• DOLAR 34.653
  • EURO 36.634
  • ALTIN 2939.72
  • ...
Uyanık bir kişi uyuyanları uyandırmak için yeter.
Bunun için Allah insanlara binlerce peygamber gönderdi. Uyuyanları gaflet uykusundan uyandırmak için.

Peygamberlerin varisleri de peygamberi bir görev ile hareket ederek uyuyanları uyandırmak için uğraşırlar.

Bazı zamanlar vardır ki gaflet perdesi çok kalın olur. Uyandırmak için bağırıp çağırmak yetmez. Bazen uyuyanların uyanmasını istemeyenler çıkar. Uyandırana engel olmak için gizli gizli planlar yapar.

Türkiye`de cumhuriyetin kurulmasından sonra İslam`a karşı açılan savaşta halk çok acılar yaşadı. İslam`ı koruma adına ne yaptıysa da başarılı olamadı. İslama açılan svaş çok sinsi idi. Yönetimlerin aşırı bakısı ve zalimce uygulamaları yüzünden zaman uzadıkça halkın pes etmesine sebep oldu.
 
Halk artık var olan sistemin içinde yaşamaya, yavaş yavaş sistemle barışmaya başladılar.

İşte bu düşünce ve ruh hali aslında İslam`ın sekerat ve ölüm haliydi. Müslümanın bulunduğu cahili ortamı kabullenmesi İslmın ve müslümanların ölümü demekti.

Bunu bilen İslam alimlerinden Bediüzzamna hazretleri ve Şeyh Said hazretleri toplumu uyandırmak, tehlikeyi anlatmak için çok uğraştılar. Canlarını dişine takıp mücadele ettiler.

Birisi cihad yolunu tutarken, diğeri de iman yolunu tuttu. Birisi müslümanların kurtuluşunu cihadda görüp cihad edrken, diğeri müslümanların imani noktadaki eksikliğini gördü o yolda mücadele etti.
 
Biri doğuda diğeri batıda. Ölünceye kadar durmadılar. Allah şehadetlerini, gayretlerini kabul etsin. Bize şerefli ve onurlu bir miras bıraktılar.

Şehid Rehber bence bu iki alim ve mücahidin yolunu birleştirdi. Hem iman mücadelesini hemde cihad mücadelesini beraber verdi. Üstad Bediüzzaman`ın iman ilkelerini ve Şeyh Said hazretlerinin cihad yolunu birleştirerek, müslümanların sahip olması gereken iki silahı da kuşanarak bu yola girdi.

Dağlar yerine şehirleri mesken tuttu. Erkamın evlerini çoğalttı. İman kalesini gönüllere inşa etti. Eksiklikleri olanların eksikliğini tamamladı. Onları olgun birer fedakar müslüman haline getirdi.
 
İslam`ın önüne sed olan, onu yok etmek isteyenlere karşı cihad bayrağını açtı. Cihad etmekten geri durmadı. Bir tarafta düzenin zalimleri, diğer tarafta dağların zalimlerine karşı amansız bir mücadeleye girdi.

O bilinen dünya literatündeki liderlere benzemeyen, peygamberi bir mücadele ruhuna sahipti. Ne tekkesi vardı ve zaviyesi. Ne adresi vardı ne mekanı. Düşmanlarını yerde ve gökte onu arıyorlardı.
 
Ama o korkmadan, tedbirli hareket ediyordu. Cihad ve tebliğ mekanında nerede bir ihtiyaç varsa orada ön saflarda mücadeledeydi. Bırakın düşmanlarını, en yakın arkadaşları bile onun bu hızını takip edemiyodu.

Bazı liderler vardır davalarına feda olurlar. Herkesten önce kendileri davalarına inanmıştır. En büyük fedakarlığı kendileri yapar. Ölene kadar bir amele gibi davaları için çalışırlar. Onlar "fena fil dava" olmuşlardır.
 
Haytları davaları olmuş davaları hayatları. Davayı çıkarıp alsanız hayatları kalmaz. Yaşamamış gibi olurlar.

Şehid Rehber davasına aşkla bağlıydı. Hiç kimse olmasa bile tek başına yaşayacak kadar azimle inanıyordu. Bir dava adamının bu zamanda nasıl olması gerektiğini bize öğretti. Davasının şehidi ve şahidi oldu.
Ne mutlu hak davasının şehidi ve şahidi olanlara.