• DOLAR 34.666
  • EURO 36.355
  • ALTIN 2947.547
  • ...

            Ayağa kalk sanık!           

            İstersen işe ta en başından başlayalım. Örneğin; Osmanlı Hanedanı’nı neden sürgün ettiniz diye bir soru ile başlayalım. Erkekler hadi neyse de kadınlarını neden gönderdiniz Avrupa illerine? Onlar ki sarayda yetişmiş, dışarıda ırgat olarak çalışamayacak durumda oldukları halde, o kadınları Avrupalı erkeklerin içerisine gönderdiğinizde hiç mi namusunuz gayrete gelmedi?

            Hem Bülent Ecevit tarafından dahi vatan haini olmadığı itiraf edilen Sultan Vahdettin yâd ellerde öldüğünde, onun cenazesini neden ülkeye sokmadınız? İtalyalı esnaf borçları nedeniyle cenazeye el koyduğunda, Suriye Devletinin kabul ettiği cenazeyi siz alamaz mıydınız? Hem mezarı neden hala Şam’da?

Sanremolu esnaflar ellerinde faturalarla cenaze evinin etrafında gösteri yaparken, Atatürk’ü yeterince miktar para ile Samsun’a gönderen Sultan’ın, o verdiği miktara karşılık borçları ödenemez miydi?  

            Ayakta kal sanık!

            Bizim Anadolu insanı muhafazakârdır. Din, iman, ezan, bayrak, vatan, namus denince canını ortaya koyar. Bu şekilde din, iman, ezan, bayrak, vatan, namus uğruna silahsız, yarı çıplak ve de potinsiz düşmanın karşısına çıkan bu halkı, işgalcilerinin kanunlarını uygulanmak üzere memlekete ithal etmekle neden hayal kırıklığına uğrattınız?

            Neden Ayşe ve Fatmalarımızı batının veletlerinin içki masalarına meze yaptınız? Neden Hasanlarımızı Hans’a benzettiniz? Neden kadim idarelerini yok sayıp laisizmi onların başına tebelleş ettiniz?

            Dur oturma sanık!           

            Kastamonu gezisi sonucunda insanımızın başına taktığınız gülünç şapka da neydi öyle? Batılıları memnun etmek için insanımızın giymekten hayâ ettiği, dört etrafı secdeye engel teşkil eden bu başlığı takmayanlara verilen cezalar da neyin nesiydi? Hem İskilipli Atıf Hoca’yı yargıladığınız, Şapka Kanununa muhalefet diye takdim ettiğiniz kitabı bu kanundan önce yayımlanmıştı. “Kanunlar geriye doğru işletilemez” evrensel hukuk ilkesini çiğnerken vicdanınız hiç mi sızlamadı? 

            Öylece bekle sanık!           

            Çok mu zordu Kürtleri Kürt olarak kabul etmek? Meğer onların varlığını ve dillerini kabul etmek sizin açınızdan ne de zormuş. Onlar; “Bizler Kürdüz” dediklerinde Sabiha Gökçen’leri tepelerine balyoz olarak indirdiniz. Zilanlara doldurduğunuz bu insanları kıyımdan geçirdiniz. Dersim’de katledilenler hakeza. Hem onlar; “Evladı Kerbelaydı, bihataydı, yazıktı, günahtı.”

            Sakın oturayım deme sanık!

            Neydi o öyle Amed Dağkapı Meydanında idam sehpasına çıkardıklarınız? Nasıl bir yargılamaydı o öyle? Bir sinema salonunda, doğru dürüst avukat tutmalarına izin verilmeyerek ve dahi Türkçe bilmeyenlerin tercüman olmadığında verilen kararı dahi sonradan öğrenmeleri? Daha idam kararı verilmeden idam sehpalarının yapımına başlanmış, testere ve çekiç sesleri arasında yapılan yargılama neticesinde uygulanacak infazları seyretmek için Ankara’dan seyirciler getirtilmişti.

            Dur daha oturmayı hak etmedin!

            Dünyanın genel geçer kanununa göre öldükten sonra herkese tanınan 2 metrekarelik mezar hakkı iki Said’e tanınmadı. Bu kadar mı korktunuz onların cansız ve hareketsiz bedenlerinden? Bari 2000’li yılları yaşadığımız şu çağda mezarlarını ortaya çıkarın ve halkın ziyaretine açın.

            Birisi helalleşmekten bahsedince ilk etapta bunlar geldi aklıma. Tabi saydıklarımın 98 yıllık icraatlarının yanında devede kulak gibi kaldığının farkındayım.