İNSAN OLDUĞUMUZU HATIRLAMAK
İnsan; vücudu üzerinde, içinde beyin olan bir kafa, yanlardan çıkan iki dal kolu olan ve iki bacağı üzerinde bedenini yüklenerek dik durabilen canlı türüdür. Birçok canlı türü ile ortak özellikleri bulunmakla birlikte, vücuduna yerleştirilmiş akıl, düşünce, bilinç ve vicdan ile farklılıklar arz eden bir yaratıktır.
En önemli yanı ise; Allah’ın sunduğu bir teklif ile mükellef tutulmayı kabul etmesidir. Daha önce teklifin ağırlığına dayanamayan ve paramparça olan dağların olduğunu bildiği halde, mükellef olmayı kabul eden bu canlı türü, sık sık beşeriyetin sınırlarının dışına çıkmak istemektedir.
Tarih boyunca yapılan sınır ihlallerinin tekerrüründe, insanoğlu kendi cinsinden uyarıcılar ile uyarılmış ve haddini bilmesi, beşeriyet sınırlarını çiğnememesi gerektiği hatırlatılmıştır.
Fi tarihinde Nuh (a.s) diye bir uyarıcı, birlikte yaşadığı insanları bu şekilde uyarmış ve tekebbür etmemeleri gerektiğini onlara bildirmiş. Fakat onlar kibirlendikçe kibirlenmişler. Sonrasında Allah, kendilerinin ne olduğunu, hayatları için elzem, olmazsa olmaz olan su ile hatırlatmış.
Nemrut, isminden de anlaşılacağı üzere, adeta; “Ben ölümsüzüm” diyerek kibirlenmiş ve tanrı olduğunu iddia etmiş. İbrahim (a.s), kendisine beşeriyetini hatırlattığı zaman sinirlenmiş, öfke ile O’nu ateşlere atmış. Ama rivayete göre bir sinek ile her şeyi hatırlar olmuş. Zira burnundan içeri giren bu görevli canlı türü, kendisine tanrı olmadığını söyleyivermiş.
Sonra Firavun devralmış sahneyi; “Ben insanüstü bir varlığım, sizin rabbinizim” demiş. Musa (a.s) ile Harun (a.s) birlikte ellerini kaldırıp; “İşte burada durman gerekiyor, zira beşeriyetinin sınırını bilmen lazım” demişler ama kâr etmemiş. Sonuçta ona bir beşer olduğunu, Kızıldeniz öğretmiş.
Fakat insan, her seferinde beşeriyet hudutlarını aşma meyillisi olmuş. Yine her seferinde, gerek kendi cinsinden uyarıcılar, gerekse de diğer canlı-cansız varlıklar ile hak ve hudutlarını hatırlama veya öğrenme durumu ile karşı karşıya kalmış.
Küfür her daim var olagelmiş. Allah’ın gönderdiği uyarıcı ve hak taraftarları da devam edegelmişler. Bu insanlık tarihi boyunca hep böyle olmuş.
Belki küfrün varlığı, teklif edilen şeyin imtihanı için gerekli bir unsurdu. Ama zulümle perçinlenince gayretullaha dokunur olmuş ve uyarıların şiddeti artmış. Onun için küfür daimi, zulmün ömrü o kadar da uzun süreli olmamış.
Derken aradan uzun yıllar geçmiş ve insanlık teknolojik olarak ileri, hem de çok ileri denilen şu çağa gelmiş. Hali hazırda da elindeki ile yetinmeyen insan, yaratıcı olduğunu söylemezse dahi, “Rabb” olduğunu ifade etmekte ve yeryüzünün hâkimiyetini tekeline almaya çalışmaktadır.
Dolaylı olarak zikrettiğimiz üzere; Allah sabûrdur ve bizzat yarattığı beşerin kendisine kafa tutmasını, insana tanınan isyan hakkı olarak görüp, sabır gösterebilmektedir. Ama bir başka canlıya yapılan zulümde sınır aşıldığında, bazı askerlerini devreye koymaktadır.
Son askerin ismi Corona. Daha öncekilerine Sars veya Mers demiştik ama bu sefer ki onlardan biraz farklı. Bizlere insan olduğumuzu hatırlatan bir görevli virüs ile karşı karşıyayız. Kur’an’ın ifadesiyle; “Ey insanlar” hitabıyla bizlere; “Sakın ola ki sınırlarınızı aşıp, Allah’ın hududuna girmeyin ve birbirinize asla zulmetmeyin” diyerek, beşeriyetimizi hatırlatıyor.
İnsanoğlu eskiden beri “Rabb” olduğunu söylüyor. Böyle virüsler olmazsa yaratıcı olduğunu dahi hemencecik ilan ediverecek. Ama gözle görünmeyen bu mikrobik canlı türü ne kadar da zayıf olduğumuzu, bizlerin yüzüne çarparcasına söylemektedir.
Bir süre sonra verilen görevi yerine getirip, kenara çekilecektir bu virüs. Ama şundan emin olun ki; insanoğlu bu şekilde sınırlarını aştıkça, yeni yeni virüslerle tanışmaya devam edecektir.
Bence insan olduğumuzu sık sık hatırlamamız lazım.