MADDİ VE MANEVİ KALKINMA
Kanaatimce başlığı; “Manevi ve Maddi Kalkınma” şeklinde atmalıydım. Çünkü maneviyatımızın kalkınmış olması, maddi kalkınmayı da beraberinde getirecektir. Ancak maneviyatsız kalkınma, bizlere Avrupai bir yaşam tarzından başka bir şey getirmez.
Konuya böyle bodoslama girmemin nedeni, geçtiğimiz günlerde yapılan gençlik festivalleri ve iki gün önce açılışı yapılan “İstanbul Hava Limanı” ile ilintilidir.
Recep Tayyip Erdoğan`ın hem Başbakanlığı hem de Cumhurbaşkanlığı zamanında, maddi kalkınma açısından, Türkiye`de zirve sayılabilecek hamlelerin yapıldığını, insafı olan herkesin takdir etmesi gerektiği bir vakadır.
Ülkenin batısından doğusuna yolculuk yapan biri, girdiği ve çıktığı tünel sayısından bile bunu fark edebilir.
Bunlar elbette ki önemli hamleler. Maddi anlamdaki zenginlik, bölgesel siyasete de sirayet ederek, küresel düzeyde etkinliği artıran önemli bir unsurdur.
Ammmma..!
İnançlı, muhafazakâr, yerli, milli, mukaddesatçı veya bütün bunların harmanlanmasından üretilecek yeni bir kavram ile tanımlanabilecek bu günkü idareden beklentiler, sadece olayın maddi veçhesi değildir.
Türkiye`nin manevi açıdan ne kadar düşük seviyede olduğunu görmek için, bir günlük dahi olsa, herhangi bir öğrenci gibi okula gitmek yeterlidir herhalde.
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanım yaşının gerilediği düzey, bizler için saçlarımızı yolup yolup, düşünmemiz ile birlikte titreyip, geri dönmemizi gerektiren bir durumdur.
Devasa hava limanları, denizin altından ve üstünden Marmara`yı geçiş projeleri, rüzgar gülleri ile enerji elde etme yöntemleri, hatta ve hatta yeni kanallar açmak gibi çılgın yatırımların hiç biri, ortaokula giden bir çocuğun uyuşturucu bataklığına girmesi ve dolayısıyla hayatının kararması kadar önemli değildir.
Bir annenin her gün uyuşturucu alan çocuğunun, enjektörler içinde yaşadığını görüp, çaresizlik içinde kıvranması kadar acı bir şey olamaz.
Hele hele bu annenin; “Allah rızası için, çocuğumu tutuklayın, hapiste kalsın, belki bu şekilde içtiği zıkkımdan kurtulabilir” yalvarışının insan yüreğinde açtığı yarayı hiç bir köprü veya baraj kapatamaz.
Birazcık hassasiyeti bulunanların esas beklentisi manevi kalkınmadır. Bunun için “Dindar” bir neslin yetişmesine zemin hazırlayacak yatırımların olması elzemdir.
Biliyorum, her yere veya her zemine el atıp, sihirli değneklerle bu işler çözülmez. Yüzümüzü Batı`ya çevirenlerin, arkalarında bıraktıkları tahribatın öyle kolay kolay izale edilmesinin de zorluğunun farkındayım.
Fakat beklentiler manevi yönde iken, başta Diyarbakır olmak üzere doğu illerinde veya ilçelerinde yapılan gençlik festivallerinin, toplumsal yapımız ile ne kadar tezat teşkil ettiğini, herhalde sadece ben görmüyorum.
Canlı yayınlar vasıtasıyla, herkesin takibine sunulan bur tür organizasyonların, başıboş veya laylaylom diye tabir edilen bir gençliğin yetişmesine vesile olmasından başka bir işe yaramayacağı da aşikar olduğuna göre;
O zaman neden?