8+12=20..
Başlıktaki 8 rakamı; “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edilen, 8 Mart’ı temsil etmektedir.
Müslümanlarda böyle bir gün ve kutlama merasimi yok.
Neden?
Çünkü ihtiyaç yok.
Batılılar, kadınlarını yıllarca imalathanelerde sabun üretmek için çalıştırmışlar.
Bu kadınlar fabrikalarda konserve, kibrit, kumaş veya çivi üretmişler.
Onlara fizikleri ile uyuşmayan, narinlikleri ile tezat işler yaptırmışlar.
Sonra bu kadınlardan tekstil sektöründe çalışanlar, daha iyi çalışma koşulları için New York’ta gösteri yapmış.
Bu barbarlar, onlardan bir kısmını fabrikaya kapatıp yakmışlar.
8 Mart 1857’de 129 kadın yanarak can vermiş.
Bu nedenle 8 Mart, “Kadınlar Günü” olarak kabul edilmiş.
Anladınız değil mi?
Biz de böylesi zulümler olmadı ki kadınlar gününe ihtiyaç hâsıl olsun.
Bizim kadınlarımız kibritten, sabundan, çivi veya kumaştan önce nesil yetiştiriyorlardı.
İnsan üretiyorlardı insan.
***
Gelelim 12 rakamına. 12 Mart günü kaleme aldığım bu yazı, İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 98. yıldönümüne denk geldi.
12 Mart 1921’de, Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı ve o zamanki millet hissiyatını dile getirdiği şiiri, 724 şiir arasından seçilerek, İstiklal Marşı olarak kabul edilmiş.
Anadolu insanının; İslam, iman, vatan, ezan diyerek silahı kuşanması, coğrafyasından İngiliz, Fransız, Yunan gavurunu kovması ile neticelendi.
Ancak işler Akif’in istediği şekilde gitmedi.
Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli” diye sembolleştirdiği; önce iman, sonra ahlak, irfan ve fazilet sahibi olarak tahayyül ettiği bir gençlik yerine; laylaylomcu, bonzaici bir gençlik yetiştirildi.
***
Söz buraya gelmişken başlıktaki 20 rakamına biz bir anlam yükleyelim. Bu da 2000’li yılları temsil etsin.
2000 yılların 19’uncusunda, 8 Mart’ta, “Kadınlar Günü” kutlaması esnasında, Asım’ın Neslini yetiştirmesi beklenenlerden bir kısmı, Akif’in vefat ettiği Mısır Apartmanı’na çok da uzak olmayan İstiklal Caddesi’nde, yine O’nun;
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
diyerek mukaddes saydığı İslam’ın çağrısını ıslıkla protesto ettiler.
Birileri; ”Yok öyle bir şey, aslında ıslıklar ezan protestosu değildi” diyorlar.
Öyle ya da böyle.
Kalabalığın içinden bu ıslıklar duyuluyor, hem de ezan okunduğu esnada.
Aslında çok da önemli değil.
Çünkü bunların Cemaziye’l-Evvelleri biliniyor.
Bu ülkede Arapça ezan yasaklanmadı mı?
18 yıl boyunca bu yasak devam etmedi mi?
Yüzlerce cami kapatılmadı mı?
Arapça harfler kaldırıldığı için Kur’an yasaklı hale gelmedi mi?
Şapka Kanunu için bu ülkenin insanları katledilmedi mi?
Sütçü İmam’ın, tesettüre uzanan gavur ellerini kırmak için başlattığı mücadelesinin ardından, O’nun adına kurulan üniversiteye, tesettürlü öğrencilerin girmesi yasaklanmadı mı?
***
Mesele ne idüğü belirsiz bir güruhun ezanı ıslıkla protestosu değil.
Mesele zihniyet meselesidir.