• DOLAR 34.652
  • EURO 36.483
  • ALTIN 2951.847
  • ...

İnsanlık koronavirüse karşı en önemli sınavlardan birini vermektedir. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar bizlere herhangi bir umut vermemektedir. Maalesef bu virüs cephe üzerine cephe kazanmaktadır. Koronavirüs taarruzuna karşı insanlık, bunca teknolojik gelişmeye rağmen geri çekilmektedir.   

Güçlü bir salgın, yani pandemi ile karşı karşıyayız. Bu pandeminin de geçmiştekiler gibi belirli bir süre sonra geçeceği belirtiliyor. Şimdiden siyasiler pandemi sonrası dünyanın nasıl bir şekil alacağına dair yorumlar yapmaktadırlar. Genellikle kullandıkları klişe laf, pandemi sonrası dünyanın eski dünya olmayacağı şeklindedir.

Bu söylem üzerinden gidecek olursak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçen Pazartesi günü yapmış olduğu konuşmaya atıfta bulunarak, bir kaç kelam etmek istiyoruz. Cumhurbaşkanı da diğer siyasiler gibi koronavirüs sonrası dünyanın eski dünya olmayacağını söyledi. Artık dünyanın, bazı ülkelerin yaptığı gibi, kuru bir refah seviyesinden ibaret olmadığını, hakimiyetin insani değerlere sahip olanlara geçeceği vurgusunu yaptı.

Virüs en çok Birleşmiş Milletlerin daimî temsilcilerini vurmuş bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi hastalığın çıkış merkezi olan Çin’dir. Başlangıçta en büyük darbeyi Çin aldı. Avrupa ülkelerine bakacak olursak; İngiltere ve Fransa ölüm oranının yüksek seyrettiği yerlerdir. Amerika ise hastalığın merkez üssü haline gelmiştir. Diğerlerine göre nispeten iyi görünen Rusya, hastalıktan etkilenen ülkeler arasındadır.

Kısacası artık konvansiyonel veya nükleer silahların üstün geldiği bir dünya olmayacağı kanaati mevcuttur. İnsanlığa daha insancıl olarak yaklaşan ve “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” prensibinden hareket ederek bireye değer veren, Afrika ve Ortadoğu ülkelerine sadece petrol, doğalgaz ve yeraltı kaynakları gözüyle değil, onların yeryüzünde yaşayan paydaşlar olduğunun bilinciyle hareket edenlerin hâkim olacağı bir dünya kurulacağı söylemleri dillendiriliyor.

Eğer pandemiyi atlatıp sağ kalırsak, bekleyip göreceğiz. Belki de bu yönde gelişmeler olacaktır. Fakat olayın başka bir yüzü vardır ki, o da Müslümanları ilgilendirmektedir. Herkes farkındadır ki İslam dünyası da eskisi gibi kalmayacaktır. Halihazırda Kâbe kapılarını biz Müslümanlara kapatmıştır. Belki de tarihinin en sakin dönemini yaşamaktadır. Yine cami kapıları yüzümüze kapanmıştır. Cuma namazlarını artık kılamamaktayız. Eskiden kandil geceleri camilerde toplanıp ibadetlerimizi toplu olarak yapmaktaydık. Örneğin dün Berat Kandil’iydi. Bu gecede yapılan duaların kabulü ile ilgili kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Evet evlerimizde ve sosyal medyada dualar etmekteyiz, güzel sözler söylemekteyiz ama hiçbirisi camide toplanıp ibadet etmek kadar değerli değildir. Cemaatle kılınan namaz ile ferdi kılınan namaz arsındaki sevap farkı gibi bir durum yaşamaktayız.

Allah, birbirine kenetlenmiş kurşun gibi toplu ibadet eden Müslümanları sevmekte ve onlara değer vermektedir. Ancak toplu bir şekilde Allah'a ibadet etme ve dolayısıyla dua etme imkânımız kalmamıştır. Toplu halde dua ettiğimiz zaman, belki aramızdaki iyi insanların hatırına Allah dualarımızı kabul ediyordu ve bu şekilde yeryüzüne rahmet nazarıyla bakıyordu.

Daha önce yapma imkanına sahip olduğumuz ve kıymetini tam idrak edemediğimiz ibadetlere sarılmamız gerekiyor. Müslümanlar olarak bizler de pandemi sonrası dünyaya hazırlanmak durumundayız. Eskiden daha fazla bir şevkle birbirimize sarılarak, musafaha ederek, camide cemaatle namaz kılarak, cuma namazlarında safları sıklaştırarak, Umre ve Hac zamanlarında Kâbe’nin kapısını aşındırarak ve Allah'a çok çok yaklaşarak, daha yaşanılır bir İslam için harekete geçmek durumundayız.

Dünya adil insanlar beklemektedir. Siyasi bazı hesaplar yapıldığını görüyoruz. Bizler de Allah’a hakkıyla kul olmak için, ibadi hesaplar yapmak durumundayız ki belki yeryüzünün beklediği adil temsilciler Müslümanlar olacaktır.

Gerçekten de yeryüzünün adil Müslümanlara ihtiyacı vardır. Bundan dolayı özlem ve iştiyakla pandemi sonrası ibadet dünyasına hazırlanmak gerekmektedir. Toplandığımız ve birbirimize iyiliği emredip, kötülükten nehiy ettiğimiz o dernek odaları, vakıf binaları ve mekanlar, oraları hıncahınç doldurmak için manevi enerji depolamak durumundayız.

Dediğimiz gibi, yeryüzü adaletle hükmedecek adil insanları beklemektedir. Adalet hususunda Müslümanların sözünün üzerinde söz olmaması gerekir. Tarihimiz adalet uygulamaları ile doludur. 

Yeryüzü gerçek adil emanetçilerini beklemekte ise beklenenler neden adil Müslümanlar olmasın.