• DOLAR 34.655
  • EURO 36.472
  • ALTIN 2950.199
  • ...

Efendim, yıllardır muzdarib olduğum bir hastalığım var: Migren. Ataklar şeklinde gelen ve kafamı çatlatan bu baş ağrısının salı günleri tutmaması için dua ederim. Çünkü Salı günü gazetede yayımlanacak yazımı yazıyorum. Eğer migrenim tutarsa, köşe yazımı yazamam ve dolayısıyla bir haftalık gündemi kaçırırım.

Geçen hafta Salı günü yine migrenim tutmuş ve kafam zonkluyordu. Dolayısıyla yazmak istediğim “Ermeni Meselesi" hususunu yazamadım. Her ne kadar bu hafta biraz soğumuşsa da, köşemde bu konuyu işlemek istiyorum.

Selçukluların Anadolu’ya gelmeleri sonucu, bu bölgede dağınık halde yaşayan Ermeniler, bir süre sonra yeni idarenin tebaası oldular. Özellikle Osmanlılar zamanında ticaret hayatında etkin olup, müreffeh bir hayat yaşadılar. II. Mahmut zamanında ekonomik açıdan hayli güçlendiler. İdare ile çok iyi anlaşıyorlardı. Öyle ki kendilerine “Millet-i Sadıka” deniyordu.

Derken emperyalizm illeti gelip onları da buldu. Zamanın emperyalist devletleri Osmanlılar ile yaşadıkları sıkıntılarda, kendi menfaatleri uğruna Ermenileri kullanmaya başladılar. 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde, Ermeniler ilk ayrılma isteklerini dışa vurdular. Ermeni Patriği Nerses’in bu anlamdaki istekleri, Rusların da yardımıyla önce Ayastefanos, sonra Berlin anlaşmasına konu oldu.

Bu anlaşmalarda Ermenilere yönelik çeşitli ıslahatlar yapılması düşünülmüştü. Bunun Osmanlı içinde bir “Ermeni Yurdu” oluşturulmasına matuf olduğu açıktı. Balkan savaşlarının Osmanlı açısından oluşturduğu karışık durum, Ermeniler için yeni yeni fırsatlar doğuruyordu. Fakat bu tarz istekler daha çok Rusya, Fransa ve İngiltere arası bir sorun olmuştu.

Yani artık olay Osmanlı-Ermeni sorunu olmaktan çıkmış, daha çok İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlılara karşı kullandıkları bir aparat haline gelmişti. Balkan faciası Osmanlının elini kolunu bağlamıştı. Artık Ermeniler hususunda çeşitli ıslahatların yapılması kabul görüyordu.

1914 yılı artık bütün Dünya’da büyük bir savaş beklentisi ile başlamıştı. Böyle bir savaşa Osmanlıların müdahil olması, Ermenileri ciddi ciddi bağımsızlığa götürecek bir adım olurdu. Bu durumu göz önünde bulunduran Ermeniler daha 1913’ten beri silahlanmaya başlamışlardı.

Bu çerçevede Ermeniler, Ruslarla görüşüyor ve kendilerinden silah temin ediyorlardı. Hatta Ermeni gençler sınırı aşmak suretiyle Rusya’ya geçerek, onlardan askeri eğitim alıyorlardı.

Nitekim Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına dâhil olunca, Ermenilere gün doğdu ve eskiden beri tasarladıklarını pratiğe aktarmak için uygun zemin buldular. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde isyanlar başlatıp, özellikle de Rusya’nın talimatları doğrultusunda memleket içinde Kürt ve Türk köylerine saldırılara başladılar.

Uygun yerlere silah yığan Ermeniler, çeteler halinde her yana saldırıyorlardı. Bu durum Müslüman ahali nezdinde büyük bir tepkiye sebebiyet verdi. Daha yakın zamana kadar komşuluk ilişkileri aynı coğrafyada birlikte yaşadıkları Ermeni kirveleri, bu gün Ülkenin içinde bulunduğu zor şartlardan istifade ile düşmanla işbirliği yapıyor ve köylere saldırıp, milletin canına, malına, namusuna, ırzına, ekinine, aşına göz dikiyorlardı.

Osmanlı Devletinin cephelerde ne kadar zor durumda olduğu açıktır. Bir de içerden Ermeni çetelerin saldırıları ile uğraşmak durumunda kalıyordu. Sarıkamış yenilgisi işi daha da zor hale getirmişti. Korumasız kalan Müslümanların bu çetelere karşı savunulması, çok acil olarak alınacak tedbirler babından elzemdi.

İşte 1915 Tehcir Kanunu bu şartlarda düşünülmüş bir tedbirdi. Eğer Ermeniler sınır boylarından uzaklaştırılıp, daha iç bölgelerde iskân ettirilselerdi, Kürt ve Türk köylerden oluşan Müslüman ahalinin güvenliği sağlanabilirdi.

Belirttiğimiz bölgelerden sevk edilen Ermeniler çeşitli acı olaylar yaşadılar. Çevre köylerde birikmiş olan kinin dışa vurumu olarak, onlara müstakil saldırılar oldu. Ermenilerin ve bu günkü emperyalistlerin abarttığı kadar olmazsa bile çeşitli olaylar yaşandı.

Ama işin bu boyuta gelmesinin ana nedenlerinden biri, Ermenilerin emperyalistlerce Osmanlılara karşı kullanılmak istenmesi ve onların kendilerini kullandırtmasıdır.