Yangın nerden çıkmışsa önce orayı söndürmek lazım
Dün Diyarbakır Newroz meydanı bir feryat oldu dağda, taşta. Arşta ve yüreklerde yankılandı. Biz hey yıl yapılan bu feryadın ve bu çağrının boşlukta kayb olup gittiğini kimseye ulaşmadığını düşünüyorduk. Ümmetin yetim evlatlarının her türlü aşırı ifrat ve tefritten uzak, canları pahasına ortaya koydukları ümmetçi, onurlu, izzetli ve tevhidi duruşun kimse tarafından görülmediğini, duyulmadığını, fark edilmediğini sanıyorduk.
Yıllarca Üstad Bediüzzaman`dan okuduğumuz ve öğrendiğimiz ihlas ve kardeşliği, Şeyh Said`den aldığımız izzetli duruşu, Seyyit Kutup`tan aldığımız tevhidi, Hasan el Benna`dan aldığımız düstur ve teşkilatlanmayı, bizim için yoğurup harmanlayarak oluşturulan rehberlerimizin çabalarının ve hareketinin duyulmadığını görülmediğini düşünüp İslam adına hayıflanıyorduk. Ama Elhamdulillah bunun hiç de böyle olmadığını, insi ve cinni şeytanların vesvesesi olduğunu gün geçtikçe farkına varıyoruz, varmaktayız.
Önce aramızdaki Türk kardeşlerimizin sayısının her geçen gün artması, sonra muhterem Göktaş hocamızın bu davaya omuz verişini görmemiz, bir kez daha göz yaşları içinde umutlarımızı yeşertmemize sebep oldu.
Şimdide M. Emin Yıldırım hocamızın teveccühleri, biz garip ve yetimleri bir kez daha ağlatmış ve derin bir sürur ile sevindirmiştir. Bir başka aşk ve heyecanla ümmet adına sahip olduğumuz ümitlerimiz daha da yeşermesine sebep olmuştur. Allah rıza aleyk. Eğer bu topraklarda barışın ve kardeşliğin olmasını istiyorsak öncelikle bunun halklar arasında olması lazım.
Halkın bunu kabullenmesi için de alimlerin kabullenip halka anlatması lazım. Ne yazık ki halklar arasında oluşturulan uçurumlar o kadar derinleşmiş ki ha koptu ha kopacak diye endişe duymaktayız. 6-8 Ekim olayları bunun en açık göstergesidir. Batıdaki insanların doğuya ve doğululara bakışları bunun vehametini ortaya koymaktadır.
Bunun en acıklı tarafı da müslüman kesimlerin, cemaat ve önderlerin hamasi bazı duygulardan, halkın ve dedin odakların baskılarından ve tepkilerinden çekinerek kardeşliği tam olarak ortaya koyamamalarıdır. Bu da doğudaki halkın batıdan daha çok uzaklaşmalarına sebep olmaktadır.
Elbette bu sistemin suçlarını da batıdaki müslümanlara da yüklememeliyiz. Onlar da en az doğudaki müslümanlar kadar bu sistemden çekmişlerdir. ancak ümmetçi çizgiden de ne olursa olsun ödün vermemek lazımdır. Doğudaki müslümanlar bunu net bir şekilde ortaya koydukları için gerek hamasi toplumdan dışlanma, gerekse diğer silahlı grupların baskısından çok çekmiş, saldırılara maruz kalmış, saldırılarda yüzlerce şehit vermiş ve hala da vermektedir. Ama kesinlikle ümmetçi çizgilerinden bir adım geri atmamışlardır.
Bu ümmetin evlatları arasında kardeşliğin tekrar tesis edilmesi gerekir. Bunun için ensar ve muhacir kardeşliği gibi bir kardeşlik lazım. Kimsenin kendisini ev sahibi veya büyük kardeş olarak görmediği, herkesin herşeyini gönülden bölüştüğü bir kardeşliğin olması lazım. Bu kardeşlik bizim hasret ve özlemimizdir. Bunu tesisi için çalışmak önce alimlerin sonra da doğudaki ve batıdaki şuurlu müslümanların boynuna bir borçtur. Bu kardeşliğin tesisi için herkes fedakarlıkta bulunmalı ve elini taşın altına koymalıdır.
Bunun için kapı kapı, belde belde gezip anlatmalıyız. Allah peygambere "kalk ve uyar" dedi.
Otur ve uyar demedi. Kalkacağız, gezeceğiz nerde bir sorun varsa oraya gideceğiz, ilgileneceğiz çözmeye çalışacağız. Bu anlamda bu çabayı ortaya koyan ümmetin tüm alimlerinden Allah razı olsun. Toprakları gibi yürekleri de param parça olmuş mazlumların yüreğine seslenen, yanındaki ve uzağındaki kardeşlerinin dertleri ile dertlenenlerden Allah razı olsun.
Diyarbakır Newroz meydanı inşallah küfür ateşinin söndüğü ve İslam kardeşlik ve ümmetin vahdet meşalelerinizi tutuştuğu bir yer olacaktır. Allah razı olsun Peygamber Sevdalıları. Allah razı olsun ümmetin alimler ve müslüman halkımız.