ÜÇ MESAJ
Bilindiği üzere İslam dininin bazı evrensel şiarları vardır. Ezan veya tesettür, İslam’ın evrensel şiarlarına örnektirler. Evrensel boyutta olmayıp, yerel veya mahalli şiarları da vardır İslam’ın. Türkiye’de Taksim’e cami yapmayı misal getirebiliriz. Ayasofya’nın ibadete açılması hem yerel hem de evrensel sayılabilecek bir şiardır. Çünkü bu caminin ibadete açılması Türkiye’de olduğu kadar, dünya Müslümanları arasında da sevinçle karşılandı.
Aslında yazının içeriğinde anlatmam gereken konuları ilk paragrafta özetlemiş oldum. Biliyorsunuz AK Parti’nin İslamcılığı ile ilgili eleştirilerimiz oluyor. İlk kurulduğu günkü dava bilincinin aşındığına dair söylediklerimiz var. Ancak son zamanlarda AK Parti’nin dikkat çeken ve Türkiye’deki İslamcılara yönelik mesaj içerikli üç icraatı oldu.
Bunlardan ilki Ayasofya’nın ibadete açılmasıdır. Bilindiği üzere Fatih Sultan Mehmet’in, çağ kapatıp çağ açan ve Bizans’ın sonu anlamına gelen başkentinin fethi, bütün İslam âleminde sevinçle karşılanmıştı. Bu kentin en büyük kilisesi, fethin sembolü olarak 916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra camiye çevrilmişti.
Osmanlı’nın yıkılışını müteakip kurulan Cumhuriyetin kadroları, Osmanlı eserlerine hoyratça davrandılar. Anadolu’da bazı eserlerin kitabeleri dahi Arapça harflere duyulan öfkeden payını almış ve tıraş edilmişlerdi. Bu kitabelerin Arapça harfleri tahrip edilmiş, sadece dış çerçeveleri kalmıştı.
Bilindiği üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok cami başka başka işlere tahsis edilip, ibadete kapatılmıştı. Bu çerçevede 481 yıl cami olarak müminlerin ibadetine açık olan Ayasofya’nın, 1934 yılında müze haline getirilmesi kararı verildi.
Tam 86 yıl ibadete kapalı kalan cami, İstanbul’un fethinin sembolü olması açısından şiar haline gelmişti. Yıllarca İslamcılar bu caminin tekrar ibadete açılması için uğraştılar. Hatta Ayasofya ile ilgili sloganlar geliştirip, özlemlerini bu sloganlarla dile getirdiler.
İşte AK Parti Hükümeti, 24 Temmuz 2020 tarihli Cuma namazı ile burayı tekrar ibadete açtı. Böylece gelip giden nice İslamcı siyasetçinin vaatleri arasında bulanan Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması icraatını gerçekleştirdi.
Buna benzer olarak Taksim’e cami yapılması olayının da üzerinde durulması gerekiyor. İlk kez Demokrat Parti tarafından, 1952 yılında dile getirilen Taksim’e cami inşa edilmesi fikri, uzun yıllardır yine İslamcıların gündeminde olan bir düşünceydi.
Çeşitli milliyetçi, muhafazakâr belediyelerce girişilen Taksim Camisi projesi farklı engellerle karşılaştı. 12 Nisan 1994’te Milli Kültür Vakfı, 1984 yılında yapılmış bir cami maketini, zamanın İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sundu.
Caminin yapılacağı yerin sit alanı olması gibi hususlar, aşılmaz bazı bürokratik engeller teşkil ediyordu. 1995 seçimleri sonrası Doğru Yol Partisi’yle koalisyon hükümeti kuran Refah Partisi, 1996 ve 1997 yıllarında konuyu sürekli sıcak tuttu.
Mahkemelerin önünü kapattığı cami yapının önü, Danıştay 6. Dairesi’nin 2015’te verdiği bir karar ile açıldı. 15 Temmuz darbe girişiminden dört gün sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Taksim’e cami yapılacağını açıkladı. 9 Şubat 2017’de inşaatına başlanan Taksim Cami’nin açılışı, 28 Mayıs 2021 günü yapıldı. Böylece İslamcılar için yerel de olsa bir şiar daha gerçekleştirilmiş oldu.
Gelelim üçüncü şiara. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO Zirvesi'nde ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinde, Merve Kavakçı’nın başörtülü kızı Fatima Gülham Abushanab’ı tercüman olarak götürmesiyle, üçüncü mesaj da gerçekleştirilmiş oldu.
Çünkü Fazilet Partisi’nden milletvekili olan Fatima’nın annesi Merve Kavakçı’nın, 2 Mayıs 1999’da Bülent Ecevit ve DSP milletvekillerince, adeta TBMM’den kovulmasını hatırlayan okurlar, ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Bence İslamcılar bu mesajları alıp, hakkaniyet ölçüsünde değerlendirmelidirler.