• DOLAR 34.652
  • EURO 36.64
  • ALTIN 2939.89
  • ...

Boşanma oranlarının hızla artması, dağılan yuvalar, sadece anne veya baba ile yaşamak zorunda kalan evlatlar, zinanın meşrulaştırılması sonucu artan evlilik dışı ilişkiler, bu ilişkiler sonucu peydahlanan çocuklar, tek ebeveynli aileler, hatta eşcinsel evlilikler.

Bütün bunlar; gören veya öngören, bilen, duyan herkesi endişelendirmesi, korkutması ve hatta dehşete düşürmesi gereken tehlike çanlarıdır.

Yaşanan bu sürecin nedenlerine kafa yoranların öne sürecekleri ilk argümanlar, ekonomik ve teknolojik gelişmeler şeklinde olacaktır.

Evet, akla gelen nedenlerin başına, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin konulmasında haklılık payı vardır. Ancak tek başına yeterli değildir, eksiktir, nakıstır.

Eskiden evlerimizi lamba ile aydınlatırdık. Dolayısıyla geceleri lambanın yanık olduğu odada, tüm aile bireylerinin bir araya gelmesi zorunluluktu. Ya da buna benzer sobalarla ısıtılan evlerde, sıcak olan odada toplanmanın zorunluluğa da örnek verilebilir.

Aile fertlerinin, lamba veya sobanın yandığı odada bir araya gelmesi, bireyler arası doğal iletişim kanallarını açık tutma ortamı oluşturuyordu. Ancak elektriğin hayatımıza girmesi ve sonra kaloriferlerin evlere ısınma aracı olarak dâhil olması, belirttiğimiz zorunlulukları ortadan kaldırdı. Artık evin tek odasına mahkûm değildik. Yani bireyselleşmeye doğru gidiyorduk.

Elektrik ile birlikte televizyonların evlerimize girmesi, aileye ve hatta komşuluğa darbe cinsinden bir gelişmeydi. Artık birbirleri ile konuşup, iletişim kuran bireylerin televizyona odaklandıkları döneme girmiştik.

Seyrettiğimiz veya ilgi alanımıza giren kanal sayısının fazlalaşması, cihaz olarak televizyonların evdeki sayısını da artırdı. Dolayısıyla baba maç, anne dizi, evlatlar laylaylom programlar seyredebilir hale geldi. Böylece ayrı ayrı odalarda yaşayan bireyler arası iletişim iyice azaldı.

Şehirleşme ile birlikte apartman kültürüne dâhil olmamız, bir başka faciaydı. Çünkü hayatın hengâmesi, aile bireylerinin aynı sofrada bir araya gelmesine de mani oldu. Sofrada yemekten ziyade; sevinçlerin, tasaların, dertlerin, sorunların paylaşıldığını hepimiz biliyoruz.

Bilgisayar ile birlikte internetin hayatımızdaki yerini alması, cep telefonlarından bir önceki öldürücü darbeydi. Artık bilgisayar ekranına kilitlenen aile bireyleri, birbirlerine iyice yabancılaşıyordu.

Fakat akıllı cep telefonları, esas öldürücü darbeyi vurdu. Her bireyin elinde bir cep telefonu ve bununla bağlantılı internet sayesinde, aile en ağır darbeyi almış oldu. Halen bu aşamayı yaşıyoruz ve bundan ötesini düşünmek dahi istemiyorum.

Efendim, teknolojiyi kullanmayalım mı? Hayır, bunu demek istemiyorum. Ama ekonomik ve teknolojik gelişmelere paralel olarak, aile kurumunu ayakta tutacak çareler geliştirelim, diyorum.  

Geniş aile olarak; dede, nine, baba, anne ve evlatlar bir arada yaşıyorken, çekirdek aileye; yani baba, anne ve evlatlardan müteşekkil hale geldik. Anne ve babanın başka başka işlerde ve farklı saatlerde çalışmaları neticesinde, çekirdek aileyi de kaybediyoruz.

Ancak bu vahim tablonun tek müsebbibinin yukarıda sıraladığımız nedenler olmadığını belirtmiştik. Ortalama yüzyıldır, bizleri batıcı tarzda yaşama zorlayan laik/seküler zorbaların, bunda hiç mi payları yok?

Eğer ebeveyn bilinçli olsa, evlatlarını bütün bu sıraladığımız şartlara göre teçhiz ve onların sağlam birer birey olmalarını temin ederdi. Ama ebeveynlerin içini boşaltanlar, evlatların ve dahi neslin ifsadını da garanti altına almak istemişler.

Laik/seküler yaşamı dayatanlar, bu bonzaici, laylaylom neslin yetişmesinin esas müsebbibidirler.