• DOLAR 34.665
  • EURO 36.319
  • ALTIN 2941.753
  • ...

AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Kahramanmaraş 8. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı’nda düzenlenen konferansta, “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi, her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi, Mao’nun Çin kültür devrimidir, lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” demişti. Ardından gelen tepkiler üzerine istifa etti. Şimdi yukarıdaki konuşmaya bakalım. Neresinde bir yanlış var? Bir de bu konuşmayı bir kitap fuarında yaptığını da ekleyelim. Hangi akademisyen buna yalan diyebilir? Ama ne yazık ki bu cümleden dolayı bir siyasi partinin, hem de iktidardaki partinin meclis grup başkan vekili istifa etmek zorunda kaldı! Hani cumhuriyet, fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirecekti!

Artık milletvekili ve de grup başkan vekili hem de iktidarın grup başkan vekili de bildiği doğruları konuşamıyor ise vah halimize! Normal bir akademisyen, yazar, düşünür ve vatandaş yandı demek.

Sizler bu sistemin yanlışlarını eleştire eleştire iktidara geldiniz. Şimdi de eleştirdiğiniz için oradan atılıyorsunuz öyle mi? Ey akıl sahipleri bundan ibret almaz mısınız?

Biz cumhuriyete karşı değiliz. Biz devrimler adı altında bu milletin tüm değerlerini deviren zihniyete karşıyız. Bunun bir deli gömleği olduğunu söylüyoruz. Bir milleti dinine, diline, kültürüne, tarihine, tarihi şahsiyetlerine düşman etmenin o milleti köksüzleştirmek olduğunu söylüyoruz. Köksüz bir ağacın tutunamayacağını söylüyoruz. Zaten tarih de bizi doğruladı. Tek parti döneminden sonra yapılan bütün seçimleri bu devrimlere karşı duranlar kazandı. Ama silah zoruyla bu süreç sürekli değiştirilmek istendi. Halkın istemediği bir devrim, sürekli halka silah zoru ile dayatılmak istendi. Her on yılda bir askerler devrimler adına yönetime el koydu. Şimdi bunu dile getiriyoruz ama hala da bize yasak. Bunları söyleyemiyoruz. Şu yüzyılda bile devrim sistemini eleştirmek yasak. Bir tabu, bir put olmuş.

Şimdi alt tabakadaki bürokrat ve memurlar nasıl ağızlarını açıp konuşsunlar? Konuşmanın neye mal olduğunu görüyorlar. Onlar cumhurbaşkanı değil ki dokunulmaz olsunlar! Veya onları koruyacak bir ağabeyleri de yok ki!

Bu cumhuriyet halkın yönetimi üzerine kurulmamıştır. Devrimlerin yönetimi üzerine kurulmuştur. Bu devrimleri halk devirdiği halde hala da önümüzde bir set gibi zihniyeti durmaktadır.

Umarım ki bu yeni yapılacak anayasa ile bu sorunlarla bir daha uğraşmayız. Bir yüzyılımızı daha bu saçma meseleler ile geçirmeyiz. İnsanlarımızı heba etmeyiz. Devletin, devrimler için değil yaşayan millet için var olduğunu, ölülerin değil dirilerin koruması gerektiğini anlarız da bu cendereden kurtuluruz.