Kendilerini temsil ettiğini beyan eden PKK ve HDP, Batıdan bahşedilecek en ufak kırıntı çıkarların karşılığında, İslam’ı ötelemek, toplumdan izole etmek ve yerine Batılı değerleri yerleştirmek için çabalamaktadır.

 Zaten bahsettiğimiz husus, Kürtlerin gündelik yaşamında açık seçik görülüyor. Milli açlık o kerteye gelmiş ki, Kürtlerin ulusalcı kanadı her türlü tavizi vermeye hazır görünüyor. Oysa terk edilen kadim İslam dinidir ve bu din sayesinde Kürtler, Bizans ve İran’a karşı gelip, kültürünü yaşattı. Yoksa Hıristiyan Kürtler Bizans’ın, Zerdüşt Kürtler ise Farsların arasında eriyip gidecekti.

 Maalesef günümüzde de aynı tehlikeden bahsedilebilir. Son zamanlarda binlerce Kürt genci, Avrupa’ya göç etti. Avrupa’ya gidenler Kürdi özelliklerini muhafaza etse bile, ikinci ve üçüncü kuşakların Batılı yaşam tarzına geçmesi eşyanın tabiatı gereğidir.

 Batı’nın kendi yaşamını dayatması sadece Kürt diasporası için geçerli değildir ki endişemiz yurtdışı ile sınırlı kalsın. Görülen o ki Batı kadim coğrafyamızda dahi PKK ve HDP eliyle yerleşmek ve kendileri için potansiyel tehlike arz eden İslam dinini Kürtlerin gündeminden çıkarmak amaçlı büyük mesafeler kat etmiş durumdadır.

  Bütün bu tehlikeli gidişatı gören HÜDA PAR, İslam’ın bütün halklar ve bu arada Kürtler arasında da etkinliğinin devamından yana olan politikalar izlemekte, tedbir olarak önümüzdeki seçimlerde bu çerçevede argümanlar geliştirmektedir.

14 Mayıs seçimi Kürtlerin; batıcı, ulusalcı, laik kesimi ile İslam referanslı muhafazakârları arasındaki tercihini ortaya koyacaktır. CHP ve HDP ile kol kola giren Ali, Temel ve Ahmet’lerin mevcut durumu bu yönden okumaları ve titreyip, geri dönmeleri kendilerinin ahiretleri açısından oldukça önemlidir.

Ekseriyet oluşturulan algılar nedeniyle durumun vehametini görmese dahi, önümüzdeki seçimde Kürtler; İslami zihniyet ile ulusalcı, laik, LGBT sevici olan Batılı zihniyetten birini, dolaylı veya dolaysız tercih edeceklerdir.