• DOLAR 34.602
  • EURO 36.679
  • ALTIN 2904.401
  • ...

Balyoz davası sanıkları, beş yıl boyunca Özel Yetkili Mahkemelerde yargılandılar. Özel Yetkili Mahkemeler suç işlediklerine karar verdi. Oradan Yargıtay Mahkemesine gitti. En yetkili hâkimler bir daha yargıladılar bir daha suçlu olduklarına hüküm edildi. Bir üst mahkemede tekrar yargıladı, o da suçlu buldu.

Aslında onları suçsuz bulmak, aklamak ve de dışarı çıkarmak için yargıladılar ama ne yazık ki hiçbir kaçar yolu yoktu.

Adalet sisteminde bunları dışarı çıkaracak bir yol kesinlikle yoktu. Bütün suç unsurları o kadar ortada ve bariz bir şekilde duruyordu ki, gözünü bile kapatsan ellerin bir iki tanesine çarpardı.

Bu yüzden yargılandıkları hiçbir mahkeme onları salıveremedi. Ne kadar uğraştılarsa da olmadı.

O zaman bu işi siyasi olarak haletmek lazımdı. Onlar da öyle yaptılar. İşi Anayasa Mahkemesine havale ettiler. Nasıl olsa orada işler adalet ile değil, siyasetle idare ediliyordu. Kararları siyasiler veriyordu. Çünkü üyelerinin çoğu siyasi çevrelerden seçilmişlerdi.

Yeni yasa çıkarıldı. Bireysel başvuru hakkı tanındı. Hemen dilekçeleri Anayasa Mahkemesine yazmaya başladılar.

Onlar da dünden bu işe razıydılar. Şip şak olayı çözdüler. Beş yıl süren mahkemeyi beş dakikada sonuca bağladılar. Sonuç:”Hak ihlali var dışarı.”

Şimdi anayasa mahkemesine sormak lazım değil mi?

Peki, hak ihlalini gördün de halka ihtilali neden görmedin?

Hak ihlali var da halka ihtilal yok mu?

Adamlar nasıl ihtilal yapacaklarını en ince ayrıntısına kadar yazmışlar mı? Evet. Bunun için seminerler düzenleyip provalar yapmışlar mı? Evet. Nereyi bombalayacaklarını, kimi öldüreceklerini belirlemişler mi? Evet. Kimin tutuklanacağını, nereye götürüleceğini tek tek yazmışlar mı? Evet. İhtilal hükümetini kurup tüm atamaları yapmışlar mı? Evet. Bunu tüm yetkili mahkemeler suç olarak kabul etmişler mi? Evet.

Sen hangi sıfata ve yetkiye dayanarak onları salıyorsun?

Sen bir iki küçük hak ihlalini görüyorsun ama onların bu büyük cürümlerini görmüyorsun? Habbeyi görüyorsun ama kubbeyi görmüyorsun! Zerreyi görüyorsun ama küreyi görmüyorsun! Acaba neden?

Sen bu insanların hakkını koruyorsun da bu halkın hakkını kim koruyacak? Sen bu halkın mahkemesi misin yoksa bu zorbaların mı?

Evet, bu konu ile ilgili bir Nasrettin hoca fıkrası aklıma geldi. Ne yapayım ancak böylece aklımızı oynatmadan bu işin içinden çıkabiliyoruz.

Nasrettin Hoca bir gün değirmene buğday öğütmeğe gitmiş. Buğday un olunca tabi biraz azalmış. Değirmencinin dışarı çıktığı bir sırada, hoca başka birinin çuvalından avuç avuç alıp kendi çuvalına aktarmağa başlamış. Ansızın içeri giren değirmenci:

- Ne yapıyorsun Hoca? Ayıp değil mi sana! diye çıkışmış.

-Kusura bakma, ben deliyim ne yaptığımı bilmiyorum ki? demiş Hoca.

- Deliysen, neden kendi çuvalından başkasının çuvalına un aktarmıyorsun?

- Yok, deli dedikse, artık o kadar da değil, diye Hoca cevap vermiş.

Ey Anayasa Mahkemesi, sen bu darbecilerin hakkını koruyorsun da, bu halkın hakkını kim koruyacak?