• DOLAR 34.464
  • EURO 36.582
  • ALTIN 2924.288
  • ...

Şu son olaylardan sonra insan şöyle dönüp geçmişe baktığında, ister istemez aklına türlü türlü komplo teorileri geliyor. Geçmişte yapılan birçok sıkıntılı operasyonel işlerin içinde "acaba bu da paralel yapının işi miydi?" diye kendine kendine sormadan edemiyor.

Bu son 17 Aralık operasyonundan önce hükümet kendini bu yapıya o kadar teslim etmişti ki; Bülent Arınç bile dayanamadı bu kadar teslimiyete "bizim saflığımıza verin" dedi. Bu operasyonla adeta sırtlarından bıçaklandığının itirafını yaptı. Çünkü Hoca Efendiye ve yapısına o kadar çok güvenmişlerdi ki, yargıyı, polisi, milli eğitimi vb. birçok kurumu onlara emanet etmişti. İş artık paralel yapı olmaktan çıkmış asıl yapı haline gelmek üzereydi. Peki bu kötü bir şey miydi? Halkın hizmetinde kullanıldığı müddetçe hayır. Ne zaman ki bu yapı Müslümanlara zarar vermeye başladıysa, o zaman kötü olur. Paralel yapı, başka mihrakların çıkarları paralelinde çalışmaya başlandıysa o zaman kötü olur.

17 Aralık`tan sonra, dönüp baktığımızda daha önce meydana gelen olayların çoğunda, özellikle dindar insanlara yapılan operasyonlara bakıldığında, birçok suçsuz insana inanılmaz cezalar verildiğini görüyoruz.

Birkaç sihirli kelimeye sarıldı mı operasyon, artık kimse sorgulayamazdı bile. Bunlar el Kaide ve Hizbullah kelimeleri idi. Bunlar yolsuzluk, örgüt ve çete kurma kelimeleri idi. Bunlar rüşvet ve kara para kelimeleri idi.

Bu sihirli kelimelere sarılan operasyonların bazıları ısmarlama derin operasyonlardı. Belki kaynağı bu ülkenin dışından bile gelmiş olabilir. Çünkü alakasız o kadar işler yapılıyordu ki, bunu ancak düşmanlar yapabilirdi. Bu suçlamalar adı altında mağdur edilen insanlar ve çevreleri, hükümete düşman haline getiriliyorlardı. Hükümetin bu yapıya olan aşırı güvenleri yüzünden operasyonların sorgulanmaması, birçok sempatizanını kaybettiriyordu. Kendisine zamanında destek olmuş olanlar, bu operasyonlarla mesafeli duran bir kitle haline geldiler. Hâlbuki bu kitleler uzaktan uzağa hükümetin yaptığı icraatların birçoğunu beğeniyorlardı. Ama işte bu paralele yapının derin operasyonları onları hükümete küstürdü. Zaten amaçlanana hedeflerden de bir tanesi buydu. Parça parça hükümetin halk desteğini kırmak.

Paralel yapı o günden planlı hareket ediyordu. Aslında bugünler için hükümetin ayağının altındaki zeminin dibini eşiyordu. Bir anda hükümeti boşluğa düşürmek için gizli gizli çalışıyor, kimse anlamasın diye bu operasyonları çeşitli kılıflarla sarmalıyordu. Bu kılıflar adeta bir korku abidesiydiler. Kimse ne yanın ayaklaşabiliyor, nede ne olduğunu sorgulayabiliyordu. Yoksa maazallah el Kaide, Hizbullah, Hizbuttahrir, kara para ve çete destekçisi olup çıkarlardı. Hükümet bile bunun altından kalkamazdı.

Bu yapı işi git gide büyüttü. Kendisine karşı çıkabilecek kimseyi göremeyince, asıl plan olan hükümete hükmetme meselesine geldiler.İç işleri tamamdı. Şimdi dış politikada söz sahibi olmak istiyorlardı. Nasıl olsa paralele yapı tamamdı. Her kurumda sağlam yapıları vardı.

Ama onların unuttukları bir şey vardı. Yaptıkları operasyonları halk her ne kadar hükümete mal etse de diğer bir taraftan da bu paralel yapının da hesabına yazılıyordu. Hatta halkın bir kısmı, hükümeti bu yapının elinde rehin olarak gördüğünden, bütün suçlamaları paralele yapıya yapıyorlardı. Paralele yapının perde arkasında yaptığı tüm operasyonlar bir kesimi kendisine düşman haline getirmişti. Buna birde İslam düşmanlarının ekmeğine yağ süren açıklamalar da eklenince, iş iyice aleyhlerine döndü . Müslüman cemaatler nazarında gözden düşen yapının, bir tek destekçileri hükümet kalmıştı.
Herkes aleyhlerinde şikayet edip konuşmasına rağmen hükümetin toz kondurmadığı bu yapı, yaptığı 17 Aralık operasyonu ile hükümet nazarındaki desteğini de kaybetmiş oldu. Ve hükümetin asıl niyetlerini anlamasını sağladı. Yapının asıl gücünü ve kaynağını gördü.

Hükümete düşen bugünden tezi yok halkın ve diğer camiaların bugüne kadar bağıra bağıra dile getirdiği bazı derin operasyonları tekrara incelemesi ve bu konuda tarafsız davranmasıdır. Okyanus ötesinden alınan emirlerle yapılan işler dolayısıyla mağdur olanların mağduriyeti giderilmelidir. Özellikle İslami camialara karşı kurulan komploları ortaya çıkarmalıdır. Ne okyanusun ötesinde ne de berisinde Allah`tan başka sahibi olmayanların hamisi olmalıdır. Eğer adaleti sadece omuzu kalabalıklar için yaparsa asıl o zaman 17 Aralık operasyonu amacına ulaşmış olur.

Adalet istiyorsak bunu herkes için yapmalıyız. Yoksa adamı olan çıkıp, garibanlar şu veya bu ad altında tekrar cezaevinde kalacak olursa o zaman daha büyük bir adaletsizlik yapmış oluruz.

Derin yapının Müslüman insanları sarmalayıp cezaevine tıktığı insanlar hakkındaki sihirli kelimelere aldanmayın. Unutmayın ki o suçlamalar ile bugün sizi bile suçluyorlar. Siz bile uluslararası arenada zor durumlara düşerken varın Anadolu`daki gariban Müslümanların halini siz düşünün.

Adalet mülkün temeli olduğu gibi halkın, barışın ve kardeşliğin de temelidir.