İTTİFAKLAR VE MESULİYET
Türkiye’de uygulanan Cumhurbaşkanlığı, daha doğrusu Başkanlık sistemi ittifakları gündeme getirdi. Kanaatimce Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yapılanmaya giderek, kendi ayağına kurşun sıkmış oldu.
Şöyle ki;
Daha önce kurulan koalisyon hükümetlerinden Ülke çok muzdaripti. Yamalı bohça gibi ikili veya üçlü koalisyonlarla idare edilen memleket, herkesin nalıncı keseri gibi hep kendi tarafına yontmasından mütevellit tıkanıklarla karşılaşıyordu.
Yaşı müsait olanlar bilir. Bu ülke bir Anayasa kitapçığının fırlatılması nedeniyle, muazzam bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Bu kriz, 19 Şubat 2001 yılında oldu ve o günkü kur ve para ile bir Dolar 623.000,00 -TL idi. Krizden sonra 1 Dolar 1.225.000,00-TL.’ye tırmandı. (Tabi TL’den altı sıfır atılmadığı zamanki rakamları yazıyorum.)
O gün ekonomi % 25 küçüldü. İşsizlik artmaya başladı. Çünkü insanlar kepenklerini kapatmak zorunda kalıyorlardı. Uluslararası kredi derecelendirme kurumları, Türkiye’nin notunu düşürüyorlardı. IMF’nin yetkilileri gelip gelip gidiyorlardı. Artık Cotorelli ismini ezberlemiştik. Adamın Türkiye’ye gelmesi ile birlikte kurlarda oynama oluyordu.
Öyle ki Türkiye Arjantin ile kıyaslanır hale gelmişti. Çünkü Arjantin’deki kriz nedeniyle insanlar marketlere saldırıyor, yağma yapıyorlardı. Haber kanallarından izlediğimiz görüntülerde, Arjantin vatandaşları yağma amaçlı marketlere girip, ellerinde kasaplık etlerle çıkıyorlardı.
İşte Türkiye’deki manzara buydu. Bülent Ecevit ve hükümet yetkilileri, Arjantin’de olduğu gibi toplumsal kalkışmalardan korkar olmuşlardı. Bunun en önemli sebeplerinden biri de, Türkiye’yi idare eden koalisyon hükümetleri idi.
Bu korkulardan olacak ki, Türkiye halkı yeni seçimlerde AK Parti hükümetine yetki verdi ve artık tek partili bir hükümet vardı. Hatta Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı esnasında yapılan 7 Haziran 2015 seçimleri sonucu, herhangi bir parti tek başına hükümet kuramıyordu. Koalisyon girişimleri netice vermeyince, Türkiye 1 Kasım 2015 yılında tekrar seçime gitmek zorunda kaldı. Halk bir kez daha tek başına AK Parti’ye yetki verdi. Çünkü koalisyonlardan korkar hale gelmişti.
Sezar’ın hakkını teslim babından söylemek gerekir ki, bazı kulvarlarda AK Parti hükümetleri olumlu yönde epey iş yaptılar. Sadece İstanbul’dan Şırnak’a yapılacak bir yolculuk esnasında, otobüslerin girip çıktığı tünellerden dahi gelişmişliğimiz hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.
Ekonomik gelişmişliğin yanında, eski Türkiye’nin uygulamaları da tek tek terk edildi. En önemlisi ve sembol durumunda olan başörtüsü sorunu pratikte çözüldü. Belki yasal sıkıntı devam ediyor ama hâlihazırda kamuda dâhil başörtü sorunu kalmadı. Daha önce askerlerin yapacağı yemin törenlerine, başı örtülü asker anneleri dahi alınmıyordu. Günümüzde ise başörtülü askeri personel bile var.
Ancak yeni tesis edilen Başkanlık sitemi ile birlikte, eskiden seçimden sonra yapılan koalisyon görüşmeleri, hâlihazırda seçimlerden önce yapılmaktadır. Tabi bir isim değişikliği ile. Daha önce koalisyon olan isim ittifak olmuş durumdadır.
Tabi beklenen şey; benzer partilerin bir araya gelmesidir. Gelin görün ki özellikle Millet İttifakında zıtlar bir araya gelebilmektedirler. Bu da önümüzdeki seçimleri AK Parti açısından zora sokacak gibi duruyor. Tabi daha seçimlere uzun bir süre var. O zamana kadar köprünün altından ne gibi suların geçeceğini bilmiyoruz.
Ancak burada Temel Karamollaoğlu’nun bir açıklamasını dile getirmek istiyorum. Karamollaoğlu, AK Parti hükümetinin düşürülmesi ile birlikte, bu süre içerisinde kazanılan manevi kazanımların kaybedilmeyeceği görüşünde olduğunu söyledi. Ancak Türkiye’deki mütedeyyin halkın bu görüşte olmadığını söyleyebilirim. Aksine başa gelecek bir CHP bileşenleri hükümetinde, kazanılan manevi hususların kaybedilmesinden dolayı epey endişeli olduklarını belirtmek mümkündür. İstanbul Büyükşehir Belediye tesislerinde, İmamoğlu zamanında tekrar içki satılmaya başlanması bir örnektir.
Bir yerde bir kötülüğe başlanmasına sebep veya vesile olmak, o fiil işlendiği sürece günahından pay almak demektir. Herhalde Millet İttifakına yakın duran SP ve lideri Karamollaoğlu için bu ittifakın içerisine dâhil olduğu takdirde, bir mesuliyet olur diye düşünüyorum.
Tabi diyeceksiniz ki AK Parti içerisinde yolsuzluklar olmuyor mu? Muhtemelen oluyordur. İşte burada Saadet Parti’sine görev düşüyor. Bu ittifaka bir abi ve ıslahatçı olarak girebilir.